ÖRGÜT YARIŞ İSTİYOR MU?
CHP Trabzon İl Başkanı Mustafa Bak, 19 Ekim’de yapılacak kongre öncesi örgütün “yarıştan çok birlik” istediğini dillendirdi.
İlçe başkanları ve üyelerden gelen mesajın mevcut yönetimle devam etme yönünde olduğunu vurgulayan Bak, adaylığını açıklayan İlker Akıncı’ya da “demokrasinin gereği” diyerek kapıyı kapatmadı.
Parti kulislerinde öne çıkan yorum şu:
CHP tabanı bu dönemde yeni bir çekişme değil, toparlayıcı bir yönetim görmek istiyor.
Mevcut başkanın “istikrar” kartını öne çıkardığı, Akıncı’nın ise “değişim” söylemine yaslandığı görülüyor.
Ancak şimdilik ağır basan eğilim, kongreyi “tek ses” havasında tamamlamak.
Özetle; CHP Trabzon’da kongreye gidilirken demokrasi vurgusu yapılmakla birlikte, örgüt içinden gelen ses “yarış değil birlik” diyor.
ORTAHİSAR 1,5 YIL SONRA YENİDEN ASTI!
Trabzon’un Filistin konusundaki hassasiyetini herkes bilir.
Bu noktada siyasi görüşler farklı olur ama Filistin konusunda herkes birlik içinde.
Bu durumun en büyük kanıtı da geçtiğimiz hafta yapılan yürüyüş olabilir.
Trabzon’dan siyasi görüşü ne olursa olsun herkes Filistin için destek yürüyüşüne katıldı.
Ancak Trabzon’da hatırlanacağı üzere 31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından, Ortahisar Belediyesi’nde Filistin pankartı kaldırma gündemi vardı.
O dönem bu gündemi Ortahisar Belediyesi, astığı pankartla birlikte ortadan kaldırmıştı.
Ortahisar Belediyesi, Gazze halkına insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan Küresel Sumud Filosu'na İsrail güçleri tarafından uluslararası sularda gerçekleştirilen saldırıyı kınamak için aynı pankartı yeniden astı.
Pankartta, “Mazlum Filistin halkının yanındayız” ifadelerine yer verildi.
TRABZON’DA SİYASETİN REKLAMLARI!
Trabzon’da son dönemde siyaset alanında etkili reklamlar görüyoruz.
Aslında bunun ilk örneği Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’ten geldi.
10 Ekim’de açılışı yapılacak ‘Trabzon Bilim Festivali’ şehirde duyurulması için dikkat çeken bir yöntem izlendi.
Şehirde en yüksek yaya trafiğinin yoğun olduğu bölgelere etkinliğin tanıtımı için kule benzeri tanıtım ürünleri koyuldu.
Öyle ki bu kuleler aslında yanına gidildiğinde değil, uzak mesafelerden de çok rahatlıkla görülebiliyor.
Reklam panolarının bir bölümünde etkinliğin yapılacağı tarih, saat ve yeri bulunurken, diğer bölümlerinde de saat saat programlar, ayrıca neler olacağı yazıldı.
Bu ay Trabzon Büyükşehir Belediyesi tarafından büyük ölçüde bir bilim festivali gerçekleştirilecek.
Şehirde bugüne kadar yapılmayan bir organizasyon olacak.
Türkiye’nin bilimde önemli kuruluşları TÜBİTAK, BAYKAR, TÜRKSAT, TÜRASAŞ, Devlet Hava Meydanları ve daha nice kurum, kuruluşlar Türkiye’nin gücünü bu festivalde bir kez daha gösterecek.
Türkiye’nin ilk yerli ve milli otomobili TOGG yeni modeli ile Trabzon’daki bilim festivaline katılacak.
Ayrıca hem yerli üretim hem de yurt dışı üretimli robotlar da festivalde Trabzonlularla buluşturulacak.
Tam anlamıyla bir bilim, bir teknoloji festivali Trabzon’u bekliyor diyebiliriz.
Küçük yaştan büyük yaşlara kadar herkesin dikkatini çekecek olan Bilim Festivali'nin 10 Ekim 2025 tarihinde Trabzon Moloz bölgesinde yeni yapılan caminin yanında açılışı yapılacak.
AK PARTİ’DE ÜYE DENGESİ
AK Parti, yıllardır Türkiye’nin en fazla üyeye sahip siyasi partisi olma unvanını koruyor.
Öyle ki, bir dönem saha çalışmaları ve teşkilat hamleleri sayesinde Trabzon teşkilatları Türkiye genelinde üye artışında ve saha çalışmalarında defalarca ödül almıştı.
Ancak kulislerde son dönemde Türkiye genelinde 1 milyon üye kaybı ile 11 milyondan 10 milyona gerileyen AK Parti'de Trabzon özelinde neler yaşanıyor?
İl Başkanlığı, tüm ilçelerde yeni üye kampanyasına katılım için başkanları uyarıyor.
Yeni üyeler de oluyor, buna karşılık istifalar da yaşanıyor.
Parti yöneticileriyle istifalar üzerine yaptığımız sohbette bu durumu “sadece AK Parti değil, genel olarak siyasetten uzaklaşma eğilimi var” sözleriyle açıklıyorlar.
AK Parti Trabzon’un üye sayısı Adnan Günnar’ın başkanlığı döneminde 130 binlere kadar çıkmıştı.
BAŞKAN GENÇ'E ÖNEMLİ KOLTUK
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç uluslararası organizasyonlara büyük önem veriyor.
Uluslararası arenada da çok seviliyor diyebiliriz.
Dünyanın en büyük yerel ve bölgesel yönetimler örgütü olan UCLG birliğinin seçimleri için dün Konya'daydı.
UCLG'nin Orta Doğu Batı Asya bölgesi seçimleri yapıldı.
İran, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan, Yemen, Lübnan, Filistin, KKTC, Türkiye gibi ülkelerden yaklaşık 210 farklı yerel yönetim temsilcisinin bulunduğu alanda UCLG MEWA'nın eş başkanı seçildi.
Ayrıca dünya yönetiminde bulunan 11 kişilik UCLG Dünya Yönetim Kurulu üyeliğine de üyeler tarafından seçildi.
Bu görevler gerçekten dikkat çeken görevler.
Başkan Genç'in hem toplantı öncesi hem de toplantı sonrasında özellikle Filistin bölgesinden gelen yerel yönetim temsilcileri ile yaptığı görüşmeler dikkat çekti.
Konya'da toplantıya katılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un toplantı sonrası esnaf ziyaretinde Başkan Genç eşlik etti.
Bakan Kurum'un Trabzon ile özel ilgilendiği ve sokak isimlerine ve şehirde yapılan işleri takip ettiği görüldü.
TEKKE BAHAR GETİRDİ
Trabzonspor, yıllar sonra tribünleri umutla dolduran bir tabloyla karşımızda.
Bu tablonun baş mimarı ise elbette Fatih Tekke.
Bordo-mavili camianın öz evladı, sahada gollerle büyüttüğü hayranlığını şimdi kulübün başında teknik adam kimliğiyle sürdürüyor.
22 maçta 12 galibiyet, 6 beraberlik, 4 mağlubiyet…
Bu 4 mağlubiyetin ikisinin Fenerbahçe, ikisinin Galatasaray’a karşı gelmesi camianın içini burkuyor belki ama genel tablo, “Trabzonspor’un yeniden ayağa kalkışı” diye okunmalı.
36 gol atıldı, 25 gol yenildi.
Maç başına puan ortalaması ise 1,91.
Bu tablo öyle sıradan değil; özellikle geçtiğimiz sezonun “enkaz psikolojisinden” çıkışı düşünülünce bambaşka anlam kazanıyor.
Trabzonspor, uzun süredir “deplasmanda kazanamayan takım” görüntüsünden çıkmıştı ki Tekke’nin dokunuşlarıyla bu kriz tamamen geride kaldı.
Ligin her şehrinde mücadele eden, özgüvenli bir ekip görüntüsü hakim.
Taraftar da farkında: Trabzonspor yeniden rakiplerini sahada ezen, psikolojik üstünlüğü eline alan kimliğine dönüyor.
Bordo-mavililerin yükselişinde tek pürüz: İstanbul takımlarına karşı “hakem gündemi.”
Özellikle Fenerbahçe maçında yaşananlar taraftarın hafızasında tazeliğini koruyor.
“Trabzonspor katledildi” serzenişi boşuna değil.
Tekke’nin takımı sahada mücadele ederken, hakemler adeta masa başında oyunu dizayn etti.
Trabzonspor bugün ligde ikinci sırada.
Bu, sadece bir rakam değil; camianın moralini, umudunu, geleceğe bakışını yeniden şekillendiren bir konum.
Taraftarın dilinde şu cümle dolaşıyor:
“Buldozer gibi geçen Trabzonspor geri döndü.”
Fatih Tekke, sahada sadece 11 oyuncuyu değil; tribünleri, camiayı, hatta şehrin psikolojisini yönetiyor.
Bazen söylemleri acı gerçek gibi yüzümüze çarpsa da her geçen gün takım daha farklı kimliğe bürünüyor.
Bordo-mavili taraftarlar yıllardır özlemini çektikleri “hücum eden, deplasmanda geri adım atmayan, ligi zorlayan” takımı yeniden görüyor.
Ve soralım:
Bu tablo böyle devam ederse, kim bilir…
Belki de Trabzonspor, “o eski günlerin ışığını” değil, bizzat o günleri geri getirir.
RİSK ALDILAR, ALKIŞI KAPTILAR
Trabzonspor camiasında yıllardır en çok tartışılan başlıklardan biri, transfer politikası oldu.
Bir dönem “emekli ikramiyesi” tadında gelen, yaşı ilerlemiş ve maliyeti yüksek oyuncularla dolan kadrolar gördük.
Ama bu kez tablo farklı.
Başkan Ertuğrul Doğan ve Fatih Tekke, ezber bozdu.
Bordo-mavililer, Tim, Pina, Batagov, Felipe ve Oulai için toplamda 16,5 milyon euro harcadı.
Kağıt üzerinde büyük bir risk gibi görünse de işin perde arkasında başka bir resim var.
Sadece Batagov’u bugün piyasaya koysanız, minimum 15-20 milyon euro değer biçiliyor.
Yani yapılan yatırım, şimdiden kendini amorti edecek seviyeye ulaşmış durumda.
Pina, Oulai, Felipe ve Tim’i katmadan bile, Trabzonspor’un elinde çok büyük bir sermaye değeri var.
Başkan Doğan ve Fatih Tekke, İstanbul kulüplerinin sık sık düştüğü hataya düşebilirdi.
Yani yüksek maaşlarla, yaşı ilerlemiş oyunculara yönelip günü kurtarabilirlerdi.
Trabzonspor da geçmişte bunu çok kez yaptı.
Ama bu kez yön değişti:
-
Daha genç,
-
Daha potansiyelli,
-
Daha çok izlenmiş,
-
Daha çok satılabilir oyuncular kadroya katıldı.
Doğruyu söylemek gerekirse; camianın asıl düşüncesi daha olgun, tecrübeli oyuncu transferiydi.
Bu açığı da takımdaki Onana, Onuachu ve Savic gideriyor.
Bakıldığında kulüp çok ciddi, riski göze aldı.
Bu riskin adı aslında bir vizyon.
Çünkü Trabzonspor uzun yıllar sonra planlı bir transfer dönemi yaşadığını görmüş oldu.
Üstelik bu sistem devam edecek.
Brezilya’da, Şili’de, Güney Amerika pazarında izlemeler sürüyor.
Yani Trabzonspor geleceğini bugünden tasarlıyor.
Trabzonspor belki halen eksikleri olan bir takım ama uzun vadeli bakınca olumlu bir transfer dönemi geçirmiş.
Başkan, hoca ve ekip, “garantici” davranmadı.
Cesur oldular, gençliğe yatırım yaptılar.
Bugün için risk gibi görünen bu adımlar, yarın Trabzonspor’u sadece sahada değil, mali tabloda da şaha kaldırabilir.
Kısacası: Bu kez alkışı hak ediyorlar!
BASIN ALANI MI, MAKAM OTOPARKI MI?
Trabzonspor – Kayserispor karşılaşması sonrası yaşanan olay, şehrin “öncelikler” kavramını yeniden sorgulatacak cinsten.
Normalde stadın belirli bir bölümü basın mensupları için ayrılır.
Yani, gazetecinin kamerasını rahat kuracağı, mikrofonunu uzatacağı, yayına bağlanacağı, işini güvenli ve sağlıklı şekilde yapacağı bir alan.
En azından teoride öyle.
Ama gel gör ki, Trabzon’da teoriyle pratik her zaman örtüşmüyor.
O alan dün basın alanı değil, makam otoparkı gibiydi.
Basın mensubu canlı yayında mı, röportaj mı yapıyor, hiç fark etmiyor.
Makam aracının sürücüsü, “ben buraya girerim” özgüveniyle direksiyon sallıyor.
En dramatik an ise muhabirimiz Melisa Şener’in başına geldi.
Kameraya hâkim, yayını sürdürüyor.
O sırada 61 SH… plakalı bir makam aracı, geri geri basın alanına giriyor.
Aracın burnu neredeyse mikrofonun ucuna değiyor, hatta muhabire çarpıyor.
Çevredekiler panik halinde, ama sürücüde umursamaz bir tavır.
Muhabir yayını kesmiyor, profesyonelliğini gösteriyor ama herkesin aklında aynı soru:
“Biz haber mi yapıyoruz, yoksa araçlara karşı kendimizi mi koruyoruz?”
Bu manzara aslında basınla değil, Trabzon’daki “makam kültürüyle” ilgili.
Makam aracı, siren, plaka… Bunlar adeta ayrıcalık gibi görülüyor.
Kural, düzen, alan fark etmiyor.
“Benim işim var, girerim” mantığı, gazetecinin emeğini de güvenliğini de hiçe sayıyor.
Dün yaşanan olay, bunun en çıplak örneği.
Olayın ardından diğer basın mensupları da aynı noktada birleşti:
“Basın alanına dokunmayın, işimizi yaparken önümüzü açın.”
Trabzonspor personelleri ve görev yapan güvenlikler bu alandaki bariyerleri neden kaldırıyor, anlamak mümkün değil.
Her maç, her maç aynı sorun.
Acaba kaldıranlar mı park etmeye çalışanların önünü mü açıyor?
Bu, özel bir talep değil.
Basın mensubunun hakkı.
Çünkü canlı yayın yaparken kameranın önünde konuşan muhabirin en son düşünmesi gereken şey, “acaba şimdi arkamdan bir makam aracı çarpacak mı?” sorusu olmalı.
Trabzon’da statta olan aslında küçük bir detay değil, büyük bir zihniyet meselesi.
Basın için ayrılan alanın bile makam aracına açılması, “öncelik” kavramının kimlere göre belirlendiğini net biçimde gösteriyor.
Sahi…
Basın alanı mı, makam otoparkı mı?
Kararı aslında dün yaşanan görüntüler çoktan verdi.