51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj kategorisinde yarışan ‘Annemin Şarkısı’ filminin galası yapıldı.
Yönetmenliğini Erol Mintaş’ın yaptığı film, Antalya Kültür Merkezi (AKM) Aspendos Salonu’nda izleyiciyle buluştu. Filmi, Jüri Başkanı Yılmaz Erdoğan, jüri üyeleri, film oyuncularının yanı sıra ünlü sanatçılar takip etti.

ERDOĞAN’IN ANNE VE BABASI FESTİVALDE
Erdoğan’ı salona girdiğinde Antalya’da yaşayan annesi Süheyla, babası Nazım Erdoğan ve izleyiciler alkışlarla karşıladı. Erdoğan, anne ve babasını yanaklarından öptükten sonra yerine oturdu. ‘Annemin Şarkısı’ filmi Saraybosna Film Festivali’nde en iyi film ve en iyi erkek oyuncu filmi ödülünü almıştı.

“SİNEMA AÇIK KALMALIDIR”
Filmin ardından Perge Salonu’nda yapılan söyleşiye geçmeden önce Mintaş, bazı yönetmenlerinde katıldığı ortak sansür bildirisini okudu.
Festivale karmaşık duygular içinde geldiklerini dile getiren Mintaş, “Sınırımızda bir savaş olup bitiyor. Festivalde tartışmalar oldu. Neticede her yerde bir fırın çalışıyorsa sinemada açık kalmalıdır. O fırın kapanırsa sinema kapanabilir. Burada olmamız festivale sahip çıkmaktır. Bu metin tartışılabilir” dedi.
Mintaş, bir çok sanatçı ve düşünürün imza attığı 50 bin kişinin desteklediği, Kobani’ye insani yarım koridorunun açılması için imza kampanyasına destek istedi.
Mintaş, etkileyici hikaye hakkında şu bilgiyi verdi:”Hikaye anlatıcılarının bol olduğu toplumdan geliyorum. Annemden esinlendim. Bu bende bir hikaye anlatma fikri uyandırdı. Annemin hikayeleriyle büyüdüm. Bu da filmimde bana yardımcı oldu.”

ALT YAZI SORUNU
Mintaş, "Neden filmde Türkçe alt yazı küçüktü?" sorusuna, “Teknik sorun oldu. İngilizceyi getirmek zorunda kaldık. Özür dileriz” diye cevap verdi.

ANNEYİ ARAMA HİKAYESİ
Yönetmen Mintaş, filmin başrol oyuncusu Zübeyde Ronahi’nin canlandırdığı anne karakteriyle ilgili şu bilgileri verdi: “Anne karakterini yazarken bir çok anne ile sohbet ettim. Bir gün anne arıyorum. Mevcut annemiz kabul etmiyordu. Esenyurt’ta bir anneyle tanıştım.Sonra evine gittik. İçeri girdiğimde camın dibinde teneke kutusu içinde ot parçasını gördüm. Sonra ben, o otu çocukluğumdan biliyorum. Anneye sordum. ‘Bu ne arıyor’ burada diye. Oda, ‘30 yıldır benimle gittiğim her yere götürdüm’ cevabını verdi. Anne memleketinden getirdiği ot parçasını kendisiyle götürmüş. Filmdeki anne Nigar içinde o şarkı çiçek gibi bir şeydi aslında. Öyle bir şarkı yok. Anne o şarkıyı tutuyor. O gerçekleşmediği için anne kuruyup gidiyor. Müziklerde İstanbul’da Kürtçe sosyolojisinin nasıl olduğunu gösteriyor. Buda müzik aracılığıyla oluyor. Bir sürü farklı katmanlardan insan gördük. Müzik bizim için çığlık ve isyandır. Bence hâla öyle. Kendi sesimiz kendi çığlığımı duyurmak için böyle bir maceraya dönüştü. Bütün bağlar kesilmişken elimizde annemiz ve müzikleri var. Bu iki şey bizi canlı tuttu.”

“DOĞAL OYUNCU OLMASINI İSTEDİM”
Mintaş, "Zübeyde Hanımı neden seçtiniz?" sorusuna şöyle karşılık verdi: “Sinema hayat gibidir. İçtenlik ve samimiyeti taşımalıdır. Annenin de Kürtçeden kaynaklı o Kürtçeyi herhangi bir oyuncunun yarım yamalak telaffuzu gibi olmasını istemedim. Dilin doğallığı ve yapay olması için bu anneyi seçtim.”

“BİR DAHA FİLMDE OYNAMAM”
Filmde anne rolünü oynayan Zübeyde Ronahi, neden film teklifini geç kabul ettiniz?" sorusuna, “Yapmak istemedim. Yapmadığım bir şeydi. Çocuklarım, akrabalarım yap hatıra olur dediler. ‘Güzel bir eser bırak’ diye söylediler. Onun için ben kabul ettim. Severek yaptım. Sevmeden yaptım desem yalan olur. Delikanlı gençlerle güzel uyum içinde çalıştık.Onlarla kendimi daha genç buldum. Bir kez yaptım bir daha yapmayacağım. O bana yeter. Ama hiç heyecan duymadım. Gayet doğal yaptım. Çokta güzel olmuş” cevabını verdi. Mintaş, annesinin ‘Annemin Şarkısı’ isimli filmini görmediğini kaydetti.

“İYİYE GİDEN HER ADIMI DESTEKLİYORUZ”
Mintaş, "Ne oldu da Kürt filmleri artmaya başladı?" şeklindeki soru üzerine, “İyiye giden her adımı desteklemeye hazırız. Şiddetin sona ermesi bizler için önemli. Biz masaya oturup düşünüyoruz. Ne geldi ne geçti diye. Bu bizi daha açıkçası sakinleştirdi. Artık konuşma durumu var. Bu devam etmeli. Pozitif olan her şey devam etmelidir. Olan şey çok basit. Durduk ve birbirimizi dinlemeye başladık” cevabını verdi.
Mintaş, 14 Kasım da vizyona girecek filmin 300 bin Avro’ya mal olduğunu kaydetti.

FİLMİN KONUSU
Çekimleri İstanbul ve Doğubeyazıt’ta yapılan filmin yönetmenliğini ilk uzun metrajlı filmini çeken Erol Mintaş üstlenirken, başrollerini Feyyaz Duman, Zübeyde Ronahi ve Nesrin Cavadzade paylaştı. Filmin konusu şöyle: “Genç öğretmen Ali, yaşlı annesi Nigar ile 90’lardan bu yana Kürt göçmenlere ev sahipliği yapan İstanbul’un Tarlabaşı mahallesinde oturmaktadır. İstanbul’da süren nezihleştirme anne ile oğlu ikinci kez evlerinden edince, Ali ve Nigar kendilerini kentin en ucundaki ruhsuz beton çölünde bulur. Nigar, eski komşularının hepsinin köylerine geri döndüğünü düşünmektedir. Her sabah eşyalarını toplar ve köyüne dönmeye karar verir. Köyünü ve rüyalarında duyduğu şarkıyı arayarak kenti gezer. Ali’nin tek yapabildiği ona nazik davranmak, hediyeler almak, onu şekerlerle sevindirmek, motosikletle gezdirmek ve annesinin o şarkıyı bulmasına yardımcı olmaktır. Bu arada Ali, kız arkadaşının hamile olduğunu öğrenir. Henüz baba olmaya hazır değildir. Yaşamındaki iki kadın arasında kalan Ali, kendi yolunu seçmek zorundadır.”
(İHA)