Geçen hafta Galatasaray'a, kendi hatalarından hediye ettiği 3 puanın psikozundan kurtulamayan Şota, Osmanlıspor'a karşı uyguladığı stratejide komik durumlara düştü. 

Dün ki maça kadar içerde dışarı da rakip kim olursa olsun, kontra atak oyun biçimini benimseyen teknik adam geçen hafta ki eleştirilerden etkilenmiş olacak ki "Ben açık oynatmasını da bilirim takımı. Yani korkak değilim" düşüncesi pahalıya mal oldu.

Pirince giderken elde ki bulgurdan da oldu.

Bakın mutmut etmenin bir alemi yok. Armut deyip, derdimi anlatmaya çalışayım.

Şota'nın, daha gündeminde Trabzonspor yokken "Trabzon'a gitmem söz konusu olamam zordur o şehir" demişti. Ne kadar da haklıymış. İcraatlarına baktığımızda kendisine hak vermemek mümkün değil. Umarım sayın Hurma ve Şota, gereğini yaparlar. Ne kendilerini rezil ederler, ne de milyonların gururları ile oynarlar.



Trabzonspor takımı macera peşinde koşanların, şovmenlik yapanların takımı değildir.

Ne de staj görülecek bir kulüp değildir.


Ben dün akşam ki maçta, olup bitenleri ne yalan söyleyeyim yazmak istemiyorum. Çünkü, gerek oyun taktiğinde gerekse mücadelesinde bir ne tutarlılık ne de mantık
yoktu diyebilirim. 

Kısacası değneğin iki ucuda kirliydi.

Yalnız şunu yazmadan geçemeyeceğim. Hani halk arasında meşhur bir söz vardır. Ördek şaşırdığında,
suya geri geri dalarmış. Siz anlarsınız. Ben dün akşam ki Şota'yı ona benzettim.

Gol yedikçe orta sahayı güçlendirmesi vardı ya buna kargalar bile gülerdi.

Böyle bir teknik adama ne yazabilirim ki... Üstelik bu teknik adam Trabzonspor'un teknik adamıysa...

Son sözüm, Trabzonsporlu futbolculara;


Bırakın mücadele etmeyi koşmayı, yürüyecek dermanları bile yoktu.

Her halde bu oyuncuları bu seyahate kamyonla mı getirdiler? Ki bu kadar mecalsiz kalmışlardı.