Bi’ düşünün

Bilim insanlarının hesaplamalarıyla 7.5 milyar yaşında olduğu belirlenen bu gezegen, geçmişten günümüze neler görmüş, neler…

En güçlüsünden en zayıfına…

Sayısız canlıya ev sahipliği yapmış üzerinde yaşadığımız bu yeryüzü.

Zaman içerisinde…

Adını dahi bilmediğimiz yüzbinlerce tür silinmiş evrenden.

Kimi bir meteor çarpmasına kurban gitmiş, kimi volkanik patlamalarla ortadan kalkmış, kiminin yaşamıysa bir başka doğa faciasıyla son bulmuş.

Allah sizi inandırsın…

Gelinen noktada hiçbiri…

Ama hiçbiri, ne bir diğerinin sonunu hazırlamış, ne de kendi türünün yok olması için ömrünü törpülemiş.

Peki.

Şimdi gelelim, “Ahsen-i takvîm” üzere yaratılan insana…

İnsanın, insanlığı nasıl tüketiyor dersiniz?

Meteor çarpmasına henüz denk gelmedik.

Kıyamet de kopup insanı yeryüzünden kazımadı.

O halde deprem, kazalar yahut aylardır cebelleştiğimiz Covit-19 misali salgın hastalıklar mıdır bizlerden insanlığımızı koparan?

Tabi ki değil.

İnsanın kurdu yine insan!

Zira 400 milyarı aşkın gezegenin bulunduğu, yaşadığımız bu galakside…

Emin olun insandan daha vahşi bir canlı tespit edilmedi.

Öyle ki.

Bir yandan doğayı ve kendi dışındaki canlıları yok etme odaklı yaşam sürerken…

Diğer taraftan türünün tek örneği olabilme hırsıyla kendi kendini imha etmeye kilitlenmiş halde, git gide insanlığını kaybetmekte insanoğlu.

Nasıl mı?

Şöyle ki;

Kronik hastalık haline gelen hep daha fazlasına sahip olma azmi…

Ve empati yoksunluğu yetmiş, kâinatın en donanımlı canlısı insanı başka bir varlığa dönüştürmeye…

Çıkar ve menfaat hırsları yüzünden, adeta belli düzende dönen çarka sıkışan çomak haline gelmişiz her birimiz.

En acısı hiç kimse olan bitenin farkında değil.

Bahse konu dünya düzeni, rehber edinilmesi için önümüze koyulan o kutsal pusulada belli:

“İyilik ve kötülükler misliyle karşılık bulacak.”

Bir diğer söylemle en tabii kural, yaşattığını yaşayacak olman.

O vakit…

Yani yargı sistemi böylesine adaletli iken, dünyevi menfaatler yüzünden kin güdüp düşmanlık etmek o kadar boş ve anlamsız ki.

Azıcık mantığını kullanabilen için insanlara saygılı olmak…

Kendin için istediğini başkaları için de istemek…

Kibar ve mütevazı davranmak, herhalde mevcut sistemde en havalı ve anlamlı profil olsa gerek.

Unutmamak lazım.

Kırılan her kalp, sevginin yuvalandığı bir tapınağın yok olması demek.

Ve Sultan Süleyman’a kalmayan dünya, kimseye mal olmayacak.

Allah herkesi iyi etsin…

Ama ölmeden!