Lafa gelince BÜYÜK icraata gelince maalesef UNUTULAN şehir Trabzon…

Ağzımıza çalınan bir parmak balla, oy deposu olarak görülen, oylar alındıktan sonra verilen sözleri bir bir unutulan Trabzon…

Birlik ve beraberliğin il dışında top yükün, şehir içinde yerle bir olduğu şehir Trabzon…

Yapılamayanlar için hep bir bahaneyle karşısına çıkılan kenttir Trabzon…

Trabzon’un her şeyden önce samimiyete ihtiyacı var.

Sporundan siyasetine, iş dünyasından yöneticilerine, basınından bürokrasisine kadar...

Her yerde bir parçalanmışlık, her yerde bir kuyu kazma, her yerde bir arkadan iş çevirme, her yerde bir hiziplik, her yerde bir benim olmazsa onunda olmasın çabası...

Ne güzel anlatmış anlatan, Alaaddin’in sihirli lambasından çıkan cin sormuş bir Trabzonluya; “Dile benden ne dilersen. Ama komşuna iki katını vereceğim.”

Biraz düşündükten sonra ne demiş bizim Trabzonlu, “Bir gözümü çıkarın…”

Belki çok uç bir hikaye. Fakat maalesef ki şehrimiz böyle.

Kimi siyasetçisi de, kimi bürokratı da, kimi sporcusu da, kimi ticaretçisi de (İyi niyetleri iyi olanları tenzih ederim) maalesef bu zihniyette...

Bu karşıt görüşte olan insanlar için geçerli değil ha.

Aynı görüşteki aynı davadaki aynı zihniyetteki insanlar için de geçerli.

Samimiyet sıfır.

Lafa gelince dava adamı, lafa gelince şehrin sevdalısı, lafa gelince takımım için ölürüm diyenler, kendileri çarkın dışında kalınca çarkı çevirenlere çelme takma peşinde.

Şehri düşünsenize; bakanıyla, vekiliyle, bürokratıyla, sporcularıyla, basınıyla, iş adamlarıyla, gurbetçileriyle, esnafıyla, taraftarıyla… Trabzon’un bu büyük yüzünü aklınıza bir getirin.

Maalesef bu gücü kullanamıyoruz.

Biz kaybedince kazanacak olana da bir çelme takıyoruz. Biz üzülünce sevinecek olanı da üzmeye uğraşıyoruz…  Hemşeriymiş bizden biriymiş hikaye…

Bakın Trabzon’daki

Siyasi partilerde; koltuğa oturan, koltuktan kalkana; koltuktan kalkan koltuğa oturana sallıyor…

Bakanlar şehre küstürülüyor…

İş dünyasında kaybedenler, kazananlara sallıyor…

Kaç kere yazdık, kaç kere söyledik bizim bizden başka dostumuz yok...

Bir ve beraber olmadığımız sürece şehrimiz için gerekli olanları alabilme şansımız yok.

Çok mu şey istiyoruz? Bu şehrin kaç tane büyük isteği var?

Her kabine oluşumunda “bilmem kaç tane Trabzonlu bakanımız var” diye övünüyoruz.

Nerede Güney Çevre Yolu’muz, nerede hafif raylı sistemimiz, nerede ikinci havaalanı pistimiz, nerede Tren Yolu,  nerede Yatırım Adası, nerede Lojistik Bölgesi, nerede binlerce işsize iş sahası açacak olan tersanemiz?

Şöyle birlik olup isteyebildik mi bağıra bağıra; iktidarıyla muhalefetiyle iş dünyasıyla sanayicisi ile esnafıyla…

Bakanlarımız birbiriyle konuşmaz, Milletvekillerimiz bir araya gelemez, siyasetçilerimiz bir ağızdan bir şehrin hakkını isteyemez.

Bir araya gelip bir Uzunsokak, bir Maraş Caddesi, bir meydan turu yapın…

Her kesime destek veren insanlar mutsuz, umutsuz…

Şehrin gençleri işsiz… Anne, babalar kurumlarım kapılarında dolanıyor. “Evladımıza bir iş, evlenecek yuva kuracak evine ekmek getirecek” diye yalvarıyor…

Peki nasıl olacak?

Samimiyetle olacak, birlik beraberlikle olacak…

Siyasetçiler, iş dünyası, yerel yöneticiler, STK’lar bir araya gelirse olacak…

Yani kısacası istişareyle olacak…

Ne zaman gördük en son, bu şehirdeki yöneticilerin, iktidarın ve muhalefetin, eski bakanların bir araya gelerek top yekûn şehri tartıştığını…

Çok zaman oldu değil mi… Ama hiçbir şey için geç değil. Bu çağrıyı her zaman yapıyorum tekrar yapacağım, “Allah için birbirinizi sevin, bu şehir için bu şehrin geleceği için birbirinizi sevin…”

Arkasından 40 fırıldak çevirdiğiniz, küfür ettiğiniz insanlarla bir masada buluşsanız akraba çıkacağınız bir şehirdir burası…

Herkes korkuyor; onun yanında görürsem böyle olur, bunun yanında görürsem şöyle derler, şunun yanında görürsem arkamdan atarlar, oğluma bir şey yaparlar, kızımı işten kovarlar…

Bu korku imparatorluğunda tek çıkış yolu ortak sorunların bir masada tek dille tek sesle dile getirilmesidir…

Bir babayiğit önderliğini yapsa, bir platform kurulsa ve çağırsak eski bakanlarımızı, eski milletvekillerimizi, eski belediye başkanlarımızı, eski sivil toplum kuruluşu başkanlarımızı, eski kulüp başkanlarımızı, şehrin kanaat önderlerini, üniversitemizin değerli akademisyenlerini, metropol kentlerdeki iş adamlarımızı...

Gür bir sesle haykırsak…

Trabzon’un neye ihtiyacı varsa, kimden nasıl istenecekse istesek…

Yoksa çok daha yerimizde sayarız. Çok daha Ordu şunu yaptı, Samsun bunu yaptı, Rize golü attı, Giresun üste çıktı deriz….

Cesareti olmayan bir şehrin başarısı da olmaz.

Hep söyleriz “Bu şehir için ölürüz, bu vatan için ölürüz.” Evet bu şehrin evlatları bu vatan için her zaman ölmeye hazırdır, canlarını seve seve verir.

Ama cesaretin ölçüsü ölmek değil yaşamaktır. Bu şehri yaşatmak için yaşamalıyız.

Dimdik, onurlu, gururlu, şerefli bir şekilde bu şehrin geleceğine katkı sağlamak ise ortak amaç, bağırmalıyız…

Trabzon’un samimiyete ihtiyacı var.

Trabzon’un hizmete ihtiyacı var.

Trabzon’un yatırma istihdama ihtiyacı var…

Geç kalmış değiliz lütfen silkinin ve ayağa kalkın. Trabzon geri gidiyor komşularının aksine...