Bilegi, hani bir dönemler, şehirler de yeni yapılan binaların balkonlarına iliştirilen Şömine ya da barbekü modası vardı ya, siz o şömine veya Barbekü’nün bir evin içindeki dev boyutunu düşünün, işte o da karadeniz evlerinin “Ocakbaşı” adını verdiğimiz yerdir.

Tüm evlerde Ocaklarda da bu Pileki taşı vardır. Mısır ekmeği başta olmak üzere, ekmek, hamsi, balık ve türlü türlü yemeklerin kolayca ve çabucak pişirildiği yerdir. Annem bunu, “Bilegi’yı kızdırır, hamsileri dikleme yapar, iki dekke de yer kakarduk ayağa” dediği, kısaca köy evlerinin pratik ocağıdır.
Karadeniz Bölgesi’ndeki tüm evlerin olmazsa olmazıdır Pileki. Rize’de şive farkından Pileki denen taşın bizde yani Trabzon’daki  adı Bilegi’dir. Bilegi, hani bir dönemler, şehirler de yeni yapılan binaların balkonlarına iliştirilen Şömine ya da barbekü modası vardı ya, siz o şömine veya Barbekü’nün bir evin içindeki dev boyutunu düşünün, işte o da karadeniz evlerinin “Ocakbaşı” adını verdiğimiz yerdir. Tüm evlerde Ocaklarda da bu Pileki taşı vardır. Mısır ekmeği başta olmak üzere, ekmek, hamsi, balık ve türlü türlü yemeklerin kolayca ve çabucak pişirildiği yerdir. Annem bunu, “Bilegi’yı kızdırır, hamsileri dikleme yapar, iki dekke de yer kakarduk ayağa” dediği, kısaca köy evlerinin pratik ocağıdır.
 
Gece yarısını geçmişti, çay içmek için Kalkandere’nin  Hüseyinhoca Köyü (Sevarne, Sivane) köyündeki kahvehane uğradığımız da köy muhtarları ile karşılaşmıştık. Aslında kahvehanede ocak da sönmüştü ama bizi kırmadı ve bir demlik çay yapıp, bize ikram ettiler. Sonra da Pileki mağarasından söz ettiler. Pileki, karadeniz bölgesi’bdeki tüm evlerde kullanılan doğal bir ocaktı. Her türlü yemeğin pişirilmesin de bu Pileki’den yararlanılıyordu.

Mağara, Rize’nin İyidere sınırındaki Köşklü köyündeydi. Rize’de 2006-2008 yılları arasında görev yapan ve “Kahvehanelere eğitim zorunluluğu getirilmesi, her kahvehanenin bir öğretmene zimmetlenmesi, öfke kontrol yönetimi, yaz aylarında çay üreticileri için seyyar tansiyon ölçen ekipleri kurulması, eşini dövenlerin silah ruhsatlarının iptali ve eşini dövenlere silah ruhsatı verilmemesi, resmi bayram ve törenlerde konuşmaların engelli vatandaşlar için işaret dili ile tercüme edilmesi zorunluluğu, yabancı iş yeri isimlerinin Türkçe isimler ile değiştirilmesi, sarhoş eden gözlükle trafik eğitimi, Dünya Rizeliler Günü’nün kabulü ve kutlanmaya başlaması gibi birçok ilginç projeleri ile adını duyuran Vali Kasım Esen’in projelerinden biri de Pileki mağarasıydı.

İyidere Kaymakamı Bülent Uygur ve Belediye Başkanı Ahmet Mete’nin de gayretleri ila Pileki Mağarası, geçen yıl İyidere Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği  ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) tarafından desteklenerek tüm Dünya’ya sunulan önemli bir hizmet oldu.Pileki de iki selale
 
Trabzon’dan Rize il sınırına girdikten  hemen sonra Karadeniz sahil yolu üzerinde Köşklü köyü girişin de Pileki yapan usta Heykeli ile karşılaşıyorsunuz. Düzgün bir yol ile Pileki mağarası levhaları ile  4 kilometre yol alıyorsunuz. Yolun müthiş manzaralı kısmı da var,daha kısa olan kısmı da, burada seçim size kalıyor.

Mağaranın girişin de aynı zaman da köy Muhtarı Mehmet Rakıcı’nın işletmesindeki Muhlama, sarma, saç kavurması ve ev baklavası ana menüsü olan Köşklü Pileki Cafe Restaurant var. Mağaraya geçerken yolun üzerinde bir annenin ölen 6 çocuğunun mezar taşları dikkat çekiyor. Tuğçe ve Ezgi Rakıcı, bize mihmandarlık yapıp, Mağarayı gezdiriyor. Pileki mağarasının hemen girişinde iki küçük şelale var. Demir parmaklıklı kapısı ve turnike sistemi ile mağaraya giriyoruz. 

Pileki Mağarası, sarnıç gibi

Mağara, iki yıl önce ışıklandırılmış. Yerinde yumuşak olan taşlar, hava ile temas ettikçe sertleşip   adeta granite dönüşüyor. . Eskilerde bir çok insanın ekmek yediği Pileki taşı ustalığını ne yazık ki şimdi sadece Çiftlik köyünden 76 yaşındaki Sabri Uzun ile 65 yaşındaki Mustafa Yılmaz yapıyorlar. Tuğçe, aynı zaman da bize rehberlik de yapıyor. Mağara ile ilgili bilgiler veriyor. Ardından burasının bir mağara dışında iki yıldan beri Pekmez Şenliğinin yapıldığı yer olduğunu söylüyor. Mağarayı gezerken, düzenli bir galeri şeklinde oyulmuş kayalar arasında galeriden galeriye geçişler yapıyoruz.

Oldukça serin bir hava ve ıslak kayalar, işlenmeye müsait gibi gözüküyor. Fakat ustaların kullandığı her biri 10 kiloluk ağırlıklı kısa özel kaya kazmalarını görünce insan irkiliyor! Öylesine öbek öbek oyulmuş pileki taşı yuvaları var ki, kimi yerler daracık ve bir de mağaranın alt katmanları sularla kaplı.

Önceleri su yokmuş fakat, belki tedbir belki biraz fazla işgüzarlık gereği, geçmişte birileri bu ocaklara girilmesin diye dinamit kullanınca Pileki mağarası su ile doluyor! Orada İstanbul Sultan Ahmet’teki Yerebatan sarnıcı aklıma geliyor, ayrıca Küçük Ayasofya’daki Hippodrum sarnıcı.

Pileki Mağarası’ndan sanki sarnıcı yaşıyorsunuz. Fakat sarnıçlarda su derinliğini görebiliyorsunuz burada o yok, derin mağara dehlizleri su dolu ve buralara girebilmek için de balık adam olmak ve dalgıç elbiseniz olmalı! Tabi cesaretiniz de varsa merdivenlerle inilebilen alt galerileri su içinde gezebilirsiniz!

Pileki magarasi alt katları su dolu adeta sarnıç gibi

Pileki mağarasında çok eskilerde çalışma yapanlar,  mağara içerisinde çökmeler olmasın diye yer yer kaya sütunlar bırakmış, doğal direk vazifesi görsünler diye ama sonradan bu bırakılan direklikler de kazılınca mağara da çökmeler olmuş. Köşklü köyü (Varotlar) ile  Yapraklar (Taşhane) köyü arasındaki bu Pileki Mağarası’nın şimdilik ulaşılan bölümü bin 500 metre kadar. Şimdiye kadar birçok mağara gezdim ama Pileki Mağarası gibisine pek rastlamadım. Turizm firmalarının Karadeniz destinasyonların da yer vermesi gereken önemde bir mağara.

Tuğçe, mağaradan çıkarılan Pileki kayaları ile büyüklüklerine göre laz, yarım, üç çeyrek, kotluk, ikili kotluk gibi isimler verilen pilekilerin 60 ile 200 lira arasında satışının da yapıldığını söylüyor. İşletmeci Mehmet Rakıcı’nın oğlu Şükür Rakıcı ise Pileki taşlarının oyulmasının oldukça zor iş olduğunu ve bir kişinin günde 2 tane Pileki yapabildiğini söylüyor.

Mağara gezimizi bitirip, mağara önünde pekmez yapılan bölümü de geziyoruz. Sekiz köyü aynı anda görebildiğimiz manzaralı işletme balkonun da Ezgi’nin yaptığı nefis sade Türk kahvemizi içip Pileki mağarasının büyüsüyle tekrar gelmek üzere ayrılıyoruz.
Eve geldiğim de televizyon da hamsi – balık haberlerini izleyen anne ve babam, haber üzerine konuşuyorlar. Annem, “Bu yıl balık çok varmış hemi?”diyor,  İstavrit tavası yediğimiz sıra da, Babam, “Yok, balıkçılar umduğunu bulamamışlar” diyor. Annem, son yıllardaki balık ve hamsi canavarına dönüşmüş dev balıkçı teknelerinden habersiz, “Eskiden ne bol hamsi olurdu, bir akşam Peyiye abla da, bir akşam bizim evde, bir başka akşam ayşe ablalar da hamsi keserduk.  

Hamsi keserken Pilekileri kızdırıp, hamsileri dikleme yapardık. İki dekke de pişirir, yer kakarduk ayağa” deyince gülüyorum. Sanki benim Pileki mağarasına gittiğimden haberdarmış gibi bunları anlatınca anneme, “Ben bugün pileki mağarasına gittim anne” diyorum. Ters ters bakıyor bana önce sonra da nerede olduğunu soruyor. Anlatıyorum, ardından da , “Bensuz niye gidiysun oralara, ben anlamam beni de götüreceksin” diye tembihliyor. Her nereye gitsem biliyorum annem de benimle gelmek ister ama bunu zaman zaman yapabiliyoruz! Biz de eskiden bu pileki taşı vardı ama kırılmış. Pileki taşı her zaman bulunamadığından bizim Çamurdan yapılmış bileğilerimiz olurdu. Nitekim şimdilerde eskimiş olan bilegi değişimi için annem, ablamın getirdiği çamurdan hem ona hem de kendisine birer Bilegi yapacak.

Pileki Nedir, Nasıl işlenir?
Taş ocağına giden bilegi / pileki ustası, hazırlayacağı bilegi / pilekiye göre taş ocağında taşı işaretler. İşaretli yerin etrafı külünkle oyulur. Taşın şekli belirlenir. Etrafı oyulan taş, yerinden koparılması için aralıklarla dikkatlice ve ustalıkla külünk vurulur. Taş yerinden koparılır. Taşın yerinden bütün olarak koparılmasına özellikle dikkat edilir. Koparılırken düzensiz bir yerden çatlayan veya kırılan taş işe yaramaz.
Taş ocağından koparılan taşın önce tabanı yani yere oturacak alt kısmı külünkle düzeltilir. Daha sonra da üst kısmı düzenlenir. Düzeltme işi bittikten sonra ortası pergelle daire şeklinde çizilir. bilegi / pilekinin içi yaklaşık 10 cm derinliğinde külünkle oyulur ve kenarları düzeltilir. İçinin oyulması bittikten sonra bilegi / pileki taşının dış kısmı bilegi / pileki tarağı ile oval bir biçimde yontulur ve son şekli verilir. Hazırlanan bileki / pileki hamdır. Hamlığının giderilmesi için pişirilmelidir. Pişirilmeden önce üzerinde kapak görevi yapacak kubbeli bir sac yerleştirilir. Hamlığının giderilmesi için ateşte yavaş yavaş pişirilir. İyice kızdıktan sonra ateşin kenarına alınıp yavaş yavaş soğutulur. Soğuduktan
sonra bilegi / pileki hamlığı gitmiş bir biçimde kullanılmaya hazırdır. Ateşe dayanıklı, damarı ve çatlağı bulunmayan özel kesilmiş, düz yuvarlak taşa da bilegi taşı denilir. Bu taş da biraz önce anlattığımız taşın kesildiği yerde, aynı özelliklere sahip taştan yapılmaktadır. Yuvarlak ve hafiftir. Diğerine göre daha kolay taşınmaktadır.
Not: Pileki mağarası Köşklü Pileki Cafe Restaurant’ta toplu yemek verilebiliyor. Rezervasyon ve detaylı bilgi için Mehmet Rakıcı  Tel: 0 464 3236162 veya  0 533 721 50 10 . İyidere/Rize

Kaynak :
  Karadeniz Olay