Muhatap oldu ya..!
Maraş caddesinde inşaat başladı.
Maraş esnafı diken üzerinde.
Temsilcileri, Başkan Murat Zorluoğlu ile makamında görüştü.
Çekincelerini anlattı.

Zorluoğlu, teknik ekibini çağırdı, projeyi Maraş esnafına anlattı.
O görüşmede bulunan dostumuz Ahmet Kazaz’ı aradım.
Dedi ki;
“Bir kere başkanın bizi dinlemesi, muhatap olması memnun etti. Enine boyuna projeyi anlattı. Eğer, 15 Haziran’a kadar bu projeyi tamamlayamayacağımızı anladığımızda sizin çekincelerinizi de dikkate alarak inşaatı durdururum dedi..”


Kazaz, başkanın yaklaşımı güvencemiz oldu.
15 Haziran’da Maraş yeni düzenlemesi ile şehrin hizmetine sunulacağını ısrarla iddia etmesi de, bizi tatmin etti dedi.
Şimdi, 15 Haziran’ı bekleyeceğiz.
Bu arada Maraş’da nasıl bir düzenleme yapılacağına dair caddenin girişine ve çıkışına konulan görseller çok iyi oldu.
Halk bilgileniyor.

Uzun uzun o görselleri inceliyor.
İşte, böyle olmalı.
Halk da ne yapıldığını bilmeli.


Yağ kuyruğundaki amcalar.
Sosyal  medyada markette yağ kuyruğundaki amcaları dikkatlice izledim.
Çoğunluk, babamın ve dedemin yaş kuşağı.
Anlayacağınız Z kuşağının anası babası kuyrukta değil.


Z kuşağı ise hiç oralı değil.
Kıtlık dönemini yaşayan kuşak, geçmişindeki bu kötü anları unutamamış, yine evinde stoka başlamış.
Z kuşağının babası ile Z kuşağı hayat devam ediyor modunda.
Artık, kıtlık diye bir şey  olmaz.

Ama, aşırı fiyat bindirmesi olur.
Paniğe gerek yok.

Savaş ve İsmet İnönü..
Rahmetli babamın, İsmet İnönü ile ilgili olarak paylaştığı bir anısı var.
Rusya-Ukrayna savaşında anlattığı bu anı aklıma geldi.
Türkiye 2’inci dünya savaşına; Almanya ve İngiltere’nin baskılarına rağmen savaşa girmedi.
Ama zamanın Başbakanı İnönü, Hitler’in manyaklığına güvenmediği için bazı tedbirler aldı.
Birincisi; İstanbul bombalanırsa Topkapı Müzesindeki kutsal emanetlerin, Konya’ya bir camiye taşıması oldu. Cami kapatıldı, jandarma nöbet tuttu.
İkincisi; savaş anında kıtık olabileceğinden hareketle buğday vb tarım ürünleri stoklandı. Ekmek karne ile satıldı.



İnönü, bu dönemde Uşak’ı ziyaret etti. 
10-12 yaşlarındaki bir çocuk, babasının elinden bir çırpıda kurtuldu, İnönü’nün yanına gitti ve bağırdı;
“Bizi aç bıraktın…”

İnönü, çocuğun başını okşadı ve babasını işaretleyerek;
“Ama babasız bırakmadım..”
Savaş işte böyle kötü bir şeydir.
Çocuklar ve  babaları ölüyor.

Hamsi gibiydik…!
Güya Fenerliler, sahadakileri ile tribündekileri ile yönetimdekiler ile lobisi ile, Kadıköy’ü leş gibi hamsi kokutacaklardı ama, evdeki hesap, Saraçoğlu’nda tutmadı.. Trabzonspor ortalığı mis gibi hamsi kokuttu.
Ancak.
Hamsi’nin her şeyini yaptık da kızartmasını yapamadık.
Hamsili ekmeği yaptık.
Hamsi buğulamasını da.
Hamsili pilava da.
Hatta, Hamsili pide bile.


Bir kızartmasını yapamadık.
Ama olsun yaptıklarımız ile, Kadıköy’ü baştan sona mis gibi hamsi kokuttuk.
Yok öyle yağma, size Hamsiyi leş gibi kokutturmazdık. Kokutturmadık da.
Trabzonspor, Fenerbahçe karşısında; akıllı, mantıklı, gaza gelmeden kontrollü oynadı.

Ve bu maçtan gelen bir puan, Hamsili ekmek tadındadır
Şampiyonluk yolunda kazaya uğramamak, Hamsili pilav gibidir.
İkinci ile puan farkımızın güzelliği, Hamsi buğulaması gibidir
Ve bu sert mücadelede sakat vermememiz de, Hamsili pide gibidir.
İnşallah, Hamsiyi, Akyazı’da kızartacağız.

 

Bir Fenerbahçe maçı anım..
40 yılı aşan gazeteciliğim boyunca hem A.Aker’de hem de Kadıköy’de çok Trabzonspor-Fenerbahçe maçlarını takip ettim.
Hepsinin bende önemli anıları var.
Ama şimdi anlatacağım anılar zinciri açışından bana göre en ilginci.
Tarihini tam hatırlamıyorum. Ama yine iddialı bir maç. A.Aker’de öyle ki tribünde ve sahada foto muhabiri olarak İstanbul yerel medyası bizden fazla.
Maçı, Trabzonspor kazandı. Ben de saha içinde beyaz yeleğimle foto muhabiriyim.
Maçtan bir gün sonra zamanın Trabzon TSYD şubesi beni bir bildiri ile kınadı. 
Gerekçesi, saha içinde Trabzonspor’un golüne çılgınca sevinmişim. 
Zamanın Güneş Gazetesinin Canif Girinftinoğlu diye foto muhabiri benim sevincimi fotoğraflamış, Trabzon TSYD şubesine vermiş. “Ama böyle olmaz ki” demiş. Bizimkiler de beni kınamış. Tekrarı halinde, akredite olamayacağımı belirtmiş.
Sabırla o anı bekledim.

O an dediğim, İstanbul’da oynanacak bir Fener maçı.
O an geldi.
İstanbul’a gittim. Bu kez basın tribününde görev yapıyorum. Ama, bütün dikkatim istanbul yerel medyasının mensuplarında.
Fener golü attı ben de deklanşöre seri seri bastım.
Trabzon’a geldim, basın tribününde çılgınca sevinen Fenerli muhabirlerin çeşitli fotolarını bastım ve Trabzon TSYD şubesine teslim etti.
Dikkatinize dedim.
Fotoğrafları Trabzon şubesi İstanbul şubesine gönderdi.
Bir gün bekledik.. Tıs yok.
Bir hafta bekledik.. Tıs yok.
İkinci haftanın sonunda zamanın TSYD Trabzon şube başkanı benden özür diledi, kınama bildirisini geri çekti.

ZAYTUNG
Boş Baklava ve Boş Tosttan Sonra ''Boş Ekonomi Paketi'' de Piyasaya Sürüldü...