Türkiye Cumhuriyeti devletinin malı olan ve 25.02.2002 tarihinde Unesco Dünya geçici miras listesine giren Sümela manastırı bölgemizin en önemli kültürel varlığıdır.

Sümela manastırı; Ortodoks’lar tarafından 2010 yılı öncesinde resmi ayin olmamasına rağmen 15 Ağustos tarihinde kalabalık kitlelerce ziyaret edilen bir turizm varlığımızdır.

Sümela Manastırı’nda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vermiş olduğu resmi izinden sonra (2010 yılından itibaren) her 15 Ağustos tarihinde ayin yapılmaktadır.

İlk iznin verildiği 15 Ağustos’ta yani 2010 yılında ayine yaklaşık 1500 kişi katılmış; 2015 yılında 400’e düşen katılımcı sayısı, 2020 yılında yaklaşık 100, 2021 yılında ise  50-60’lı rakamlarda kalmıştır.

Turizmin patladığı, pandemi denen illetin psikolojik etkilerinin yok olduğu 2022 yılında ise bu sayı sadece 300 olmuştur.

Peki bu 300 kişilik organizasyon şehre ne katmıştır?

Ayinin televizyonlarda yayımlanması reklam anlamında mükemmel ötesi bir kazanım. Bu kısmı cebimizde.

Gelen 300 kişinin otellerde konakladığını, yiyip içtiğini araç kiraladığını vs. düşünürsek burası da bir kazanım. Buda cebimizde dursun.

Başka bir şey var mı?

Doğrusu yazıyı yazarken aklıma başka bir şey gelmedi.

Bu organizasyon ile ilgili kayıplarımız nedir diye düşündüğümde, ayin günü manastırın belirli saatler arasında ziyarete kapatılmasından dolayı mağduriyet yaşayan turistler ilk olarak aklıma geldiler.

Yerel halktan bu etkinliğe katılmak isteyenlerin katılamayışı da bence bir kayıp statüsünde.

Manastırın ayin için kapalı olduğu süre zarfında kaybettiği gelirler de kayıplarımız arasında yerini alabilir.

Tüm bunların üstüne; ayine katılım sağlayanlardan almadığımız giriş ücretlerini eklediğimizde birazdan yazacaklarım daha anlamlı hale geliyor. 

Yazıya küçük bir ara vererek, bu konudan bağımsız, karşılaştırma amacı gütmeyen bir bilgilendirme yapmak istiyorum.

Kıymetli okurlarım Müslüman aleminin gelir seviyesi müsait olanları için farz kılınan hac ibadetinin, Suudiler tarafından inanç turizmi kapsamında nasıl yönetildiğini sizlerle kısaca paylaşayım.

Her ülkenin katılımcı sayısı belirlenmiş. 

Türkiye için nüfusun binde biri. 85 milyonluk nüfus için 85 bin hacı gönderebiliyoruz.

Ancak umre böyle bir sınır yok. Umre vizesini al yaklaşık 220 dolar vize ücreti öde ve isteğin zaman git. (hac zamanı hariç)

Hac zamanı ise durum değişik. 220 dolarlık vize ücreti ile gidemezsin. Halk arasında ayakbastı parası olarak nitelendirdiğimiz bir para var. Bunun detayı ne mi?

Suudi hac bakanlığı diyor ki kardeşim sen kafana göre hareket edemezsin. Yemeğini, otelini, transferlerini her şeyini benim akredite ettiğim firmalar üzerinden yapacaksın. Ödemesini bana yapacaksın. Ben o firmalara ödeyeceğim!

Arafat’ta çadırını kurarım, yastığını, yatağını, çarşafını veririm,  klimanı veririm, su, wc gibi alt yapı hizmetlerini veririm, Mekke-Medine, transferlerini yaparım, zemzemini veririm ama sende tüm bu işlemler için bana para ödeyeceksin. 

Ama dikkat edin lütfen. İbadet için para istemiyor.

İbadet ücretli değil. Tavafa, saya, müzdelife’de vakfeye ücret yok.

Neyse bize bir para diyor bizde ödüyoruz. Ödüyoruz ödemesine ama kime ödüyoruz. İşte orada da diyanet işleri giriyor devreye.

Diyanet işleri diyor ki kardeşim ben Suudi Hac bakanlığınla görüşmeler yapıyorum ancak öte yandan ben bu ülkenin en büyük inanç turizmi acentesiyim.(diyanet vakfı aracılığı ile) Bu 85 bin kotanın %60’ını ben hacca götürürüm %40’nı diğer acentelere veririm. Burası işin başka bir boyutu.

Bu kısa bilgilendirmeden sonra konuma dönelim yavaş yavaş.

Kıymetli okurlarım elimizde Sümela manastırı gibi bir fırsat varken bunu değerlendirmeliyiz.

Hele de burada bir gün ayin izni verildi ise bunu daha fazla değerlendirmeliyiz.

Önerim şu ki:

Bu organizasyonu Trabzon turizm konseyi üzerinden konseye gelir getirici hale getirelim.

Manastır içinde, girişinde ve alt bölümünde ayin izleme alanları planlayalım.

Bu üç alanda organizasyonun sağlıklı yürüyebilmesi için katılacak kişi sayısını uzmanların desteği ile kaldırma kapasitesini göz önünde bulundurarak belirleyelim.

Organizasyon maliyetini konsey üstleneceği için kişi başı katılım bedelini de konsey üzerinden belirleyelim.

Konsey farklı kategoride hazırlanmış davetiyeleri akredite olmuş seyahat acentelerine satsın. 

Manastır girişi ve alt bölümünde katılımcıların ayini izleyebilmeleri için dev ekranlar kuralım.

Katılımcıların otoparktan ulaşımlarını sağlayalım.

Oruçlarını açan katılımcılara ikramlar hazırlayalım.

Manastırın dışında ayini izleyenlerin organize bir biçimde manastırın içini gezmelerini sağlayalım.

Tüm bunları yaparken asla ve asla ibadetlerinden para talep etmeyelim. 

Biz yaptığımız organizasyonun, etkinliğin parasını tahsil edelim.

Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da Bartholomeos ve ekibine manastırın içindeki alanı ücretsiz tahsis edelim.

Kazanan devletimiz, kazanan şehrimiz kazanan turizmcimiz olsun.

Unutmayalım ki milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapan, milyonlarca turisti ağırlayan yüce TÜRK DEVLETİ, 600 yıldır Türk milletinin hoşgörüsü ile ibadet edilen; Türk devleti tarafından insanlığın kültür mirası olarak restore edilen Sümela manastırında, kendi iradesi ile izin verdiği bir etkinlikten yıkılmayacak kadar güçlü bir devlettir.

Kalın sağlıcakla…