Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe girişimi hakkında, “Ordu siyasete bulaşırsa o ülke için en büyük felakettir. Osmanlı’nın Cumhuriyete kadar yıkılmasının arkasındaki en büyük sebeplerden ordunun siyasetin içine girmesidir” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, NTV ekranlarında katıldığı televizyon programında, 15 Temmuz’da FETÖ mensuplarının gerçekleştirdiği darbe girişimini değerlendirdi. Darbe girişiminde bulunanların karşısında halk gücü olduğunun altını çizen Yıldırım, “15 Temmuz gecesi çok uzun bir gece oldu. Aynı zamanda çok karanlık bir geceydi. Türk demokrasisi, milli irade adına, milletin geleceği adına uzun ve karanlık bir gece yaşadık. O gece olay meydana geldiği anda eşim, ben, yakın çalışma arkadaşlarım hemen kısa bir istişare ettik ve bu milletin emanetini yere düşürmeyeceğiz dedik. Gerekirse canımızla ödeyeceğiz ama asla ve asla bunlara pabuç bırakmayacağız. Daha sonra bu düşüncemizle Cumhurbaşkanımızı aradık ve kendisinin de aynı kanaatte olduğunu gördük. Ve bir karar verdik Cumhurbaşkanımızla biz bunlarla mücadele ederiz ama güçlerimiz orantılı değil. Onlar devletin tankını, tüfeğini, uçağını gasp etmişler ve milletin üzerine acımasızca saldırıyor. Bizim elimizde tank yok, uçak yok, tüfek yok. Bizim elimizde polis teşkilatımız var özel harekatçılarımız var. Ama onların göremediği bir güç daha vardı. O da millet. Milletle savaş yapıp da galip olan dünyada görülmemiştir, hiçbir ülkede görülmemiştir. Bunlarla mücadele edeceğiz ama millete de haber edip meydanlara davet edeceğiz. Cumhurbaşkanımız da, biz de ey ahali Türkiye büyük bir silahlı darbe girişimiyle karşı karşıyadır, iş başa düşmüştür herkes üstüne düşeni yapsın. Bu yetti zaten. Akın akın insanlar o bombalara, mermilere, tanklara meydan okuyarak, önüne durarak, üstüne çıkarak, benim bedenimden geçmeden geçemezsin diyerek meydanlara indi” şeklinde konuştu.

“Eskiden beri koruma sevmiyorum”
Korumaların halk ile arasındaki mesafeyi açtığının altını çizen Yıldırım, “Açıkçası öyle abartılı bir koruma ekibim yok. Eskiden beri korumayı sevmiyorum. Vatandaşımla benim aramdaki mesafeyi açtıklarını düşünüyorum. Korumalarımda benden hep şikayet eder riskli hareket ettiğim yönünde. Bir kalabalık gördüğümde hemen içine dalarım, onlarla sohbet ederim. Bunu engellemeye çalışmalarını doğrusu hiç hoş karşılamam. Yanımda yakın korumam var, arkada koruyucu arkadaşlar var. Biz köprüden geçtikten hemen sonra köprüyü tuttular. Genel değerlendirme bizim oradan geçeceğimiz hesap edilerek köprüye inilmiş. Yoksa köprünün ilk anda tutulması gereken bir hedef olması çok anlamlı değil. Ama orada o zamanlamayı tutturamadılar biz geçmiş olduk. Tuzla’da konuta varınca zaten varmadan öğrendik bir gariplik olduğunu. Orada hemen Genelkurmay Başkanı’nı aradık telefonu çalıyor cevap vermiyor. İçişleri Bakanı’nı arıyoruz telefonu kapalı. Daha sonra öğrendik Erzurum’a gidiyormuş. Kimi arasak ses yok. Bu sefer işin ciddi olduğu kanaati bizde hasıl oldu. Hemen bir kanaat oluşturup vatandaşlarımızla bunu paylaşmamız lazım. Hemen Ankara Valisi’ni aradım, Ankara Emniyet Müdürü’nü aradım, İstanbul Valisi’ni, İstanbul Emniyet Müdürü’nü aradım. Oradan aldığım bilgilerden sonra vardığım kanaat bu bir kalkışma ve Silahlı Kuvvetler içinde bir grubun işidir. Komuta kademesiyle onların iradesiyle bir ilgisi yok o iradenin dışında gelişen bir iştir” ifadelerini kullandı.

“Sivillerimizin de en üst düzeyden şehit sayılması için kanun çıkardık”
Darbe girişimine karşı koymak için şehit olan vatandaşların en üst düzeyden şehit sayılacağını belirten Yıldırım, “Cumhurbaşkanımız ve biz de vatandaşı meydanlara çağırdık. Ülkeye, istiklaline, istikbaline sahip çıkması gerektiğini söyledik. Allaha şükür akın akın meydanlara indi vatandaş ve darbecilere, darbe bozuntularına karşı çok asil bir duruş gösterdi. Bugün 246 şehidimiz var, yaralılarımız var. Biz hemen bu sivillerimizin de en üst düzeyden şehit sayılması için kanun çıkardık ev bu terör örgütünün el konan vakıfları, dernekleri, okullarının adlarına da şehitlerimizin adını vereceğiz” diye konuştu.
15 Temmuz gecesi darbecilerin tanklarıyla karşı karşıya kaldığı anları anlatan Yıldırım, şunları söyledi:
“Zaman ilerledikçe arkadaşlar tedirgin oldu ‘Efendim gitmemiz lazım tanklar buraya geliyor’ dediler. Biz de tabi görüşmeler yapıyoruz, talimatlar veriyoruz sağa sola. Efendim arabada verirsiniz dediler. Bindik giderken ana yola katılacakken tanklarla karşılaştık. ‘Dur dur’ diye işaret ettiler biz arkadaşlar yüzüme baktı ‘durun’ dedim. ‘Bir hareket içine girmeyin’ dedim. Bir müddet onlar sağda biz solda gittik. Sonra yol genişledi o ara basın dedim ve basıp geçtik onları. Bir 50-100 metre yan yana gittikten sonra biz geçtik oradan Kocaeli tarafına sapıp Ankara yoluna katıldık. İkincisi, bütün bu gece mücadeleler hava kuvvetleriyle, polisle orayla burayla görüşmeler, olayın sevk ve idaresi bitti artık olay neredeyse tamamlandı artık Ankara’ya döneceğiz, Ilgaz sapağında Çankırı tarafına geçecekken baktım bir jandarma aracından ateş açıyorlar. Arkadaşlar tabi karşılık verdi. Bizim şoför geriye doğru yakın korumanın talimatıyla bir 500 metre geriye gittik ve atış menzilinden çıktık. Bu bir jandarma ekibi, bir birlik değil. İki araçla oraya gelmişler ve yolu kesmişler. Kaymakamın evine gittik üstümüzü başımızı değiştirdik, yüzümüzü yıkadık, bir iki lokma ikramda bulundular ve kalktık geldik. Öğlende Çankaya Köşkü’nden vatandaşlarımızla canlı yayında bir araya gelip bütün hikayeyi anlattık.”
“Bizim için öncelikli mesele milletin başına bela olmuş bu alçak saldırıyı tamamen ortadan kaldırmak”
Yıldırım darbe girişiminden önceden haberdar olmadıklarını belirterek, “Bu artık sır olmaktan çıktı. Bana da Sayın Cumhurbaşkanımıza da önceden bir bildirim olmadı. Biz nasıl öğrendiğimizi açıkladık kamuoyuna. Ben bunu sordum, Genelkurmay Başkanı’na da MİT Başkanı’na da sordum ama tatmin edici bir cevap alamadım. Tabi şu anda bununla uğraşacak vaktimiz yok. Bizim için öncelikli mesele milletin başına bela olmuş bu alçak saldırıyı tamamen ortadan kaldırmak, vatandaşın, ülkenin yüzde yüz emniyet içinde olduğunu görmek. Şu anda ona yoğunlaşmış durumdayız” ifadelerini kaydetti.
Darbe girişinde bulunanları FETÖ mensubu olarak tanımladıklarını söyleyen Yıldırım, bu konuda yanılmadıklarını ifade ederek, “İlk anda bir grup diye bahsediyorum ama daha sonra gece yarıma yakındı adını koyduk. Sahadan gelen haberler, bu işe karışanlar ve olayın gelişmesinde bize yeterince ipucu verdi ve bunun adı Fetullahçı Terör Örgütü’dür dedik ve yanılmadığımızı gördük” şeklinde konuştu.

“Bir şenlik havasında demokrasi nöbetini tutmaya devam edelim”
Vatandaşlardan meydanları boş bırakmamalarını isteyen Yıldırım, “Artık gündüzleri herkes normal hayatına dönsün ama iş güç bittikten sonra meydanları boş bırakmasınlar, bir şenlik havasında demokrasi nöbetini tutmaya devam edelim. Bizden gelecek ikinci bir istek oluncaya kadar. Diğer yandan tamam biz bu işin elebaşlarını aldık yargıya teslim ettik ama koskoca silahlı bir yapı silahlı kuvvetleri tarumar ettiler kısa sürede. Bütün moral değerleri bozuldu, yönetim kademelerinde boşluklar oluştu. Her ne kadar gerekli atamalar yapılmış olsa da yine de yenilmişlik duygusuyla hareket edip çılgınlık yapmaya kalkanlar olabilir. Tedbirlerimizi alıyoruz ama yüzde yüz emin olmamız lazım. O yüzden de çok daha dikkatli olmamız gerekiyor. Çok fazla bilgi kirliliği oluyor, çok fazla panik oluşturacak mesajlar geliyor. Sosyal medya çok orantısız ve kötü bir şekilde kullanılıyor. Bunların belki de amacı bu. İnsanların özgüvenini yok etmek, panik oluşturmak ve yani bir kalkışma zemini hazırlamak. Ama her şeye rağmen en küçük ihbarı, haberi atlamıyoruz, dikkate alıyoruz ve gereğini yapıyoruz. Şu anda Genelkurmay Karargahı iş başındadır, gerekli çalışmalar yapılıyor, olay kontrol altındadır. Ama vatandaş bu kontrolü yetersiz buluyor ve oralarda gözleri. Nöbet tutuyorlar kendi aralarında nöbet sistemi kurmuşlar. Müthiş bir şey. Bu büyük millet, bu asil milletin ferdi olmaktan bir kez daha iftihar ettim. Bunu ancak Türk milleti yapabilir” dedi.

“Eğer onlar yapılmasaydı bu işte daha ağır bedeller çıkardı”
Darbe girişiminin yaşandığı gece yaşanan çatışmaları anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:
“Şimdi havadan taarruz var Ankara ve İstanbul ağırlıklı. Helikopterle sokakları tarıyor, tanklar önüne geleni sürüklüyor. Tanklara karşı vatandaş göğsünü siper ediyor ama yukarıdaki uçakla helikoptere bir şey yapamıyor. Tabi Hava Kuvvetleri Komutanı’nı da derdest ettikleri için ulaşamıyoruz. Hava Savunma Komutanlığı var Eskişehir’de orayı aradık ‘Bir şeyler yapın’ dedik. ‘Şu uçakları durdurun, helikopterleri durdurun’ dedik. ‘İnsanların üzerine ateş açıyorlar’ dedik. ‘Bu vahşete seyirci kalmayın.’ ‘Efendim Erzurum’dan gelecek uçaklar, yüklenmesi iki saat alır silahlar’ filan bir sürü mazeret. Biz de canımız sıkılmış bağırıyoruz işte ‘efendim yazılı emir verin’. Öyle diyince benim tepem attı. Ağzıma geleni söylemeye başladım. ‘Bak bu telefonda konuştuklarımız yazılı emirdir. Bunu ya şu anda uygularsınız ya da sonra bunun hesabını verirsiniz’ dedim. ‘Vurun kardeşim’ dedim vur emri veriyorum mazeret istemiyorum. ‘Efendim şehrin üstünde uçuyorlar vurursak şöyle olur’ filan. Onlar insanları vuruyor, orada vurmayın önüne çıkın, taciz edin dışarı çıkın orada vurun, onu da mı ben öğreteceğim size. Artık sinirlenmişim her şeyi söylüyorum. Gecikmeler oldu ama yaptılar emri yerine getirdiler. Eğer onlar yapılmasaydı bu işte daha ağır bedeller çıkardı. Onlar general seviyesinde ben orada 4 general seviyesinde arkadaşla muhatap oldum. Ama kayıtlarda vardır kim kimdir şu anda söylersem yanlış olur. 4 farklı isimle konuştum sonunda harekete geçirmeyi başardık Gözaltında olan da var olmayan da var. O yüzden şu aşamada söyleyeceğim bir şey yanlış olabilir zaten yargı gereğini yapıyor. Ama sonunda yaptılar. Zorlukları mı vardı yoksa bir art niyet mi vardı onu ben bilemem. Bir zaman kaybı oldu ama sonunda yaptılar.”
Darbe girişimi sırasında darbeciler tarafından kullanılan ana karargahın Akıncılar Hava Üssü olduğunu dile getiren Yıldırım, “Olay yargıdadır ve bütün meseleyi yargı ortaya çıkaracaktır. Ama bilinen bir şey var Genelkurmay Başkanı, komutanlar Akıncılar’a götürülmüştür ve orada sabaha kadar tutulmuşlardır. Deniz Kuvvetleri Komutanı daha sonra İstanbul’daydı, Hava kuvvetleri Komutanı da İstanbul’dan Akıncı’ya kendisi gelmiş veya götürülmüştür bilmiyorum. Gece boyunca Genelkurmay Başkanı’yla temas kuramadık. Orada bu işin başında olanlar sürekli yanında bulunmuşlar ve ona Yurtta Sulh Konseyi mi ne onun şeyini imzalatmak için zorlamışlar ve Genelkurmay Başkanı da reddetmiş. Saati hatırlamıyorum ama 6-7 gibi Genelkurmay Başkanı arıyor dediler. Bizi serbest bıraktılar ‘nereye gidelim’ dedi, ‘bizi aldırın’ dedi. Biz de ‘Çankaya’ya, Başbakanlığa aldıralım sizi’ dedik. Biz daha helikopter ayarlamadan herhalde oradan müsait bir helikopter verip gönderdiler. Ama ona ne zaman karar verdiler, artık bu işin bitiğine kanaat getirdikten sonra karar verdiler. Bu işin bir yenilgiyle sonuçlandığını gördükleri zaman o ara çünkü Akıncılar’da bombalanmıştı. Pistler önce daha sonra etrafındaki hangarlarda Cumhurbaşkanımıza arz ettik bombalamayı tekrarladılar. Böylece oradaki meselde asıl karargah, beyin orasıydı” diye konuştu.

“Bu kanlı darbe girişiminin tekrarlanmaması için bazı ciddi adımlar atılması lazım”
FETÖ ile ilişkileri olan bütün kurum ve kuruluşları devletin teslim alacağını kaydeden Yıldırım, “FETÖ terör örgütüyle ilgili, ilişkili bütün kurum ve kuruluşları kapatmak, bunları devletin teslim almasıdır. Ama bunlarda okuyan öğrenciler var, insanlar var, çeşitli STK’lar var, hastaneler var. Bunlar hazineye geçiyor mülkiyetleri ama faaliyetlerinin kesintisiz devam etmesi içinde ilgili bakanlıklarımız gerekli çalışmaları yaptılar. İnşallah Pazartesi günü mesai başladığında hiçbir sıkıntı yaşamadan işler devam edecek. Şu anda çalışılıyor var tabi. Reformlarla ilgili. Bu kanlı darbe girişiminin tekrarlanmaması için bazı ciddi adımlar atılması lazım. O adımları içerecek ve bu terör örgütünün daha başka kaynakları onları oradan kaldıracak tedbirler var” ifadelerini kullandı.

“Bu bela bizi birleştirdi”
Gerçekleştirilen darbe girişiminin halkı bütünleştirdiğini belirten Yıldırım, “Bu iş çıkınca bölgedeki bölücü terör unutuldu. Bu daha büyük tehlike. Her yerde sokağa çıktı insanlar. Bu bela bizi birleştirdi. Fikirlerimiz, partilerimiz, söylemlerimiz farklıydı, birbirimizle konuşamıyorduk, bir araya gelemiyorduk ama bu olay milleti birleştirdi. Kimse kılığa kıyafetine birbirinin, göz rengine, saç rengine bakmadı, ten rengine bakmadı, gözyaşlarının rengine baktı herkes. O gözyaşlarının rengi de aynıydı. Bu bizi birleştiren en büyük olaydı. Bu olayın baş kahramanı milletime şükranlarımı sunuyorum. Medyanın da Türk medyasının da hakkını teslim etmemiz lazım. Çok güzel bir imtihan verdiler. Başta NTV ve diğer bütün kanallar. A Haber, CNN, TGRT, TRT hepsi. Çok teşekkür ediyoruz. Bir talimat almadan, bir zorlamaya maruz kalmadan, hani onlar durumdan vazife çıkarıyor akılları sıra ülkeyi daha iyi yöneteceğiz diye insanları öldürüyor ama medyada durumdan vazife çıkardı. Darbeye geçit yok kardeşim, milletin iradesine hiç kimse sona erdiremez. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’yla görüştüm, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’yla görüştüm arkanızdayız diye destek verdiler o ara. Ben dedim ki sokaklara gönderin partililerinizi, taraftarlarınızı tabi dediler ve o çağrıyı onlarda yaptılar. Herkes kenetlendi, Doğu Perinçek bile” değerlendirmelerinde bulundu.

“Ordu siyasete bulaşırsa o ülke için en büyük felakettir”
“Modern dünyada gelişmiş modern bir ülkenin ordusu kendi milletine tehdit olamaz” diyen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Mutlaka bunu yapacağız böyle bir ihtiyaç olduğu da anlaşılıyor. Maalesef Ergenekon, Balyoz gibi yapılar buradan çıktı. İhtilal üreten yapıları artık Silahlı Kuvvetler içinde yeri olmaması lazım. Modern dünyada gelişmiş modern bir ülkenin ordusu kendi milletine tehdit olamaz. Bunun yolu da gereken reformların, yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi ve bunun bir emniyete alacak senaryosunun, sisteminin kurulması lazım. Öyle bir şey olacak ki darbeye teşebbüs etmeye bile cesaret edemeyecek. Başarırsam kahraman başaramazsam niyazi olmaz. Bunu komuta kademesindeki komutanlarımızla görüşeceğiz. Biz siyasi olarak neler yapacağımızı biliyoruz. Benzer gelişmiş ülkelerdeki uygulamalar belli bunları biliyoruz. Bunların hepsiz gözden geçirilecek ve ülkemize en uygun yapılanmaya gidilecek. Ordu siyasete bulaşırsa o ülke için en büyük felakettir. Osmanlı’nın Cumhuriyete kadar yıkılmasının arkasındaki en büyük sebeplerden ordunun siyasetin içine girmesidir. Kabine dışında, hükümet dışında bütün yapılar tanımlanmış ama kim Başbakan kim hangi bakan oluyor, Cumhurbaşkanı kim oluyor onlarla ilgili bir yazılı doküman yok. Ama öncelikli hedefin Cumhurbaşkanı olduğunu biliyoruz. Öldürmek maksadıyla İzmir’den iki helikopter dolusu 26 tane adam başlarında bir general olmak üzere yola çıkmışlar. Orada biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın korumalarında iki tane şehit var. Yeri uzun süre aramışlar bulamamışlar filan. 15 dakikalık zaman farkıyla Cumhurbaşkanımız oradan kurtuldu ve Dalaman Havaalanı’na geldi. Oradan İstanbul’a gitmek için 3-4 ayrı varış noktası bildirdiler. İstanbul’da da Sabiha Gökçen’de de kuleyi işgal ettiler. Çağrı işareti değiştirildi filan birçok macera var orayı biliyorsunuz. Havada zorlu bir mücadeleden sonra sağ salim İstanbul’a indi ve olayı yönetmeye başladı.”
FETÖ’nün terör örgütü olduğunu dünyaya kanıtlamak gibi bir ihtiyaçlarının kalmadığının altını çizen Yıldırım, “Bu konuda sayın Cumhurbaşkanı sayın Obama ile ben ABD Başkan Yardımcısı sayın Biden ile görüştük. Olayı bütün çıplaklığıyla anlattık hatta kendilerine bu konuda 4 dosya gönderildi. Ama dosyalar 15 Temmuz öncesine ait dosyalar. 17-25 Aralık’tan itibaren bugüne kadar toplanan delilleri içeren dosyalar. Ama şimdi bambaşka bir gündeyiz. O zaman bunun terör örgütü müdür değil midir onu ispatlamak için uğraşıyorduk. Şimdi böyle bir ihtiyaç ortadan katlı. Genelkurmay Başkanı bile bunun terör örgütü olduğunu söylüyor, ifadesinde. Kendisine Akıncı Üssü’nde kanaat önderimiz Fetullah Gülen’le sizi görüştürelim isterseniz. Ama komutan reddediyor. Diğer ifadeler de var. Dolayısıyla terör örgütü olduğunu, başının da Gülen olduğu bugün artık sır değil. Bunu da Amerikalılara söyledik. Zannediyorum bunu biraz daha ciddi ele alacaklardır. İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı karşılıklı görüşecekler. Çünkü artık bu Amerika-Türk dostluğuna zarar veriyor. Amerika’nın bunu taşıması Türk milletinin zihninde taşıması Türkiye’de, Türk milletinin zihninde başka anlam taşıyor” ifadelerini kullandı.

“OHAL’i biz millete ilan etmedik kendimize ilan ettik”
Olağanüstü hal kararının vatandaşların hak ve özgürlükleri ile ilgili bir kısıtlama getirmeyeceğini söyleyen Yıldırım, “Bu çok açık Cumhurbaşkanımız söyledi biz de söylüyoruz, OHAL’i biz millete ilan etmedik kendimize ilan ettik. Biz niye bu işi önleyemedik bunun muhasebesini yapıyoruz. Bunun doğurduğu sonuçları tamamen ortadan kaldırmak için bir dizi kararlar alıyoruz. Yoksa vatandaşların hak ve özgürlükleri, haberleşme hürriyeti, teşebbüs hürriyeti, seyahat etmedi bunlarla ilgili bir şey yok. Bu sıkıyönetim değil. bu anayasanın 20. maddesine göre meşru düzeni ortadan kaldırmaya yönelik bir darbe girişime karşı anayasanın verdiği bir haktan yararlanmak. Fransa, Belçika, Almanya bir terör olayından sonra ilan ettiler onu. Hatta AİHM’e de 15. maddeyi uygulamayacağız diye de bildirimde bulundular. Biz de aynısını yaptık” diye konuştu.
(İHA)