Ahir zaman dedikleri herhalde bu olsa gerek.

Üzerimizde bir garabet…

Ağlanacak halimiz var desek anca…

Kime baksan, hangi tarafa yönelsen bir hoşnutsuzluk hali...

Televizyon programları, sosyal medya, arkadaş sohbetleri...

Hep şikâyet, hep şikâyet!

Kimse kendine toz kondurmazken, herkes herkesle sorunlu.

Mutlak doğru sahibi bireylerin cirit attığı toplumumuza, kara bulut misali öyle çökmüş ki bu kasvetli ahval...

İnsanların tek gayreti en masumu görünmek üzere.

Ee topraklarımıza bu durum hâkim olunca da...

Memlekette kim suçlu ara ki bulasın.

TÜRK AİLE YAPISI CAN ÇEKİŞİYOR

Dost meclislerini geçeli zaten çok oldu...

Mütemadiyen kendini düşünen bireyler sayesinde çekirdeğe döndü koca sülaleler.

Bizi biz yapan aile kültürümüz bilinenden çok uzak, hatta yerle yeksan…

Kartopu misali büyüdükçe büyüyen menfaat ve bencillik salgını, kardeşi kardeşe, evladı babaya düşman etmiş.

Mübalağa değil bu tespitler.

Etrafınıza bakın...

Ailenin büyüğü toprakla buluşmaya görsün...

Daha kırkı çıkmadan mahallede polis, jandarma.

Mal mülk kavgaları, dargınlıklar, küskünlükler...

Hani bağ bahçe, daireyi geçtik...

Kıçı kırık halı, sandalye mahkemelik.

Neden?

Çünkü ahsen-i takvîm üzere yaratılan insan, her şey bi’ tarafa insanlığından sıyrılmış.

Hal bu olunca da ne ahde vefa kalmış, ne sadakat...

Uzun lafın kısası...

Atasız ata sözü “Acıların azalıp mutluluğun çoğalması…” filan artık hikâye…

İnsanlar yalnız çıkarlarına aşık, yalnızca kendi dertleriyle muhatap.

Sevgi yok, saygı rafta, samimiyeti zaten sormayın.

Şimdi diyeceksiniz normal bir süreçte miyiz ki, psikolojiler düzgün olsun...

Haklısınız.

Tabi ki değiliz.

Covit-19 belası, işsizlik, ekonomi...

Hepsinde hemfikiriz.

Amma velakin.

İnanın yeni değil bahse konu bu durum. 

Geçmişi bir yılla sınırlı değil yani.

En azından, bizim jenerasyon kaynadı gidiyor.

Bizden sonra…

Yani ilerde kim ne görür bilemeyiz ama…

İçinde bulunduğumuz bu zamanın;

Kendi kendine gülüp, bir başına ağlayacak insanların varlığına veçhe olduğu aşikâr.

Sağlıcakla…