PARTİLERDEKİ MUHBİRLER ARANIYOR…
Trabzon siyasetinde son haftalarda yaşananlar, kulislerin ne kadar delik deşik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Belediyelerden, siyasi partilerin il ve ilçe başkanlıklarından servis edilen görüntüler adeta zincirleme şekilde kamuoyuna düştü. Görünen o ki, mesele artık “siyasi rekabeti” çoktan aşmış durumda.
AK Parti İl Başkanlığı’na ait üye sayı ekranının Ortahisar Belediye Başkan Yardımcısı Cüneyit Zorlu’ya kadar ulaştırılması mı dersiniz, CHP'nin özel bilgilerinin AK Parti'ye verilmesi mi dersiniz...
Her biri ayrı ayrı düşündürücü, birlikte ele alındığında ise oldukça manidar. Bu yaşananlar, Trabzon siyasetinde yeni bir dönemin kapısını aralıyor: Kulis siyaseti değil, muhbir siyaseti...
Artık mesele kimin ne söylediği değil, kimin kime ne sızdırdığı. Görüntülerin kimler tarafından, hangi amaçla ve neyin karşılığında servis edildiği soruları kulislerde yüksek sesle konuşuluyor. Parti binalarında, belediye katlarında herkes birbirine aynı soruyu soruyor: “Bizim içimizde kim var?” Daha da vahimi, bu tür bilgilerin rakip siyasi partilerin eline bu kadar rahat geçebilmesi. Bu tablo, sadece parti içi disiplinsizliği değil, aynı zamanda ciddi bir güven krizini de işaret ediyor. Siyaset üretmek yerine ekran görüntüsü üretmenin revaçta olduğu bir ortamdayız.
Özetle Trabzon’da siyaset, meydanlardan çok WhatsApp ekranlarında yapılıyor. Bu muhbirler de gizliden gizliye aranıyor tabi ki ama henüz ortaya çıkmış net bir isim yok…
SESSİZ DUASI KABUL OLDU…
Bazen siyaset susar, insanlık konuşur…
Ve o anlar, bütün politik hesapların önüne geçer.
Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan sosyal medyaya düşen bir görüntü, son günlerin en çok konuşulan karelerinden biri oldu. Umre’ye giden yolcuların otobüse binmesine yardımcı olan Trabzonlu Süleyman Usta’nın, yolcuların ardından söylediği o cümle var ya… İşte mesele tam da orada. “Çok selam söyleyin benden…” Ne slogan var, ne propaganda… Ne kürsü, ne mikrofon… Sadece içten gelen bir cümle. Ve belli ki içinden de “Keşke ben de gidebilsem” demiş. Hayatın gerçeğiyle yüzleştiğimiz anlardan biri bu. Umreye gidenlerin ardından el sallayan, ama kendisi için bunu bir hayal olarak gören milyonlardan biri Süleyman Usta. İşte o yüzden bu görüntü tuttu, bu yüzden yayıldı, bu yüzden insanın boğazına bir yumru oturdu. Ama hikâye burada bitmedi.
Bu ülkede güzel şeyler de oluyor. Sosyal medyada yayılan o kısa video, tur firmasının da vicdanına dokundu. Firma yetkilileri Süleyman Usta’ya ulaştı ve Ramazan ayında kendisini umreye göndermek istediklerini söyledi. Bazen bir cümle kaderi değiştirir. Bazen de samimiyet, en hızlı referans olur. Her şey hesap kitap değil. Bazı dualar sessiz edilir… Ve bazen en çabuk kabul olanlar da onlardır.
BÜYÜKŞEHİR’İN KİTABINA ERDOĞAN’DAN ÖDÜL!
Bazen bir ödül, sadece bir kişiye verilmez. Bazen bir kitap, sadece sayfalardan ibaret olmaz. Doç. Dr. Mehmet Akif Şen’in büyük emekle hazırladığı ve Trabzon Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan “Gelenekten Geleceğe Trabzon Mutfağı” kitabının, 2025 TÜBA-TESEP Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmesi tam da böyle bir durum.
Bu ödül, Trabzon mutfağının bir “yemek listesi” değil; bir kültürel miras, bir hafıza, bir kimlik meselesi olduğunun tescilidir. Hocayı tebrik etmek yetmez; emeğin akademik ciddiyetle, yerel aidiyetle ve kamu desteğiyle birleştiğinde neye dönüştüğünü görmek gerekir. Kitap, TÜBA – TESEP kapsamında ödüllendirildi.
Üstelik ödül, TÜBİTAK Bilim Ödülleri Programı çerçevesinde ve Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden alındı. Burada Şen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında da bir konuşma gerçekleşti. Şen, “Trabzonun yemeği yok diyorlardı kitabını yazdık Sayın Cumhurbaşkanım” ifadelerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gülümseyerek “Eyvallah” cevabını aldı. Bu, sıradan bir “yerel başarı” değil. Bu, Trabzon’un sofrasının Ankara’da, bilim jürilerinde ve devlet protokolünde karşılık bulması demek. Ama tam da burada şu soruyu sormak gerekiyor: Bu eser sadece raflarda mı kalacak, yoksa Trabzon’un kültür politikasının merkezine mi yerleşecek? Bu sıralar Trabzon, Gastronomi Turizminde de öne çıkmaya çalışıyor. Aslında kitabın aldığı ödül tam da bu durumun üzerine denk geldi… Kitabın Trabzon Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanmış olması önemli.
Ancak yayınlamak yetmez; tam da Gastronomi Turizmi’nin ön plana çıktığı bu dönemde Trabzon mutfağına daha da sahip çıkmak, yaygınlaştırmak gerek… Mesela bakıyorsunuz Trabzon Merkez’de, Trabzon Mutfağı’nın lezzetlerinin satışının yapıldığı yer sayısı belki de bir elin parmağını geçmez. Olanlar da sınırlıdır… Hamsili Pilav bulamazsınız, Karalahana Çorbası satan yerler sınırlı, tomara tavası yapan yer yok denecek kadar az ve daha bir çok lezzet sayabiliriz bu şekilde… O nedenle şehir merkezinde en azından Trabzon Mutfağının lezzetlerinin de sunumunun yapıldığı yerlerin de olması gerekmez mi?
TRT’NİN YOLU YİNE TRABZON’A DÜŞTÜ…
Bu aralar TRT’nin yolu sık sık Trabzon’a düşüyor.
Reyting rekorları kıran Taşacak Bu Deniz dizisi Trabzon’da çekiliyor.
Yetmedi…
Mehmet Fetihler Sultanı dizisinde Trabzon’un fethi konu edildi.
Oyuncular geldi, programlara katıldı, şehirle temas kuruldu.
Yani iş sadece dizi çekmek değil; Trabzon’u anlatmak, Trabzon’u görünür kılmak.
Son halka ise Alişan oldu.
TRT’de yayınlanan “Alişan ile Hayata Gülümse” programının yeni bölümü bu kez Trabzon Maçka’da çekildi.
Hamsiköy yaylaları, Maçka’nın doğası, yerel atmosfer…
Ekrana yansıyayacak sadece bir program değil; Trabzon’un gündelik hayatı, sesi, rengi oldu. Çekimlerin ardından Alişan, Maçka Belediye Başkanı Koray Koçhan’ı makamında ziyaret etti. Çay içildi, sohbet edildi, Maçka’nın tarihi konuşuldu. Klasik ama kıymetli bir Anadolu buluşması yaşandı.
Ve sonunda bir hediye…
Bir teşekkür…
Bir hatıra.
Başkan Koçhan’ın “Kıymetli sanatçımız Alişan’a nazik ziyaretleri ve güzel sohbeti için gönülden teşekkür ederim” sözleri yerli yerinde.
Ama politik güğüm burada durmaz, bir soru sorar: Bu ilgi geçici mi, yoksa kalıcı mı? TRT’nin Trabzon’a yönelmesi elbette kıymetli. Ancak mesele bir-iki çekimle sınırlı kalırsa, bu fırsat kaçırılır. Asıl kazanç; bu ilgiyi kültüre, turizme, yerel üretime ve kalıcı tanıtıma dönüştürebilmektir.
YAKIŞTI MI SİZE?
Trabzonspor’un Gençlerbirliği ile oynadığı maçın yankıları sürüyor. Skora bakarsan Gençlerbirliği dört gollük bir üstünlükle sahadan ayrıldı. Evet, iyi de futbol oynadılar; bu sezon Trabzonspor’a dört gol atabilen tek takım oldular. Buna da kimsenin diyeceği yok. Ama futbol bazen 90 dakikadan sonra başlar.
Maç bitti, skor tabelada kaldı ama asıl mesele sonrasında yaşandı. Trabzonspor’u mağlup eden Gençlerbirliği’nin sosyal medya hesabından yapılan paylaşım, kelimenin tam anlamıyla bir had aşımıydı. Skandal demek bile az kalır. Daha da ilginci ne biliyor musunuz? O kulübün teknik heyetinde bir dönem Trabzonspor’da görev yapmış isimler var. Metin Diyadin var, Ergin Keleş var, Yatabare var, Tolga Sayın var. Üstelik Göktan Gürpüz ‘ü de Trabzonspor’dan kiralamış bir kulüp. Yani yabancı değil, hiç değil.
Ama maç sonu gelince, o tanıdık yüzlerin bulunduğu yapı, Trabzonspor’la alay etmeyi marifet saydı. Kimse “dur” demedi. Kimse “bu kadarı fazla” demedi. Sessizlik tercih edildi. Bir de işin başka bir boyutu var. Trabzonspor’la yaşadığı sorunlar daha dün gibi hafızalarda olan Doğa Kaya ile aynı ekipte yer almak… İşte bu, camiada doğal olarak ciddi bir huzursuzluk yarattı. Elbette herkesin işi kıymetlidir. Sonuçta hayat bir mücadeledir, ekmek parası kolay kazanılmaz. Buna da kimse itiraz etmez. Ama değerler de vardır. Ve bazı şeyler, işten, pozisyondan, görevden daha büyüktür.
Bugün görmezden geldiğin, ses çıkarmadığın şeyler yarın karşına pişmanlık olarak çıkar. Unutma; yarın pişman olacağın şeylere bugün izin vermek, hiçbir zaman doğru bir tercih değildir.
VE GERİ DÖNÜYOR
Şunu en baştan söylemekte fayda var: Trabzonspor, bahis sürecini sürecini futbolcular açısından en sağlıklı yöneten kulüp oldu. Kimse kusura bakmasın, bu iş böyle. Oyuncularına ilk günden itibaren sahip çıktı. Yapılan hatayı da ne linçle büyüttü ne de kapının önüne koyarak geçiştirdi; “gençlik hatası” dedi, öyle değerlendirdi.
Ceza almalarına rağmen İdmana aldı, cezalarını antrenman yaparak geçirmelerini sağladı. Yani “git, unutul” demedi; “kulübün bir parçasısın” demeyi sürdürdü. Bugün başka takımlara bakıyorsun, bir gecede yollar ayrılıyor, herkes birbirini tanımaz oluyor. Trabzonspor’da tam tersi yaşandı. En az zararla, hatta hiç zarar görmeden bu süreci atlatmaları için elinden geleni yaptı desek abartmış olmayız.
Şimdi gelelim Salih meselesine…
45 günlük cezasını tamamladı ve bu hafta geri dönüyor. Salih de yaptığının farkında. Bunun bir geri dönüşü olacaksa, bu Trabzonspor’a çok şey katar. Çünkü bahsettiğimiz oyuncu sıradan biri değil. Genç, gelişime açık, kaptan biyolojisine sahip bir isim. Bugünkü futbol dünyasında onun boyunda, onun ayak kalitesinde oyuncu bulmak kolay değil. Hatta zorun da ötesinde.
Evet, Trabzonspor bu süreçte çok zorlu yollardan geçti. Belki Salih o dönemde şans bulabilirdi, belki hikâye başka türlü yazılabilirdi. Ama bazen “kader” deyip geçmek gerekir. Futbol da hayat gibi; her şey planlandığı gibi gitmez.
Bu yaşananlar futbolcular için bir milat olsun. Bundan sonra sahada daha başka bir Salih izleyelim. Sorumluluğunu bilen, dersini almış, Trabzonspor’a değer katan bir Salih… Artık top onda. Yeni kariyer yolculuğunda kendisine başarılar diliyoruz.