Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “CHP’nin Anayasa Mahkemesine başvurmamasını beklemiyordum. Burada Anayasa Mahkemesine götürülecek bir husus yok, Anayasa Mahkemesine götürülmüş olsaydı mahkemenin bu davayı reddedeceği gün gibi ortada. Bunu bilmek için Anayasa Mahkemesi Başkanı veya üyesi olmaya gerek yok" dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, özel bir televizyon kanalının canlı yayınında önemli açıklamalarda bulundu. CHP’nin referandumu Anayasa Mahkemesine götürmeme kararını beklemediğini belirten Bozdağ, “CHP’nin Anayasa Mahkemesine başvurmamasını beklemiyordum. Çünkü beyanlar esastır. Anayasa değişiklik paketi TBMM’nin gündemine geldikten sonra gerek komisyon sürecinde gerekse genel kurul sürecinde CHP adına konuşan hatipler ve CHP yetkili temsilcilerin yaptığı pek çok açıklama var. ‘Bu Anayasa Mahkemesine götürülecek bir konu, Anayasa’ya aykırılık var, siz ihanet ediyorsunuz, bu büyük bir ihanettir, bunu parlamento yapamaz’ diye hatta meclisi, vekilleri herkesi hainlikle suçladılar. O dönemde hatırlarsanız, meclisin içinde fiilen TV oluşturdular, bütün oylamaları ve görüşmelerin hepini kendileri özel kasete aldılar ve her maddenin oylaması öncesi veya sonrasında tutanaklara oylamaların Anayasa’ya uygun yapılmadığını zapta geçirdiler. Hatta oylamalar sayım yapılırken divanda tutanağa muhalefet şerhi düşmek istediler. Usulüne uygun yapılmadığına ilişkin orada bir sürü tartışmalar oldu. O zaman da biz bu yaklaşımın doğru olmadığını söyledik. CHP Anayasa Mahkemesine müracaat öncesinde sahte delil üretiyor diye açıklamalarımız oldu. Bütün açıklamalar CHP adına yetkililerin açıklamaları, meclisteki müzakereler, bütün tutumlar Anayasa Mahkemesine götüreceğinin çok net ifadesi. Benim merak ettiğim şu CHP bu kadar yüksek perdeden en üst düzey temsilcileri vasıtasıyla biz bu işi Anayasa Mahkemesine götüreceğiz deyip de sonradan neden vazgeçtiler. Bunu CHP genel başkanına ve yetkilerine sormak lazım” diye konuştu.

Anayasa değişikliğinin AYM’ye götürülmesi halinde mahkemenin bunu reddedeceğine inandığını söyleyen Bozdağ, “Bundan önce de Anayasa Mahkemesine her değişikliği götürdü. Bu bir ilk benim şahsi değerlendirmem şu: Burada Anayasa Mahkemesine götürülecek bir husus yok, Anayasa Mahkemesine götürülmüş olsaydı mahkemenin bu davayı reddedeceği gün gibi ortada. Bunu bilmek için Anayasa Mahkemesi Başkanı veya üyesi olmaya gerek yok. CHP muhtemelen referandum sürecinde Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararı öngörmek suretiyle bundan vazgeçtiğini düşünüyorum. Bunu referandumda kendi aleyhine kullanacak. ‘Bak işte millete değil de mahkemeye koştu’ gibi bir durumun aleyhine kullanılmasından rahatsızlığı var. Onun için de böyle bir argümanı ‘Evet’ diyenlere vermemek masadıyla, gidince de netice alamayacaklar, şimdi plağı çevirdiler, biz halka güveniyoruz diyorlar. CHP’nin gerekçesi ne olursa olsun Anayasa Mahkemesine gitmekten vazgeçmesini ben olumlu değerlendiriyorum. Bizim de dediğimiz tam da budur. Bu konuda hakemliği yapacak halktır, kararı verecek halktır. Halka gidelim, herkes derdini anlatsın, vatandaşımızın vicdan terazisi düzgündür ayarı sağlamdır hep doğru tartmıştır. Bu tartının sonucuna göre hepimiz saygı duyalım. CHP’nin durumunu olumlu buluyorum fakat bunun samimi dönüş olduğunu düşünüyorum, hesaba dayalı bir dönüş” ifadelerini kullandı.

“GİZLİLİK İHLAL EDİLMEDİ”

Adalet Bakanı Bozdağ, şöyle devam etti:

“Oyların gizliliği usule dair bir düzenleme Anayasa’da. Anayasa’da iptal gerekçelerini düzenleyen madde de nelerin iptal gerekçesi olduğu açıkça yazıyor. Diyor ki; teklif verebilme sayısı 184. Yazılı teklif olacak 184 kişi olacak. İki defa görüşülme olacak, belirli aralıkla görüşülecek. Üçüncüsünü de karar nisabı. 330 veya üstü olacak. Bu üçünü denetler Anayasa Mahkemesi. Çok açık. Ama Anayasa’da 1987’de zannedersem yapılan değişiklikle o dönemde oyların gizli kullanılması kuralı getirildi. Bu kuralın gelmesi daha sonradır. Bu kuralı koyan yasama organı o zaman Anayasa’nın 148. Maddesine müdahale etmiyor. Halbuki oraya da oyların gizli kullanıp, kullanılmadığını da denetler diye bir koymaları lazım. Esas gerekçe milletvekillerinin korkudan, baskıdan, endişeden uzak bir şekilde rahatça oy kullanmasını sağlamak içindir. Bu onun için konulmuştur. Ama oylamanın gizliliğinin nasıl olacağına dair de iç tüzükte hüküm var. Orada pulu alır getirir sandığın içine koyar diyor. Kabine girer diye bir kural yok. Bu kabin meselesi 1995 yılında bir tartışma üzerine öyle uygulanıyor ama iç tüzüğün hükmü değil. Burada önemli olan oyun gizli kullanılmasıdır. Onlar kabine girdi, girmedi, perdeyi çekti, çekmedi, zarfı dışarıda tuttu, tutmadı. Burada milletvekilinin kullandığı oyun renginin görülmemesi esastır. O rengini göstermeden insanlar gizli oy pekala kullanabilir. Kabine girmeden de gizli oy kullanabilir, girerek de gizli oy kullanabilir, bu tamamıyla o milletvekilinin takdiriyle ilgili, kabine girmeyi şart koşan bir tüzük hükmü yok, uygulama da yok. Onlar buradan acaba biz bir şey yapabilir miyiz diye baktı Anayasa Mahkemesinin geçmişte verdiği bir karardan hareketle bunu yaptılar sonuca etkili olup olmama konusunda hareketle yaptılar ama bunun ispatı mümkün değil, çünkü bunu orada herkes görüyor, televizyon kaydediyor, herkes takip ediyor. Eğer oylar açık kullanılmış olsa herkes o açık kullananları görürdü, açıklığı fotoğraf kameralar basın takip ediyor, yakalardı. Televizyonlar çekim yapıyor yakalarlardı, bizzat CHP kendi çekti yakalarlardı. Oyların gizliliğinin ihlal edilmediğini biliyorum. Ama onlar bu iddialarına güç kazandırmak için bunu kullandılar. Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş olsaydı hem gizlilik bakımından hem de şekil şartlarına ilişkin Anayasa’nın koyduğu kural bakımından bunu reddederdi. Çünkü her şey Anayasanın öngördüğü usule ve şekil şartlarına uygun olarak yapıldı. O yüzden CHP gitmekten vazgeçti.” 

(Onur Emre Durak /İHA)