Halk arasında ben bir diyeyim siz beş deyin gibi söz vardır.

Dün akşam ki maçta ayak topu yerine el topuna dönüştü.

Trabzonspor’a verilen uyduruk bir penaltıdan sonra 3 bariz penaltıyı Rizespor adına ise bir penaltıyı hakem Ali Palabıyık çalamadı mı, çalmadı mı? Ona siz karar verin

Şayet bu düdükler çalınabilse idi sanırım hakem de bu karşılaşmada tarihe geçebilirdi ama olmadı.

Misafir umduğu ile değil de bulduğu ile yetindi.

Şimdi gelelim saadete..

Daha doğrusu galiptir bu yolda mağlup değiminden yola çıkarsak, Trabzonspor belki de bu sezonun ürkek korkak kimliğini bir tarafa bırakıp kendine yakışır oyunu mücadeleyi kazanma arzusunu Rizespor sahasına forse edip efelendi.

Oyun olarakta iyisini yaptı diyebilirim. Dahası benim takımım böyle oynasında yenisini dahi dedirtti.

Önlerine bakabilmek için dün akşam güzel bir geceydi.

Evet, kazanan haklıdır sözüne inananlardan değilim.

İyi oynayan üstelik bu takım Trabzonspor ise kazanmasını bilmesi gerektiğine de inananlardanım.

Benim gibi düşünenlere saygım var. İyi oynayan takım kazanmalıydı diyenlere.

Sonuçta Trabzonspor’un sağ beki, sol beki, stoperi böyle acemice hareketler yapmamalıydılar.

Trabzonspor takımının onlarca oyuncu transfer ederken defansı süzgeç gibi akıtmamalıydı dün akşam ki gibi..

Çok daha önemlisi içime hiç sindiremeyeceğim bir noktada Rizesporlu oyuncunun 30-40 metre dripling yapıp üstelik 3-4 kişiyi çalımlayarak gol attırmamalıydılar. Buna hiç mi hiç lüksleri yoktur.

Oyunun hâkimi Trabzonspor Rizespor’un bilinen kontra ataklarına mahkum olmamalıydı.

Hepsi bu kadar.

Maç sonu Rize taraftarlarının Trabzonspor taraftarlarını başka bir deyim ile Rize şehri ile Trabzon şehrinin et ve tırnak olduğunu kardeş olduğunu hatırlamalarını takdire şayan buluyorum.

Umarım bu yakınlık lafta kalmaz.