Yarı yıl tatili geldi, öğrencilerimiz karnelerini aldı. Karnelerdeki notlarda kırıkları olan da var, pek iyileri olan da. Şimdiden öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi ve velilerimizi kutluyorum.

Özellikle anne babalar o karnelere iyi bakmalı, karnelerdeki notların sadece çocuklara değil, velilere de verildiği unutulmamalı.

O notlardaki başarı ailelerin evlatlarına ayırdığı vakitle eş değerlidir.

Siz evladınıza ne kadar çok vakit ayırırsanız, onu ne kadar iyi dinleyebilir, ona anlayacağı şekilde hayatı ne kadar çok anlatabilirseniz karnelerdeki notlarda o kadar yüksek olur.

Bakıyorum, aileler, çocuklarına verdikleriyle değil, kattıkları ile değil, gösterdikleri ilgi ile değil, birlikte geçirdikleri vakit ile değil: paranın satın aldığı değerlerle övünür olmuşlar.

Daha ne yapayım oğluma son model cep telefonu aldım, tablet aldım, en iyi marka spor ayakkabı aldım, en iyi takıma yazdırdım, en iyi hocaları tuttum.

Övüneceğimiz değerler bunlar olmamalı.

Evet çalışıyor olabilirsiniz, evet çok yoğun da olabilirsiniz.

Ama bu anne baba olduğunuz gerçeğini değiştirmez.

Eğer bir evlat dünyaya getirmişseniz, o sizden çok bakıcısı ile zaman geçirmemeli, o odasına kapanıp bilgisayarı ile hiç tanımadığı kişilerin esiri olmamalı.

Sorumlu anne baba, her gün çocuğuyla 1 saat konuşabilmeli, günün nasıl geçti, ne yaptınız, öğretmenin, arkadaşın, servis şoförün, alışveriş yaptığın kırtasiye, sıra arkadaşın, arkadaşının ailesi, boş vakitlerini geçirdiğinde görüştüğü kişiler, gittiği yerler.

Eğer siz bunları bilmiyorsanız, eğer çocuğunuz sizden çok başkalarıyla yaşadığı her şeyi paylaşma ihtiyacı duyuyor veya zorunda bırakılıyorsa, siz anne baba olmanın sorumluluğunu belki kendinizde yerine getiriyor olabilirsiniz, ama o çocuğa göre belki öyle olmayabilir.

Evladımla arkadaş gibiyim sözünü çok duyuyorum, ama bazen anne olacaksınız, baba olacaksanız, her dediğine ‘Aman ağlamasın da, psikolojisi bozulmasında’ diyerek evet demeyeceksiniz,

Şimdi öğrencilere öğretmenleri karne verdi ya, derslerine göre öğrencilerinizin notları önünüze geldi.

Bir karne de siz düzenleyin, anne baba olmanın sorumluluklarını birer ders gibi yazıp çocuğunuzun önüne koyun. Ve size not vermesini isteyin.

Bakalım sizin karneniz yüz üzerinden yüz olacak mı? Kırıkların veya pek iyileriniz olacak mı?

Benim karnemde zayıflarım olduğunda, küçük yaştan itibaren okuyup çalışan biri olarak, annem ‘Canını sıkma oğlum, eksiklerini sende çok iyi biliyorsun, bir daha ki dönem düzeltirsin’ derdi. 4 evlat büyütmenin zorluğunu yaşasa da oturur benimle ders çalışırdı, belki hiç bilmediği konular üzerine yoğunlaşmamı sağlardı. İkinci dönem de kırıklarım olduğunda, olsun oğlum bir daha ki dönem düzeltirsin derdi. Ve eğitim öğretim yılı boyunca her gün ama her gün bir okul, bir arkadaş, bir öğretmen, bir günün değerlendirmesi konuşmamız mutlaka olurdu. Evet bilgisayar yaygın değildi, sokaklar bizimdi o zamanlar. Ama özgürdük, annemiz babamız bizleri sorgularken kendilerini de sorgulamaktan kaçınmazdı. Ara sıra kendi aralarında bu ‘Bu konuda eksiği var, o konulara yoğunlaşması üzerine öğretmeni ile konuşalım’ şeklinde istişareler yaparlardı.

Çocuklarımız birer robot değiller, komutlarla çalışmazlar. Onlara eğitim ve öğretiminin yanında sevgi ve sorumluluk anlayışını da iyi aşılamamız gerekir. Sevgi her kapının anahtarıdır.

Eğitim aileden başlar ve ölene kadar aileden aldığınız eğitim kültür ve sosyal anlayış ile hayatınızı dizayn edersiniz. Bu nedenle Kralların bile giremediği o en güçlü kaleniz olan ailenizde evlatlarınıza iyi bakın onları birinin öbürünün çocukları ile kıyaslamayın.

Unutmayın bir memleketin yükselmesi ev ve aile hayatına bağlıdır.