MHP Genel Başkanı Bahçeli, CHP’nin Yenikapı ruhunu korumadığını belirterek, “CHP’nin su kaynattığını ve kayış attığını görüyoruz” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. 15 Temmuz’u yaşayanın bizatihi Türkiye olduğunu, Türk Milleti’nin vergileriyle alınan, fakat hainlerin kullanımında ölüm kusan uçaklar, helikopterler Paris’te, Berlin’de, Londra’da, Pensilvanya’da değil, Ankara’nın üstünde uçtuğunu, başkenti savaş alanına çevirdiğini hatırlatan Bahçeli, CHP’nin Yenikapı ruhunu korumadığı yönünde eleştirilerde bulunarak, “Sorarım sizlere, 15 Temmuz gecesinin Bağdat ve Şam’daki örneklerinden ne farkı vardır? Direnmeseydik, darbecilere meydan okumasaydık, rest çekmeseydik ve de milletimiz korkusuzca tankların önüne çıkmasaydı Türkiye’nin ne olacağını hesaba katan olmuş mudur? İşgal edilmek istenen Türk vatanıydı. Bu gerçek ne çabuk unutuldu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Ekim’de TBMM’de yaptığı konuşmada Yenikapı ruhunu titizlikle korumaktan bahsetmiş ve bundan hepimizin sorumlu olduğunu söylemiştir. Pek tabii, biz de aynı kanaat ve karardayız. CHP’nin su kaynattığını ve kayış attığını görüyoruz. Beklentimiz, bari hiç olmazsa, Sayın Erdoğan’ın da Yenikapı ruh ve manevi sözleşmesine bağlı ve sadık kalması, AKP hükümetinin de buna uygun davranış göstermesidir. 15 Temmuz itibariyle Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısı farklılaşmıştır. Korumamız gereken bir demokrasimiz vardır. Üzerinde titrememiz gereken bir bağımsızlığımız vardır. Savunmamız gereken bir vatanımız, gözümüz gibi bakmamız gereken milli varlığımız söz konusudur. Cepheleşmelere dur demeli, birlikte ve kardeşçe yaşamayı tercih etmeliyiz. Türkiye’nin iç ve dış sorunlarına karşı ortak, aşılmaz, yıkılmaz ve sağlam milli bir set inşa etmeliyiz. Milletimizin ihtiyaç ve talepleri neyse, ortak akıl ve uzlaşmayla cevaplamak durumundayız. Türkiye her türlü siyasi dürtü ve ideolojik angajmandan önemlidir” şeklinde konuştu.

“EDERİ 1 DOLAR OLAN GERİ GELECEKSE, GÖMÜLMEYE DA HAZIR OLMALIDIR”
Kasım ayında yeni bir kalkışma olacağı yönündeki söylentileri sert bir dille eleştiren Bahçeli şunları kaydetti:
“Milliyetçi Hareket Partisi bu vatanı karşılıksız sevmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Türklüğün yaşaması, huzur ve iç barış ortamının tesisi için ne gerekiyorsa yapmaya dünden hazırdır. Diyorlar ki, Kasım ayına dikkat edilsin. Ne olacakmış Kasım’da, yeni bir darbe teşebbüsü. FETÖ, vazgeçmemiş, uyuyan hücreleri bir kez daha silaha sarılacakmış. Bu iddia sahiplerinin kriz ve kaos rüzgarı estirmesi, karamsarlık ve korku aşılaması kesinlikle art niyetliliktir. Ne demek ikinci bir kalkışma olacak? Ederi 1 dolar olan geri gelecekse, gömülmeye da hazır olmalıdır. Hainler ayaklanırken, biz de oturacak, ağaç kovuğuna mı saklanacağız? Kim Türkiye’nin aleyhine bir darbe hazırlığı yapıyorsa, bedelini ödemeyi de peşin peşin kabullenmelidir. Rüzgâr eken fırtına biçmeye razı olmalıdır. 15 Temmuz’da Türk milletinin direniş ve destanından hala bir şey çıkaramayan varsa, ya aklını kaçırmış, ya da teneşir özlemi hortlamış demektir. Türkiye’yi tehdit etmeye, intikam almaya hiçbir faninin, hiçbir melun ve müptezel emelin nefesi yetmeyecektir. Televizyonlarda yapılan ucube yorumlara, korku salan değerlendirmelere son verilmelidir. Hainler tekrar gelecekmiş, darbeciler yine hazırlanıyormuş, eğer böyle olursa, biz de onları bekliyor olacağız, geldikleri gibi gidemeyeceklerini de şimdiden duyuruyoruz.”

“GÜVENLİ BÖLGENİN TESİSİYLE; BİR YANDA TERÖR SORUNU DİĞER YANDA MÜLTECİ DRAMI ÇÖZÜLEBİLECEKTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’nin açılışında Musul ve Telafer ile ilgili yapmış olduğu konuşmayı olumlu karşıladıklarını belirten Bahçeli, “Musul bir Türkmen kentidir ve Türkmenelinin incisidir. Ve elbette IŞİD caniliğinin elinden söke söke alınmalıdır. Hükümet, Türkmenlerin hak ve menfaatleri için elini taşın altına sokmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın TBMM’nin açılışında yapmış olduğu konuşmada konuyla ilgili ifadeleri, Musul ve Telafer hassasiyeti bizim tarafımızdan olumlu karşılanmıştır. Erdoğan’ın söylediği gibi, masanın dışında kalınmayacaksa, önce soydaşlarımıza el uzatmak durumundayız. Türkiye sınır emniyetini sağlamak, milli huzur ve istikrarı temin etmek maksadıyla; Cerablus’tan başlayarak batıya ve güneye doğru süren operasyonlar, 5 bin kilometrekare büyüklüğünde terör örgütlerinden tamamen arındırılmış güvenli bir bölgeyle derinleştirilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin öteden beri savunduğu budur. Sayın Erdoğan ve AKP hükümetinin bu noktaya gelmesi bizim açımızdan sevindirici bir gelişmedir ki, buna desteğimiz tamdır. Güvenli bölgenin tesisiyle; bir yanda terör sorunu diğer yanda mülteci dramı çözülebilecektir” ifadelerini kullandı.

“OHAL UYGULAMASININ UZATILMASI YARARLI, YERİNDE, HAKLI VE MEŞRU SEBEPLERİ VARDIR”
Olağanüstü Hal uygulamasının uzatılması yararlı, yerinde, haklı ve meşru sebeplerinin olduğunu belirten Bahçeli, “Meclis’te grubu bulunan dört partinin katılımıyla KHK Komisyonu teşkili de makul ve isabetli bir karardır. Ancak OHAL, adalet çıtasını düşürmemeli, mağduriyetlere neden olmamalıdır. OHAL’in en başta, milletimizin ve ülkemizin güvenliği, beklenmeyen olaylara anında karşılık verilmesi amacıyla devreye alındığı unutulmamalıdır. OHAL, TBMM’nin yetki ve haklarını gasp etmek değildir, bu şekilde de yorumlanmamalıdır. Zira anayasal bir düzenlemedir ve hukuki bir temeli vardır.
Sorumluluk mevkiinde bulunan herkesin, devlet adamı vasfı taşıyan her bir şahsın, şu günkü nazik ve kırılgan günlerde üslup ve diline hakim olması gerekmektedir. Yeni tartışmalarla milletimizi meşgul etmek, kafa karıştırıcı açıklama ve söylemlerde bulunmak fayda yerine zarar getirecektir. Dönem, hamaset nutuklarıyla göz boyama dönemi değildir. Ucuz ifadelerden, kurnaz ve gizli hesaplardan elbette uzak durulmalıdır. Türkiye türbülanstan çıkmış değildir. Maalesef ki, her gün şehit haberleri gelmektedir. Terör örgütü PKK, FETÖ’nün boşluğunu doldurmak, bıraktığı yerden devam etmek için çıldırmış gibi, kudurmuş gibi saldırmaktadır. Ocaklara ateşler düşerken, milli yürekler kavrulmaktadır. Tablo bu kadar içler acısıyken, 15 Temmuz şehitleriyle terörle mücadele şehitleri arasında bir ayrım yapmak yanlıştır, skandaldır, gaflet ötesidir. Şehidin yeri gönüllerde, tarifi yüce kitabımız Kuran’da yazılıdır. 15 Temmuz’da tarih yazan şehitlerimizin hakkını ne kadar ödeyemezsek, terörle mücadelede emsalsiz bir mücadele kararlılığı gösteren kahramanlarımızın hakkını bir o kadar ödeyemeyeceğimiz asla hatırdan çıkarılmamalıdır. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, ruhlarını muazzep kılacak çifte standarttan derhal vazgeçilmelidir. İkisi de şehit, ikisi de vatan kahramanıdır” diye konuştu.

LOZAN TARTIŞMALARI
Lozan Antlaşması tartışmalarını eleştiren Bahçeli, şöyle devam etti:
“93 yıl önce imzalanan Lozan Antlaşması’nın zafer mi hezimet mi olduğunu tartışıyoruz. Elalem uzayı tarıyor, yeni keşifler yapıyor, Jüpiter’in uydusunda su olup olmadığını konuşuyor, biz bunları çoktan hallettiğimizden olsa gerek, başka işimiz yokmuş gibi Lozan’ı masaya çıkarıyoruz. Ben de her aklı başında vatan evladı gibi hayret ediyorum. Keşke her şey bununla sınırlı kalsaydı. 2.Abdülhamid’in kızıl sultan mı, yoksa ulu hakan mı olduğu münakaşa ediliyor. Bunu yaparken Atatürk ile 2. Abdülhamid’in mukayesesi de yapılıyor. Herkes fikri yörüngesine göre pozisyon almaktadır. Diyebileceğim tek şey, pes doğrusudur. Eski defterleri aralayan bir insan eğer müfsid değilse, kesinlikle müflisdir. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, 2 Abdülhamid ne ulu ne de kızıldır; o ecdadımızın muhterem yüzlerinden, Osmanlı padişahları arasında muteber isimlerden birisidir ve saygıyı hak etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, 2.Abdülhamid’in yönetimi altında yetişmiş, parlamış, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ilk Cumhurbaşkanımız ve Türk milletinin yüz akı bir liderdir. Birinin bıraktığı yerden, diğeri devam etmiştir. İki Türk hünkârı olan; Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim arasındaki kapanmayan uçurum ne kadar hamakat ve hezeyansa, Atatürk ile 2.Abdülhamid arasında husumet çıkarmak, birini diğerine tercih etmek o denli zeka özrü, şuur eksikliğidir. Tarihi şahsiyetlerimizi çatıştırmak emin olun düşmanları tebessüm ettirecektir. Milliyetçi Hareket Partisi Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında sütunları Ötüken ve Söğüt’te inşa edilmiş, harcı iman ve inançla karılmış, böylelikle iki yakayı buluşturmuş tarihi bir köprüdür. Biz ne Atatürk’ten vazgeçeriz, ne de 2.Abdülhamid’i ihmal ve inkar ederiz. Biz Lozan Antlaşması’nı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve hukuki senedi olduğunu kabul eder, hezimet ithamlarını reddederiz. Çakma tarihçilerin, 1919’daki mandacı ve işbirlikçi zihniyetlerin kurduğu nifak çarkına asla düşmeyiz. Lozan’ı kötülemek, örtülü ve kapalı ifadelerle Sevr’e methiyeler yağdıranları neşelendirecek, tekrardan umutlandıracaktır. Türkiye’nin varlığını tescil ettiren, yedi düvele kabul ettiren 8 aylık Lozan mücadelesini bırakalım da tarihçiler konuşsun, onlar değerlendirsin. Sorumlu siyasetçiye ve devlet ricaline düşen Türkiye’nin hukuki ve tarihi varlığını tekrar yargılamak isteyen mihraklara koz vermemek, tarihle itişip kalkışmamaktadır. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı’nın 29 Eylül 2016 günü, 27.Muhtarlar Toplantısındaki sözlerini yadırgadığımı, 24 Temmuz 2016’daki Lozan Antlaşmasının 93. Yıldönümünde verdiği mesajlarına bağlı kalmasını hem diliyor, hem de tavsiye ediyorum.”
(İHA)