CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke, OHAL’in Türkiye’ye hayır getirmediğini iddia etti.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantının gündemini ise CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke düzenlediği basın toplantısıyla paylaştı. Yılbaşı gecesi İstanbul Ortaköy’deki terör saldırısına değinerek konuşmasına başlayan Böke, “Yılbaşı gecesi Ortaköy’de bir katliam yaşadık. İnsanlarımız gerici barbar bir anlayış tarafından yılbaşını kutladıkları için yaşam biçimlerinden ve tercihlerinden dolayı hedef alındılar. Türkiye uzun süredir artan ve çeşitlilik gösteren terör tehdidi altında. AKP’nin yanlış dış politikası Ortadoğu’nun terör iklimini Türkiye’nin içerisine taşıdı, günlük hayatımızın bir parçası yaptı. Terör dalgası karşısında en temel görevi vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak olan hükümet ise bu terör dalgası karşısında kınamak ve hamaset yapmak dışında bir şey yapmıyor. Korku iklimi içinde yaşıyoruz. Hükümetin IŞİD, El Nusra gibi örgütlerin Türkiye içindeki hücrelerine ve faaliyetlerine karşı vatandaşlarımızı koruyacak ciddi bir yaklaşımı, bir planı ve tedbiri hala yok” diye konuştu.

“LAİKLİĞİ SAVUNMAK ASLA SUÇ DEĞİLDİR”

Ortaköy’deki katliamın Türkiye’de yaşanan terör iklimi bakımından dönüm noktası olduğunu söyleyen Böke, “Bu yaşanan sıradan bir terör olayı değil. Laik yaşam biçimi hedef alınmış olan bir terör olayı. Bu tür terörle sadece güvenlik tedbiri alınarak başa çıkılamaz. Ancak biliyoruz ki bu terörle mücadelenin tek bir yolu var. O da laikliğe sahip çıkmak. Bugün Türkiye’de laikliğe sahip çıkanlar doğrudan hedef alınıyor. İşte asıl tehlike Türkiye’nin çimentosu olan laikliğe yapılan saldırıdır. Halkevleri üyesi iki genç AKP rejimi tarafından anayasanın değiştirilemez hükmü olan laikliği savundukları için tutuklandılar. Yılbaşı gecesi insanlarımızı katledenler, bu katliamı övenler, havaalanında polis kontrolündeki apronda linç girişiminde bulunanlar ellerini kollarını sallayarak toplumun içinde gezerken, laiklik isteyen gençler tutuklandılar. Hükümetin rejim değişikliği telaşı içinde olduğu belli. Ama unutulmasın ki bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasında yazan bir hüküm vardır. Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik bir sosyal hukuk devletidir. Şunu herkes çok iyi bilmeli, anayasamızda yazan bu toplumun yüzlerce yıllık tarihinde toplumdaki farklılıkların birarada yaşamasını sağlayan çimento olan laikliği savunmak asla suç değildir. Ama laikliği savunanları hapsetmek açıkça bir suçtur. CHP, o genç çocukların okumuş olduğu laiklik metninin arkasındayız. Metin şunu söylüyordu; gericiliğin karşısında yükseltilmesi gereken bir bayrak vardır. Bu bayrağın adı da laiklik bayrağıdır. Bugün laiklik demek özgürlük demektir. İnsanca bir yaşam mücadelesi demektir” değerlendirmesinde bulundu.

“AKP REJİMİ TÜRKİYE’YE BUGÜN FİİLİ BİR DARBE YAŞATIYOR”

Böke, konuşmasına şöyle devam etti:

“AKP’li olmayan başkanlık adı altında rejim değişikliğini desteklemeyen, yani demokrasiye ve Cumhuriyete sahip çıkan herkes, hepimiz AKP rejiminin hedefindeyiz. AKP rejimi Türkiye’ye bugün fiili bir darbe yaşatıyor. Bunun en son örneğini gazeteci Ahmet Şık’ın tutuklanmasında gördük. İster FETÖ, ister AKP, Ahmet Şık gibiler her dönemde demokrasiye darbe yapanların hedefinde oluyorlar. Darbeciler değişiyor ama demokratlar için sonuç darbelerde asla değişmiyor. Yalnızca Ahmet Şık değil, onlarca gazeteci bugün AKP rejiminin hapishanelerinde demokrasiyi savundukları için bedel ödüyorlar.”

“OHAL TÜRKİYE’YE HAYIR GETİRMİYOR”

OHAL’in 3 ay daha uzatıldığını hatırlatan Böke, “OHAL Türkiye’ye hayır getirmiyor. Getirmediği gibi ülkeyi yaşanmaz bir hale getiriyor. OHAL’in getirmiş olduğu güvensizlik ve istikrarsızlık en somut biçimde kendini ekonomide gösteriyor. OHAL’in uzatılmasından bu yana 3 Ekim tarihinden bugüne kadar 3 ay içerisinde Türk Lirası yüzde 20 değer kaybetti. Bugün itibariyle döviz 3,60’a dayandı. OHAL rejimi sürekli kılındıkça TL değer kaybetmeye devam edecek. Bırakın 3,60’ı OHAL’de ısrar edildiği takdirde 3,80 ve daha ötesini görmemiz bir gerçeğe dönüşecek. Bu sorumsuzluğun bedelini hep beraber ödüyoruz. Bu bedel zamlarla dün karşımıza çıktı. OHAL uzatıldıkça, Türkiye demokrasiden uzaklaştırıldıkça hep beraber fakirleştiriliyoruz. OHAL’in Türkie’ye hiçbir faydası yok ama AKP’nin kendisinin OHAL’e ihtiyacı var. OHAL olacak ki Meclisi fiilen yok sayabilsinler, kendilerinden olmayan herkesi bir demir yumrukla susturabilsinler, ülkeyi içine soktukları ekonomik durumu, dış politikadaki faciayı Türkiye’de bugün devletin en temel fonksiyonu olan can güvenliğini sağlama görevini dahi yapamadıklarını saklayabilsinler. OHAL olacak ki yaptıklarının hesabını gerçek bir hukuk önünde vermekten kaçabilsinler” ifadelerini kullandı.

"ÖYLE BİR HÜKÜMET Kİ OHAL’İ İLAN EDECEK BAKANLAR KURULUNUN OHAL KARARINDAN HABERİ YOK"

“Öyle bir hükümet ki OHAL’i ilan edecek Bakanlar Kurulunun OHAL kararından haberi yok” diyen Böke, şunları kaydetti:

“Hükümet sözcüsü Pazartesi günü Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı basın açıklamasında OHAL’in uzatılmasına dair Bakanlar Kurulunda görüşme yapılmadığını söyledi. Bir gün geçmedi Başbakan çıktı ‘Önümüzdeki bir hafta içerisinde OHAL’in uzatılması teklifi Meclise getirilecektir’ dedi. 24 saat geçmedi Meclise OHAL’in uzatılması teklifi geldi. Ya kararda imzası olan bakanların sözcülerinin ifade ettiği gibi bundan haberi yok. Eğer öyleyse o Bakanlar Kurulundaki bütün bakanların hemen istifa etmesi gerekir ya da bakanların haberi var ama sözcülerin haberi yok. O zaman da sözcülerinin istifa etmesi gerekir. Adına başkanlık dedikleri rejim değişikliğine tam da bu yüzden ihtiyaç duyuyorlar. Bir an önce cumhuriyeti, demokrasiyi, Meclisi ortadan kaldırma telaşları var. OHAL ile ayakta kalabilecek olan iktidarda kalmak ve hesap vermemek için OHAL’e ihtiyaç duyanlar, Türkiye’yi başkanlık adı altında sürekli bir OHAL rejimine mahkum etmek istiyorlar. Bu rejim değişikliği teklifi Anayasa Komisyonundan her türlü hukuksuzluk yapılarak zorbalıkla geçirildi. Komisyonda her türlü baskıya rağmen CHP anlattı. Gelecek haftadan itibaren de Meclisin Genel Kurulunda anlatmaya devam edeceğiz. Bu teklif bir hükümet sistem değişikliği teklifi değildir. Bu teklif bir rejim değişikliği teklifidir. Bu teklif anayasanın ilk 4 maddesinde güvence altına alınmış olan demokratik Cumhuriyeti ve hukuk devletini yok etme teklifidir. Bu teklif Cumhuriyet devrimiyle kazanılmış olan tüm değerleri tersine çevirmeye dönük bir karşı devrim hareketidir. Ama herkes bilmelidir ki Cumhuriyete ve demokrasiye inanan milyonlarla birlikte bu karşı devrime bizler asla izin vermeyeceğiz.”

“ZIRHLI BİR ARACA ANA MUHALEFET PARTİSİNİN LİDERİNİN İHTİYACININ DOĞMASINA SEBEP OLAN KOŞULLARI KONUŞMALIYIZ"

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Böke, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yönelik suikast ihbarlarının ve Başbakanlık tarafından Kılıçdaroğlu’na gönderilen zırhlı aracın ne zaman kullanılmaya başlanacağı sorusuna, “Bu sorunun içeriği Türkiye’nin geldiği duruma dair önemli bir şey söylüyor. Bir rejim değişikliği tartışması var. Herkesin kendi can güvenliğiyle ilgili tehlikede hissettiği bir Türkiye var. Biz bunları değil zırhı aracın ne zaman kullanılacağını konuşuyoruz. Zırhlı bir araca ana muhalefet partisinin liderinin ihtiyacının doğmasına sebep olan koşulları konuşmalıyız. Neden bu tehditlerin bu derece belirginleştiğini tartışmak zorundayız. Bunun sorumluluğun kimde olduğunun da altını çizmek zorundayız. CHP’ye yapılan her tehdit bu Cumhuriyete yapılan bir tehdittir. Bizler mutlaka bu Cumhuriyeti daha güvenli kılacak adımları atacağız. Mesele bu zırhlı araçların ne zaman kullanılacağı meselesi değil, mesele zırhlı araçlara ihtiyaç duyulmayacak bir siyasetin Türkiye’de yeniden inşa edilmesi meselesidir” yanıtını verdi.

“BİR ÜLKENİN CUMHURBAŞKANI…”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşam biçimiyle ilgili açıklamasının hatırlatılması üzerine Böke, “Çok somut gerekçeleri var. 14 yıldır AKP iktidarları tarafından belirli bir yaşam biçimine sahip vatandaşlarımız sürekli bir biçimde sistematik olarak ayrıştırıldı, ötekileştirildi ve yok sayıldı. Böyle yapılmaya devam ediliyor. Cumhurbaşkanı bunları ‘ben bireysel özgürlüğümü kullanarak bazı eleştiriler yapmıştım’ diyerek hafife alma gayreti içerisinde ama bir ülkenin cumhurbaşkanı vatandaşlarının bir bölümünün yaşam biçimini eleştiremez. Bu bir bireysel özgürlük değildir. Bu belki de bir özeleştiriyi de içinde barındırıyor. Cumhurbaşkanı bireysel özgürlüğünü kullanarak ’yaptığım eleştiridir’ diyor ama cumhurbaşkanı böyle eleştiriler yaptığında bu bürokrasi tarafından uygulanır hale geliyor. Troller tarafından tehdit savrulabilecek bir Türkiye anlamına geliyor. Bir ülkenin cumhurbaşkanı bu zemine izin vermeyecek kadar özenli ve dikkatli açıklamalar yapmakla esasında mükelleftir. Cumhurbaşkanında hükümetin de en temel görevi 79 milyonu bir ortak hisse kavuşturmak ve her birine eşit mesafede durduğunu ve bunu somut tedbirlerle ortaya koyan bir yaklaşımla hayata geçirmektir” değerlendirmesinde bulundu.

“BU DEĞİŞİKLİĞİN BİR REJİM DEĞİŞİKLİĞİ OLDUĞUNUN KABUL EDİLMESİ ÖNEMLİ”

Dünkü grup toplantısında Başbakan Yıldırım’ın rejim değişikliği tartışmalarına değinerek, ‘Kılıçdaroğlu’na hak verdim Türkiye’de vesayet rejimi değişiyor’ yönündeki açıklamasının sorulması üzerine Böke, şunları söyledi:

“Bu değişikliğin bir rejim değişikliği olduğunun kabul edilmesi önemli. Ama şunun altını çizmemiz gerekiyor; kendisi saray vesayeti altında bulunan Başbakanın vesayet rejiminden bahsetmesi doğrusu biraz tuhaf. Bu getirilmiş olan öneri bir rejim değişikliği önerisidir. Türkiye’de bir saray vesayeti inşa etme önerisidir. Vesayeti kaldıran değil eğer bir referandum olursa bu referandum Türkiye’ye yepyeni bir saray vesayeti getirecek olan bir referandum olacaktır.”

(Pelin Üzek / İHA)