15 Temmuz ve Trabzon
15 Temmuz hain darbe girişimi, demokrasi direnişi, unutulmayacak. Demokrasi şehitleri de.
Milletin 15 Temmuz akşamı başlayıp, bir aydan fazla süren demokrasi nöbetleri de..
Ve elbette Trabzon da 15 Temmuz akşamı ve sonrasında üzerine düşeni yaptı.
Trabzon’da gizli kahramanlardan biri de zamanın büyükşehir belediye başkanlığı genel sekreteri Mustafa Akkaya’dır. Kalkışmanın yaşandığı o anlarda birileri ‘Durun canım hemen panik olmayın’ demesine rağmen dinlemeden hemen Ak Parti il binasına gelen ilk isimlerden biridir. Parti binasına parmakla sayılacak kadar insan varken ilk işi, Ankara ve İstanbul ile temas kurmak oldu. Sonra bir talimat ile, belediyede ne kadar ağır iş aracı varsa otobüs varsa onları riskli güzergahları bunlarla kapattı. Sonra Trabzon’da okul sporları olimpiyatlarında sporcu taşıma işi yapan onlarda minibüs ve midibüsleri Boztepe, Erdoğdu ve Söğütlü’deki askeri birliklerini önene sevk etti.
Mustafa Akkaya’nın şu anısı da ilginç. Boztepe askeri bölgesinin gitmeden yabancı plakalı bir araç yolu kesmişti. Tek başına yolu kesen gurbetçi, bu vatan teslim olmayacak diyordu..
Bizden önce Boztepe’ye çıkan o gurbetçi Trabzonluyu da biz hiç unutmayacağız.
Sonrasında meydanın göbeğinden başlayan demokrasi nöbetlerinin organizasyonunda, Mustafa Akkaya en ağır sorumluluğu aldı ve bir ay süren demokrasi nöbetleri Trabzon’un şanlı direnişine anlam ve değer kattı.
Birde Ortahisar Platformu Başkanı Murat Zeki Solak. Bu ismi çok kişi bilmez ama o da özel aracı ile Boztepe Tugayı’nın önüne gidip dışarı çıkmak isteyen komutanla tartışıp telefonla konuşmasına müsade etmeyerek tek başına sorumluluk üstlenen isimler arasında idi.
Beylik tabancasını aldı, aracına bindi
Şimdinin Çaykara Belediye Başkanı Hanefi Tok ile balkonda oturuyordu. Tok’un anlatımına göre, TV’den kalkışmanın ilk haberleri gemleye başlayınca, Zorluoğlu beylik tabancasını aldı.
Özel aracına bindi. Yanında da eşi vardı, doğru Elazığ’a hareket etti. Yolda tam 2 cep telefonunu pert etti.. Uzun konuşmalar nedeni ile..
Bir kendi bir eşi araçtaydı koruma yoktu.. İki beylik silahın biri Zorluoğlu’nun kendisinde biri de eşindeydi. Gümüşhane’deki kriz masasına uğradı.
Bir durum değerlendirmesi yaptı, yoluna devam etti. Malatya’ya geldiklerinde, tankların sokakta olduğunu öğrendi. Yolunu değiştirdi.
Yolda verdiği talimatlarla Elazığ’da duruma hemen hakim olundu. Şehre geldiğinde makamına gitti ve göz altı talimatları ile olayı yönetti...
Çaykara- Elazığ arasını o gece kullandığı araç ile kısa sürede alan Zorluoğlu’u o geceyi ve sonrasını asla unutmayacağını söylüyor.
Spor gazeteciliğinin iflası..
4 büyük kulüp başkanını bir araya getiren isim ise Serap Belet’di..
Belet, spor muhabiri, gazetecisi ve çalıştığı kanalın spor haberleri yorumları yetkilisi değildi..
Gazetecilik deyimi ile birinci sayfa haberlerini şekillendiren politik siyasi ve ekonomik programların moderatörlüğünü yapıyordu.
Böyle bir alanı dışına çıkıp 4 büyük spor kulübünün başkanını bir araya getirip, canlı yayında moderatörlük yapması, spor gazeteciliğinin Türkiye’de iflas ettiğinin kanıtıdır..
Bu zamana kadar anlı şanlı spor yorumcuları, spor moderatörleri bu 4 büyük spor kulübü başkanını bir araya getiremedi.
Peki niye..?
Çünkü reyting uğruna kendilerini rezil ediyorlar da ondan.
Çünkü spor yorumcu ve programcıları taraflı..
Kulüplerinin kulu kölesi. Hiçbir başkan spor yorumcu ve programcılarının böyle bir programı sunmasını kabul etmedi. Bu da spor gazeteciliğinin ne hallerde olduğunu gösterdi.
Dün geceki program, Türkiye’de spor gazeteciliğini öldüğünün resmi durumudur. Spor gazeteciliğine güvenilmediğinin ispatıdır. Spor gazeteciliğinin iflas ettiğinin de.
Şöyle bir aklınıza getirin.
Bu 4 büyük kulübün başkanı hangi spor gazetecisi yorumcusu ve programcısının, daveti ile bir araya gelebilir..
Aklınıza kim geliyorsa, hiç biri bu anlamda 4 başkanın olurunu alamazdı.. Alamadı bile..
O nedenle; ön yargıları, taraflılığı, sansasyonel sevicilikleri ile spor gazeteciliği, yorumculuğu programcılığının dün gece iflas ettiğini bütün Türkiye gördü.
Mehmet Atalay’ın çok ilginç önerisi
Geri adım atmayacakların açıkladılar.
Futbolun ve futbol endüstrisinin asıl sahibinin kendileri olduğunu haklı olarak dile getirdiler. Bir dönem Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yapan Trabzonlu hemşerimiz Mehmet Atalay bu krizin çözümü ile ilgili olarak son derece yerinde ilginç ve yeni bir öneri sundu.
Atalay önerisini Karar Gazetesinde kaleme aldı.
Mehmet Atalay’ın Kulüpler Birliğine çözüm önerisi başlıklı yazısını okumak için tıklayın
Gazetede işinden çıktı, sözlü tacize uğradı
Var olanlar bir elin parmakları kadar. Genç kuşak kadın gazeteciler de mektepli.. Bu anlamda iyi bir durum.
Genç kuşak kadın gazeteci meslektaşlarımızdan biri de Meyrem Akgün’dür..
Akgün, gazetedeki nöbetinden çıktıktan sonra başına gelen sözlü tacizi köşe yazısına taşıdı, bakın ne dedi;
“Yine döndük başa. Geçtiğimiz gün gazetede nöbetten çıktım, araç bekliyorum.
Önümden bir araç geçti. Müzik son ses, camlar açık, kollar dışarıda yürüyen disko misali gidiyorlar.
Buraya kadar beni alakadar eden bir durum yoktu, ta ki ‘Meydana bırakalım mı’ diyene kadar. Leş bir zihniyet, şeref yoksunu karakter, haysiyetsiz duruş, anasına bacısına delikanlı başkasına alçak tavırlı, ciğeri beş para etmeyen zavallılar.
Klişe ama değişmeyen gerçeğimizdir bu zihniyet…”
İkinci kez, restorasyon durdu
Trabzon müzesi, Kostaki konağı olarak biliniyor. Restorasyona alındı. İnce bir işçiliği olan restorasyon çalışmaları iğne ile kuyu kazarcasına yapılıyor. Ancak işin ilk yüklenicisi, ben iflas ettim dedi işi bıraktı..
Restorasyon için ikinci bir ihale yapıldı. Şimdi duyumlarımıza göre restorasyon işinde kepenk kapandı.
İkinci yüklenici de işi bıraktı gitti. Kostaki Konağı kaderine terk edildi. Bakalım üçüncü yüklenici ile restorasyon tamamlanacak mı..?