Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ’’Doğu Akdeniz’de ne Türkiye’nin ne de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının hakkını kimseye yedirmeyiz’’ dedi.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Doğu Akdeniz’de Hukuk ve Siyaset Sempozyumu düzenlendi. Açılış konuşmasını Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in gerçekleştirdiği sempozyuma Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay da katıldı.

Sempozyumda bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dünyadaki gelişmelere bakıldığında tüm dünyanın ve Türkiye’nin yeni bir geçiş sürecinden geçtiğini kaydederek, ’’Son günlerde bir taraftan artık ben de varım demeye başlayan ülkeler var. Diğer taraftan eskiden iki kutuplu dünyanın liderliğini yapan ülkelerin de artık tek taraflı aldığı kararlarla dünyaya hükmetmek istediğini görüyoruz. Yani tek taraflılık. Bugün özellikle ABD’nin aldığı kararlar da bu yöndedir. Bu gelişmeler olurken çok taraflılığı nasıl ortaya çıkarabiliriz arayışları başladı ülkelerde ve bölgesel örgütlerde. Biz de Türkiye olarak tabii ki çok taraflılığı destekliyoruz ama etkin bir çok taraflılığı destekliyoruz. Bunun için de üyesi olduğumuz örgütlerin yeniden bir reforma tabii tutulması gerekiyor ve her ülkenin buralarda katılımı önemli. Çünkü bugün karşı karşıya kaldığımız sınamalara baktığımız zaman tek bir ülkenin ya da bir bölgesel örgütün hatta BM’nin bu sınamaların üstesinden gelemeyeceğini görüyoruz. O nedenle çok taraflılık önemlidir’’ ifadelerini kullandı.

’’TÜRKİYE OLARAK GİRİŞİMCİ VE İNSANİ BİR DIŞ POLİTİKA İZLEMEK DURUMUNDAYIZ’’

Değişen dünyada çok ciddi fırsatların da olduğunu kaydeden Bakan Çavuşoğlu konuşmasına şöyle devam etti:

’’Bugün bakıyoruz bir taraftan terör, radikalleşme hat safhada,aşırıcılık, hoşgörüsüzlük, yabancı düşmanlığı, yoksulluk, yasa dışı göç, iklim değişikliği ve ekonomik bunalımlar gibi birçok sorun küresel boyutlara vardı. Türkiye işte bu birçok sorunların yaşandığı bölgenin merkezinde. Ama karamsar olmamamız lazım. Bir taraftan değişen dünyada da önümüze çok ciddi fırsatlar çıkıyor. Ekonomik gelişim kuzeyden güneye doğru, Afrika dahil, Latin Amerika dahil. Batıdan doğuya doğru ekonomik güç kaymaya başladı. Bazı uzmanlara göre bu ekonomik gücün doğuya doğru kayma hızı yüzde 140 kilometre. 2050 için Afrika’nın dünya ekonomisine sunabileceği katkı uzmanların değerlendirmesine göre 50 trilyon dolar. Bu potansiyeli nasıl değerlendireceğiz, kimler değerlendirecek? eski kolonili sömürgeci anlayış mı, kazan kazan anlayışıyla Afrika ülkelerinin de kazanacağı bir modelle mi? İşte böyle bir ortamda biz Türkiye olarak girişimci ve insani bir dış politika izlemek durumundayız. girişimci politika tek taraflı dış politika değildir. Tam tersi çok taraflı bir dış politikadır. Çok taraflı bir dış politikadır. Bugünün dünyasında ve hedefleri olan bir Türkiye’nin dünyanın her yerine ulaşması gerekiyor. Girişimci olduğu kadar da insani politika izlemek durumundasınız. Çıkarlarımızı dünyanın her yerinde aramamız lazım kazan kazan anlayışıyla. Serbest ticaret anlaşmalarını imzalamamız lazım, vizeleri kaldırmamız lazım, dünyanın her yerinde misyon sahibi olmamız lazım. Bugün 240 temsilciliğimizde dünyada beşinci sıraya yükseldik. 1 sene içinde 262’ye çıkacağız. Esas kalıcı olan yumuşak güçtür. Türkiye bugün sert gücüyle yumuşak gücün sentezini çok iyi yapabilen bir ülkedir. Bu sorunlara çözüm bulmak için Türkiye pro aktif olmalıdır. Hepimizi etkileyen bu olumsuzluklara karşı bu medeniyetler ittifakını İspanya ve Çin’le önümüzdeki aydan itibaren yeniden canlandırıyoruz. Balkanların istikrarı için güçlü mekanizmalarımızla balkan ülkelerini bir araya getirerek istikrara, barışa ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlıyoruz.’’

’’SIRF MÜZAKEREYE BAŞLAMAK İÇİN TEKRAR MASAYA OTURMAK BİZİM İÇİN ANLAMLI DEĞİL’’

Kıbrıs sorununun çözülememesinin nedeninin Rum tarafı olduğunu belirten Çavuşoğlu, artık sadece sonuç için masaya oturulacağının altını çizdi. Çavuşoğlu, ’’Bugün Doğu Akdeniz dediğimiz zaman akla önce Kıbrıs gelir. Doğu Akdeniz’de daha detaylı baktığımızda sorun sadece Kıbrıs değil. Suriye’de sekiz yıldır devamı eden savaş ve bu sivil savaşın cezbettiği, burada var olmak isteyen ülkelerin Akdeniz’de savaş gemileriyle, deniz altılarıyla ve diğer mevcudiyetleriyle daha fazla yer aldıklarını görüyoruz. Bunlar fırsat mı getirecek yoksa bu bölgenin var olan sorunlarını olumsuz anlamda daha mı tetikleyecekler. Göç akınları gerçekten ciddi bir sorun. Buna sadece güvenlik açısından bakarsak yanılırız. insani açıdan da bakmamız lazım. Filistin İsrail sorunu yılardır çözüm için çabalar olduk ama bugün ABD’nin tek taraflı aldığı kararlarla tekrar başka bir boyut kazandı ve dünyanın ilgisi yine buraya yöneldi. Lübnan’a baktığımızda yine kırılgan bir yapının olduğunu görüyoruz. Bu mevcudiyetlerin bölgeye etkisi ne olacak? Kıbrıs sorununa etkisi ne olacak? Rusya da ağırlığını artırmaya çalışıyor. Böyle bir dönemde biz özellikle Kıbrıs sorununun çözümü için uzun yılar çaba sarf ettik. Tüm çabalarımıza rağmen bir çözüme ulaşamadık. Bunun da sorumlusu Rum tarafıdır. Gördük ki Rum tarafı Kıbrıslı Türklerle yaşamaya hazır değil ve adanın ekonomisini ve siyasi gücünü eşit bir şekilde paylaşmaya hazır değil. Şimdiyse yeniden ne yapabiliriz arayışı içindeyiz. Artık yeni bir müzakereye nasıl başlayabiliriz? Sırf müzakereye başlamak için tekrar masaya oturmak bizim için anlamlı değil. Sonuç alıcı olması lazım. Neyi müzakere edeceğimizi önceden çok iyi bir şekilde tüm taraflar olarak belirlememiz lazım. Federal bir çözüm için iki devlet veya başka bir çözüm olabilir. Biz her türlü fikre açığız. Sonuçta diplomasiyle ve barışçıl müzakerelerle bir siyasi çözüme ulaşmamız lazım. Bunları kendi aramızda görüşüyoruz. Stratejilerimizi belirliyoruz uyum içinde çalışıyoruz. en son New York’ta Türkiye Yunanistan ve İngiltere dış işleri bakanları olarak bir araya geldik. Aynı şekilde Rum tarafıyla da gayrı resmi temaslar oluyor. Çünkü bir başarısızlığı daha kabul etmemiz mümkün değil. Bundan sonra sonuç odaklı bir müzakerenin olması gerekiyor’’ şeklinde konuştu.

’’DOĞU AKDENİZ’DE NE TÜRKİYE’NİN NE DE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN VE KIBRIS TÜRK HALKININ HAKKINI KİMSEYE YEDİRMEYİZ’’

’’Bizim derdimiz buradaki zenginliklerin hakça paylaşılmasıdır’’ diyen Çavuşoğlu, ’’Rum tarafı tek başına AB’ye üye olarak kabul edildi. Sorunlar daha da karmaşık hale geldi. Biz AB’yi de gözlemci olarak müzakerelerde yanımızda tutuyoruz. Herhangi bir anlaşmanın AB müktesebatıyla ilgili olacağı için AB’ni olması önemli. Ama AB Rum kesimi üye olduğu için masada bir taraf olamaz ve olmayacak. Rum kesimi tek taraflı olarak ada etrafında hidrokarbon arayışlarını sürdürüyor. Biz AB’ye ve kendilerine net bir şekilde söylüyoruz; buna müsaade etmeyeceğiz. Biz adanın etrafındaki rezervlerin paylaşılmasından yanayız. Kıbrıs Türk halkının burada hakkı var. Esasen Rum kesimi bunu inkar etmiyor ama uygulamalarındaysa buna saygı duymuyor. Uyardığımız zaman da basit bir bahane; biz sadece sondaj yapıyoruz çıkarmıyoruz diyor. O aşamaya geldiğimiz zaman Kıbrıs Türklerinin haklarını garanti edeceğiz diyorlar. Madem böyle bir niyetin varsa şimdi yapmanın ne mahsuru var? Biz de diyoruz ki biz tek taraflı bu çalışmalara müsaade etmeyiz. Bir taraftan engellemenin yanında artık fiili adımlarla da Kıbrıs Türk halkının halkını korumak durumundayız. Platformumuzu aldık. Bir taraftan Türkiye’nin münasip ekonomik bölgesinde sondajlarımızı yapacağız diğer taraftan da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin daveti üzerine Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin deniz yetki alanları ve de münasip ekonomik bölgesinde yani ada etrafında da bu sondajlarımızı sürdüreceğiz. Bizim derdimiz kimseyle kavga etmek değildir. Bizim derdimiz buradaki zenginliklerin hakça paylaşılmasıdır. Şunu da herkes bilsin ki Doğu Akdeniz’de ne Türkiye’nin ne de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının hakkını kimseye yedirmeyiz. Bu konuda da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz’’ açıklamalarında bulundu.

(Seda Kahramantürk - Fatih Erdoğan /İHA)