Merhaba Sevgili Okuyucularım,
Biraz Emin Çölaşan girişi gibi oldu farkındayım ama bunu yapmak lazımmış.Bir arkadaştan duydum.Yazıya böyle başlarsam çok okunuyor havası oluşuyormuş okuyucular üzerinde ve bir daha ki yazıyı bekleme olasılığınız artıyormuş..
Pek inandırıcı değil ama göreceğiz..
Malum 61saat bana bir köşe verdi ve ben geçen sene hemen hemen tüm yazılarımı spor ve Trabzonspor ağırlıklı yazdım.Sayılarla değil kelimelerle anlatmaya çalıştım size derdimi..Umarım geçen sene kimseyi kırmamışımdır.

Bu sene hedefim herkesi kırmak,dökmek ve yerin dibine sokmak değil kuşkusuz ama çok zor bir sezon bizleri bekliyor ve ben bu sezonu nasıl anlatacağımı tam olarak kestiremiyorum.O yüzden yumuşak bir yazı ile başlamak istedim..
Okunabilir,anlaşılabilir ve sıkıcı olmayan yazılar yazmaya çalışacağım yine.
Biliyorsunuz Futbol sezonunu pazar günü oynayacağımız Başakşehir maçı ile açıyoruz.Buradan tüm takımlara başarılar dilemeyeceğim çünkü ben Trabzonspor taraftarı olarak neden böyle bir temenni de bulunayım ki?
Sakatlık,şiddet,eyyam ve şike olmasın yeter..
Yaklaşık iki aydır köşemde yazmıyordum.
(Vay be köşem haa..)

İyice havalara girmeden yazımı bağlamak istiyorum..çünkü belli ki sonu çok kötü bi yere gidiyor..
Evet yazmıyordum çünkü tükenmişlik sendromuna tutulmuştum..
Zamanın herhangi bir dilimin de,eğer içinde Trabzonspor olmayan bir futbol aktivitesi varsa benim için yazılabilecek çok fazla şey de yok anlamını da çıkarabilirsiniz.Koskoca Dünya Kupası geçti belki iki belki üç maç ancak seyretmişimdir.
Ben Trabzonspor'u yazmaktan,sizlerle ortak noktalarda buluşmaktan ve tartışmaktan hoşlanıyormuşum meğer.O yüzden bana gelen büyük teklifleri reddettim bu yaz.Ulusal kanallar,gazeteler çok uğraştılar beni bünyelerine katabilmek için ama yok dedim.
Trabzonspor konuşamayacaksam ne işim var benim oralarda diye de ekledim... (?)
Valla Dedim..

İnanmayın?!?

Şaka maka yazılacak o kadar çok şey birikti ki,hepsini tek tek yazamayacağım ve yeri geldikçe kısa kısa aktaracağım sizlere..

Bitireyim artık çünkü ben de darlandım....
Türkiye'nin T si Trabzonspor olduğu için kaderleri de aynı gibi.Hiç dertleri ve sıkıntıları bitmiyor.Biri bitmeden diğeri patlak veriyor.
Trabzonspor'da öyle kötü yönetimler göz göre göre iş başı yaptı ki arkadan gelenin toparlamak yerine halının altına süpürmesini görmezden gelmek zorunda kaldık.
Büyük boy balon gibi düşünün..
Şişirdikçe şişirdik..
Patlamaz sandık..
Bir mucize olur ve ekonomimiz düzelir diye dualar ettik..
Olmadı..
İmkansızı umut etmek ve felakete giden gemi de olmak ya da olmamaktı son çare.. 
ve Usta gemiden atlayarak kendini kurtardı..
Ya da öyle sandı..
Bilmiyorum.. 
Tarihte nasıl anılacak göreceğiz..
Tek gerçek vardı o da Trabzonspor'un uçurumun kenarında olduğu..
Yeni yönetim,
Küçülme,
Öze dönüş,
Sahiplenme, 
Kenetlenme, 
Borçlar ve kulübün geleceği...
Neredeyse tüm yaz bunları konuştuk..

ve pazar günü elimizde ne varsa,
ne ekleyip ne çıkarabildiysek sahaya yansıtma zamanı geldi.Küllerimiz kaldıysa eğer yeniden doğma mücadelesi vermenin zamanı geldi.

İstesek de istemesek de,
Bana ne,ne halleri varsa görsünler desek de,
Hepimizin bir kulağı,
Bir gözü,

Bir duygusu onlarla birlikte olacak biliyorum...

Çünkü kopması mümkün olmayan bir bağ bu..
Trabzonspor'luluk..
Çağın tedavisi olmayan hastalığı..