Edebiyat söyleşisinde öğrencilerle bir araya gelen Yazar Orhan Pamuk, “Nobel ödülü dertli bir temsiliyet sorunu getirdi” dedi.
Nobel Edebiyat Ödüllü Yazar Orhan Pamuk, Kültür 2000 Koleji tarafından organize edilen söyleşi kapsamında Anadolu ve Fen Lisesi öğrencileri ile buluştu. Söyleşi; yazarın “Sessiz Ev” Romanı için yapılan röportajlardan oluşan “Sessiz Ev Karakterlerinin Bizdeki Yansıması” isimli kısa film gösterimi ile başladı. Ardından Orhan Pamuk’un hayatından kesitler ve bilgilerin yer aldığı sunum gösterildi.
Söyleşide romanlarında uyguladığı yöntemler hakkında konuşan Pamuk’a öğrenciler edebiyat dersi kapsamında okudukları “Sessiz Ev’ romanı hakkında sorular yöneltti. Soruları yanıtlayan Pamuk, Sessiz Ev romanındaki kişiliklerle gerçek hayatındaki kişilikler arasında bağlantı kurduğunu söyledi. Söyleşide, Yazar Pamuk ressamlık hayalinden Nobel’e uzanan hikayesini öğrencilerle paylaştı.

“NOBEL ÖDÜLÜ DERTLİ BİR TEMSİLİYET SORUNU ÇIKARDI”
“Edebiyatın temelinde kendimizin nasıl biri olduğunu tam anlayamamak var” diyen Yazar Pamuk, “Kahramanla özdeşleşme önemli bir konu. Romancının işi dünyayı kahramanların gözünden görmektir. Yazarlık biraz da aile sırlarını başkasına anlatma işidir. Yazarın amacı ailesini ve çevresini kötülemek değil, onların insanlığını yazmaktır. Her zaman benim de yazarlığımda önemli olan hem inandırıcı olmak, hem gerçeği söylemek hem de en önemlisi okurların kahramanların insanlığını keşfetmesine yol açmasıdır” şeklinde konuştu.
“Kar” romanı hakkında konuşan Pamuk, “Bir siyasi roman yazmak istiyordum. siyasi mesaj vermek amacıyla değil, yaşadığımız ortamı, ülkeyi bu seferde siyasi sorunları açısından çözümlemek ve anlatmak için. Romanının neden İstanbul dışında bir ilde geçtiğinin sorulması üzerine Kar adlı romanda Türkiye’nin ruhuna siyaset üzerinden bakmak istedim. Bir şehir lazımdı bana o kadar çok kar yağsın ki yollar karla tıkansın böyle bir şehirde ancak Kars’ta mümkündü. İstanbul’da böyle bir şey mümkün değildi” ifadelerini kullandı.

“RESSAM OLMAYI DÜŞLEDİM”
Ressamlık hayalleri kurduğunu dile getiren Orhan Pamuk, ”Ben 18-20 yaşlarda şunu anladım. Ben bir odada yalnız kalıp yaşamak istiyorum; hayal kurarak, resim yaparak ya da roman yazarak. Başkalarından emir almak istemiyorum, başkalarına emir vermek istemiyorum. Tek başıma bir şey yapmak istiyorum illa ki edebiyat olması şart değil. İlk başlarda 7- 22 yaşları arasında ben ressam olmayı düşledim. İstanbul adlı bir kitabımda bu özlemimi anlattım” dedi.

“NOBEL, İNSANI ÜNLÜ YAPIYOR”
Nobel ödülü hakkında konuşan Pamuk, “Nobel ödülü aldığım sırada Masumiyet Müzesi adlı romanımın tam ortasındaydım. Böylelikle ’Nobel Ödülü aldım, bundan sonra herkes bana böyle bir ödül aldığım için daha dikkatli bakacak, ne yazacağım’ gibi bir derdim olmadı. Yoğunluk geçtiği zaman kaldığı yerden devam ettim. Ama evet Nobel Ödülü insanı ünlü yapıyor. Daha çok kıskançlık, daha çok ilgi, daha çok öfke, daha çok sevgi oluyor. Bu ödül birazcık daha diplomat olmama neden oldu. Ben kimseyi temsil etmiyorum, kendi kendime konuşuyorum. Nobel Ödülü dertli bir temsiliyet sorunu çıkardı. Çok şikayet ettiğimi sanmayın. Gazeteciler sürekli bizden, Nobel Ödülü kazananlardan şikayet etmesini; ’çok ünlü oldum, çok kötü oldu’ demesini bekler. Ben öyle hissetmiyorum, gayet güzel oldu. İllaki ödülden şikayet etmemi isteyenlere çok güzel bir şey, size de tavsiye ederim diyorum” diye konuştu.
(İHA)