Kaçkar dağına her gidişimde kamp alanı Dilber düzü karşısındaki kaya kütlelerinin arasındaki buzul hep dikkatimi çekerdi ve kaç kere çadırımda uzanırken bu işgizmadan buzul tırmanışı yapmak istemiştim. Kaçkarlara bir defa daha gelirsem buradan buzul tırmanışı yapmak istiyordum.

Kışı geride bırakırken Yusufeli’ndeki dostlarımızdan Nail beyden Olgunlar yaylasının yolu açıldığı bilgisini alınca hemen tırmanış planları yapmaya başladık. Türkiye’nin 4,yüksek doruğu olan 3937mt yüksekliği ile Kaçkar dağının en uzun rotası olan klasik Güney rotasından tırmanacaktık.

 Yaklaşık olarak 24 saatlik bir yol bizi bekliyordu. Rota ile ilgili bilgileri Tunç Fındık tarafından kaleme alınan kitaptan edinerek hazırlıklara başlamıştık. Güney rotası teorik olarak kolay olmasına rağmen pratikte hiçte öyle olmayacaktı. Haziranın sonu yaklaşmasına rağmen Kaçkarlara güneyden veya kuzeyden ilk çıkış yapılamamıştı. Bunu zirve defterine kavuşunca daha iyi anlayacaktık. Rota çok teknik olmamasına rağmen bu mevsimde taş düşme riski içermesinden ötürü ekibi ikiye böldük. Ekibimizi yıllardır beraber tırmandığımız Turgay Coşkun, Murat Erol ve Emin bey den oluşturuyordu.

22 Haziran sabahı Saat 06.00 da yola koyulduk ve özel aracımızla geceyi geçireceğimiz 2200 metre rakımlı olgunlar yaylasındaki Nail beyin pansiyonuna vardık. Pansiyonda geçirdiğimiz güzel bir gecenin ardından dağda olmanın huzuruyla ertesi güne dinç bir şekilde uyandık. Olgunlar yaylasını ortasından bölen, dağlardan eriyip toplanan suların coşturduğu derenin kenarında yaptığımız kahvaltıdan sonra son hazırlıklarımızı yaparak 23 Haziran sabahı saat 09.00 civarında çantalarımızı katırlara yükleyerek ana kampı kuracağımız Dilber düzüne doğru yürüyüşümüze başladık. Güzel bir havada başladığımız ve yaklaşık 3,5 saatin süren yürüyüşün ardından Kaçkar dağının Güney rotalarının ortak kamp alanı olan Dilber düzüne vardık. Havanın kararması ve yağmur sebebiyle Hızlıca kampımızı kurarak ertesi gün gerçekleştireceğimiz tırmanışın son hazırlıklarını tamamlayarak dinlenmeye başladık.

Sabah dere sesi ile uyandık. Manzaramız inanılmazdı. Hava açık ve sıcaktı. Hep beraber Kahvaltı hazırlıklarına başladık. Menüde yumurta, zeytin, bal, reçel, pastırma ve olmazsa olmazımız turşu kavurması vardı. Çayın tadı ve kokusu sanki bir başkaydı. Kahvaltı Faslı bitmiş artık aklimatizayon ve antrenman zamanı gelmişti. Biz emin beyle beraber dilber düzünün karşısındaki işgizmada buzul tırmanışına başladık. Kulvar buzul tırmanışına çok uygundu yaklaşık 14.00 a kadar Emin beyle tırmanış yaptık. Bu arada hem yorulmuş hem de acıkmıştık. Tırmanışı bırakıp fotoğraf çekerek kampımızın yolunu tuttuk. Kampa geldiğimizde Murat ve Turgay aklimatizasyon  tırmanışını bitirip yemek hazırlıklarına başlamışlardı bile. Uzun bir yemek ve çay faslından sonra dinlenmeye çekildik. Ve güneşin dağları terk edişini ulu bir doruktan günlüğümü yazarak izledim. 24 Haziran Sabah 06.00 da kalktık ve kahvaltıdan sonra 07.00 da başladık zirveye doğru yol almaya. Sis vardı ama "açılır birazdan" dedik arkadaşlar "beklesek mi yoksa" diyorlardı ama ben "yok biz yola çıkalım açılır birazdan" dedim. Ve aynen de öyle oldu. Yukarı çıkarken daha sis dağılmaya başladı. Bir saate kalmadan güneşi gördük bile.

Kampımız uzaktan çok daha güzel görünüyor du. Ve biz yükseldikçe küçülüp yok oluyordu. Daha önceki tırmanışlarımdan oluşan tecrübemizle Deniz Gölüne yaklaştığımızı anlamıştık. Ve Nihayet sisin kalkmasıyla deniz gölü görülmüştü. Artık mola vermek zamanı gelmişti. Deniz Gölünün maviliği gökyüzü mavisi ile çakışıyordu. Uzun bir mola olmuştu. Yarım saat sonra tekrar yola koyulduk aşıt’a gelmiştik inişli çıkışlı rota bizi oldukça zorluyordu. Aşıttan tekrar inişe geçtik. Kar ve buzdan oluşan bir rotadan ilerliyorduk. Yan geçiş ya da balkon olarak adlandırdığımız bölüm artık önümüzde idi buzdan oluşan bir rotada idi artık. Kramponlarımızı bağlama vakti de gelmişti. Kısa sürede kramponlar takıldı kazmalar çıkarıldı ve balkona geçiş başladı en önde Emin Bey, en arkada ben Murat ve Turgay ortada ilerliyordu. Yaklaşık olarak 50/60 metrelik bir geçiş ve 100 metresi görünen bir uçurumdan geçiyorduk. Ki tam o sırada benim kramponumun altı kar dolduğu için yüzüm dağa dönük olarak yere düştüm şükür ki kramponlarım tekrar görevini yaptı yoksa uçurumdan aşağı uçmam içten bile değildi.

Balkondayız çay ve çikolata zamanı termoslar çıkarılıp çikolatalar ikram edilerek yola devam edildi. Zirve uzakta değildi. Artık zirveye dokunma zamanı gelmişti. Ve her zamanki gibi güzel ülkemin güzel bayrağı bizi karşıladı. Zirve defterine yazılar yazılıp öğle yemeği yendi fotoğraflar çekildi. Manzara doyumsuzdu. Hangi yöne baksan bölgenin güzelliği büyülüyordu. Yaklaşık 2 saatimizi zirvede mutlu bir şekilde geçirdik. Artık dönüş zamanıydı…

Bir dahaki tırmanışa ya nasip diyerek çok sevdiğimiz zirveden ayrıldık. Selam ve sevgi ile Dağlarda olmak dileğiyle…