Lafı hiç evirip çevirmeden diyorum ki.

“İslam adına Terör yapanlarla, Terör üstünden İslam'a saldıranlar, Emperyalizm'in farklı kostümlerle aynı sahaya sürdükleri tetikçilerdir” 

Dünyanın her yerinde bu geçerlidir.

Ve Reina saldırısını da ben bu perspektiften değerlendiriyorum.

Güzel ülkemin, güzel insanları.

Ne olur.

Bırakın kim nasıl yaşamak istiyorsa yaşasın.

Kim nasıl düşünmek istiyorsa, düşünsün.

Kim kendisine nasıl bir hayat tarzı yakıştırıyorsa, öyle yoluna gitsin.

Hepimizin aklı var. Okuyor, düşünüyor ve yorumluyoruz.

Toplumun sinir uçları ile oynamamak gerekiyor.

Senin dinin sana, benim dinim bana.

Senin hayat tarzın sana, benimki de bana.

Sen Yılbaşını kutlarken, ben kutlamam.

Bu farklılıktan;  toplumda, kin ve nefret tohumları ile ayrışıma gitmemeli. Toplumun önüne herkes; inancını, düşüncesini; demokratik refleksle koysun, gerisini halka bıraksın.

Zorla güzellik olur mu?

Terörün; ibadethanesi, eğlence yeri, sportif alanı olur mu?

Sonuçta insanı hedef alıyorsun.

Barış dininin öğretisine bakın, nasıl da mükemmel bir çağrıda bulunuyor.

 “Kim bir canı, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur.” (Maide 32)

Bir başka ülke olsa perişan olurdu

Yine umut doluyum.

Yine heyecanlıyım.

Yine, gelecek için “İyi günlerimizi olacak” diyorum.


Çünkü, dünyanın hiçbir ülkesi bu denli organizeli, algı operasyonları ve de düzenli, ağır terör olaylarını yaşasa, ayakta kalamaz.

Ama; Türkiye olarak kalıyoruz.

Çünkü, bizde yardımlaşma duygusu var. Bizde, birlik var. Bizde, vicdan var. Bizde, sağlam inançlı temeller üzerinde yetişmiş nesiller var. Bizde, ulus, millet  bilinci var. Bizde, kenetlenme, sahiplenme ve ülkeye bağlılık var. Tarihte ödediğimiz bedeller var, akıllandık.  En önemlisi bizde Atatürk gibi bir kurucu irade var.

Bizde, bunlar olduğu için terör, ağır saldırıları karşısında ülkeyi karıştıramıyor. Dediğim gibi bir başka ülke olsa çoktan dağılmış, çoktan bertaraf olmuş, çoktan ic savaş çıkmıştı.

Terör çıldırıyor. Kendi kendini yiyor. Türkiye’ye Türk milletine bu kadar ağır bedel ödetiyorum; yine kenetlenmişler, yine milli bir davada bir araya geliyorlar. Yine bölünmüyorlar, yine dimdik ayakta diye çıldırıyor.

Daha çok çıldırtacağız, bu vicdansızları.

Aşağılık algı operasyonlarına prim vermeyeceğiz. Saldırgan "insan" değil. Müslüman, Hıristiyan veya Yahudi olsa ne fark eder..

Asgari ücret ve 15 Temmuz alanları

Ak Parti’nin bütün reflekslerine kamuoyu araştırmalarından aldığı neticelerle şekillendirdiğini biliyoruz. Parti, bilimsel çalışıyor. Halkın nabzına göre, politikalara belirliyor. Ama ne hikmetse, asgari ücret konusunda, halkın genel talebi yerine gelmedi.

Ak Parti’nin elinde 15 Temmuz’da sokağa çıkanlarla ilgili çok geniş çaplı bir araştırma var. O araştırmada, sokaktakilerin gelir durumu da belli. Sokağın yüzde 60’ına varan kesim asgari ücretle çalışanlardan oluşuyor. Bunların yüzde 40’lık kesimi de kamu kurul ve kuruluşları ile Ak Partili belediyelerde çalışanlar. Bu gerçeği, Trabzon’un özelinde de açık seçik gördük. O gece sokakta olanlarla demokrasi nöbetinin isimsiz kahramanlarının çoğu, asgari ücretli kamu çalışanlarıydı. Hatta iş kur projesinden çalışanlar.  Böyle bir kitlenin 15 Temmuz’daki direnci, asgari ücrete bu kadar cüzi miktarda zamla ödüllendirmeleriydi(!)

ZAYTUNG

Trabzonlular olarak şükredelim;  iyi ki İstanbullular gibi köprümüz yok. Olsaydı aramızda para toplar kendi köprümüzü yapardık..