Son yıllarda bize ait öz değerlerin nasıl bir bir aşındırıldığını ibretle izliyoruz.
Aile içindeki çözülmeler, sokaklarda artan hoyratlık, sosyal medyanın sınırsız ve denetimsiz dili derken, okullarımız da bu savrulmadan nasibini aldı.
Nitekim Ankara Çankaya’daki Kocatepe Mimar Kemal Anadolu Lisesi’nde geçtiğimiz günlerde yaşananlar, eğitim sistemimizin geldiği noktayı tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Öğrencilerin ders sırasında öğretmenleriyle alay ettiği, dersi bilinçli şekilde sabote ettiği ve üstüne bir de bu anları utanmadan sosyal medyada paylaştığı görüntüler, toplum vicdanında infiale yol açtı.
Belirtmekte fayda var ki, ortaya çıkan bu tablo öylesine basit bir disiplin vakası değil, değerlerimizle birlikte eğitim düzeninin çöküşünün belgesidir.
★
Eskiden anne babalar çocuklarını öğretmenlere teslim ederlerken, “Yeter ki evladım adam olsun” anlayışı hakimdi.
Çünkü amaç, evlatların hem aileleri hem de vatana - millete faydalı birer birey olmalarıydı.
Geldiğimiz noktada bugün o hedeften eser kalmadı.
Sorunlu bir düzen, “hak” kavramını öyle çarpık bir noktaya taşıdı ki, artık ne öğrencilerle baş edilebiliyor ne de öğretmenler korunabiliyor.
İrfan, edep, adet, gelenek, toplumsal normlar…
Hiçbirinin sahada karşılığı kalmadı.
Öğrenci davranışlarında sınırlar ortadan kalkmış.
Veliler, öğretmenler üzerinde aşırı baskı kuruyor.
Ve daha önemlisi, sistem bütün bu olan biteni uzaktan izlemekle yetinmekte.
Dolayısıyla geleceğin mimamı öğretmenler, sorunlu öğrencilere ne hak ettikleri tepkiyi verebilmekte ne de caydırıcı bir yaptırım uygulayabilmekteler
Yetkileri törpülenmiş, itibarı zedelenmiş, sınıf içi otoritesi yok edilmiş bir öğretmen profile karşımızda öylece duruyor.
Tüm bu olan bitenlerden mütevellit, bugünün öğretmeni öğreten değil idare eden, eğiten değil sabreden bir konumda görev yapmaya çalışıyor.
Elbette ki okul yönetimleri zaman zaman disiplin süreçleri başlatıp gerekli müdahalelerde bulunmakta.
Lakin mesele, birkaç öğrenciyi cezalandırmakla çözülecek kadar basit değil.
Zira karşımızdaki sorun bireysel değil, yapısaldır.
Ezcümle.
Eğitim sistemi bugün yalnızca bilgi vermekte zorlanmıyor, insan yetiştirme iddiasını da büyük ölçüde kaybetmiş durumda.
Haliyle, saygı öğretemeyen, sınır çizemeyen, sorumluluk bilinci kazandıramayan bir yapıdan sağlıklı bir geleceğin çıkmayacağı aşikâr.
Eğitim sisteminin dikiş tutmadığı zaten aşikar.
En azından anne babalar artık bu acı gerçek karşısında şapkalarını önüne alıp nerede hata yapıyoruz diye düşünmeli.
HAMSİ VAR, HAMSİ!
Karadeniz bu yıl cömert.
Trabzon açıklarında hamsi yaklaşık 3,5 aydır kesintisiz çıkıyor.
Ve balıkçılar bu durumu, “35 yıldır böyle bolluk görmedik.” Diye ifade ediyor.
Fakat tezgâhlarda hamsinin fiyatı hala 100 TL.
Hatta etiketler yer yer 150 bandına tırmanıyor.
İşte burada bir çelişki var.
Madem deniz dolu, o halde etiketler neden kabarık?
★
Hep yokluklarla anılan “eskiden” hamsi nimetti.
Hatta rahmetli dedem kasa kasa alır, toprağı güçlendirsin diyerek tarlaya dökerdi.
Bugün memlekette bir kilo hamsinin hesabı yapılıyor.
Demek ki sorun ne zamanda, ne de denizde.
Balıkçı mazottan şikâyetçi!
Vatandaş fiyattan...
Aradaki düzen kimsenin umurunda değil.
Elbette ki komisyoncusu, halcisi, aracısı vardır ama bunların da bir denetleyicisi olmaz mı?
İşte eksiklik burada…
★
Unutmadan, bir de işin arka yüzü konuşuluyor.
Balık ihracatçısı bir firmada çalışan arkadaşım anlatıyor.
“Hamsinin irisi, yani sofralık olanı yurt dışına gidiyor” Diyor.
Peki geriye ne kalıyor?
Tezgahlarda satıcıya ceza yazdırtacak kadar küçüğü!
Anlatmaya çalıştığımız şey şu efendiler;
Bir yandan depolarda bekletilen küçücük balıkla piyasada azaldı algısı oluşturulurken, diğer taraftan hamsinin iyisi yurt dışına postalanıyor.
İhracat tabi ki olsun.
Ülke tabi ki kazansın.
Lakin bu denizin bolca denilen balığı, önce bu memleketlinin sofrasına girmeli.
Deniz bolca verirken fiyatlara depodan ayar geliyorsa, bunun adı bereket değil, oyundur.
Dolayısıyla sektöre hakim olanlardan kimin, ne kadar balık tutuğu da denetlenmeli, hangi depoda ne kadar balık istiflendiği de!
Peki, ne için?
Zaten sofralardan kırmızı et gitti.
Aynı durum Allah’ın denizinde yaşanmasın diye!
★ ★ ★
Yazmak iyi gelir.
Bana;
“apektas6161@gmail.com” adresinden ulaşabilirsiniz.