Herşeye eyvallah..

Başta amerika,

Sonra Avrupa,

İç mihraklar,

Dost görünüp arkadan vuran araplar,

Sözde komşu devletler,

Sıcak deniz hayali kuranlar,

Nüfusu 1 milyarı geçen çekik gözlüler,

Aklınıza kim geliyorsa bize düşman değil mi?

Bu saydığım ülkeler her fırsatta bizi bir kaşık suda boğmak istemiyorlar mı?

………..

Verdiğimiz cevaplar ortaksa Asıl sorulması gereken soru şu aslında.

Dünya’nın merkezinde musluğun başında kalan en güçlü devlet olarak BİZ ne yapıyoruz?

Tamam,Hepsine ayrı ayrı cevap veriyoruz biliyorum.

Tepkimizi söz alabildiğimiz her platformda gösteriyoruz bunuda biliyorum.

İkiyüzlü olduklarını günde beşyüz kere söyleyip duymayan kulaklarını açmaya çalışıyoruz,bunada eyvallah ama bunlar dışında ne yapıyoruz..

Yani,

Konuşmak,

Yazışmak,

Bağırıp çağırmak,

Video kayıtları ile yardım yataklık yaptıklarını göstermek,

Elçilik kapatmak,

Nota vermek gibi bir sürü tepki dışında ne yapıyoruz..

Satranç Tahtası üzerinde bunca düşmana karşı elinde kalan son piyonlarla savaşmak zorunda bırakılıyorken,önümüzdeki yılları düşünerek ne yapıyoruz Allah aşkına.

İşte en baba sorulardan birisi bu.

Nereyi tutarsak çivilerini söken emperyalist devletler anlaşılan o ki biz düşene kadar bu oyunlarını sürdürecekler.

Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak mevzilerimizi doğru kazıyormuyuz acaba,

Ülke olarak En kötü senaryolara nasıl bir hazırlık yapıyoruz?

Savaş haricinde uygulanması mümkün ambargolar,yaptırımlar karşısında gerçek anlamda sine-i millete dönmemiz gerekirse elimizde ne var?

Yol yakınken ve yol bitmek üzereyken kendi kendimize bir zamanlar yetebilecek düzeylerden geldiğimiz bu noktalardan dönmemiz mümkün mü?

Domatesin bile tohumunu dışardan alırken nasıl olacakta Dünya’ya kafa tutacağız.

Üretemiyen bir millet yok olmaya mahkumdur cümlesine örnek gösterilmek bize yakışır mı?

Yakışmaz değil mi?

O zaman o baba sorulardan birinin cevabını vermeliyiz.

ve sadece Üretmeliyiz,üretmeliyiz.

Kendimiz için değil yeni nesiller yaşasın diye üretmeliyiz.

Konfüçyüs şöyle der;

Eğer planınız bir yıllıksa, pirinç ekin.
 

Eğer planınız on yıllıksa, ağaç dikin.
 

Eğer planınız yüz yıllıksa, çocukları eğitin. 

 

Bizim planımız ne ?