Başbakan Ahmet Davutoğlu, “PYD, Suriye rejimiyle yıllardan beri koordinasyon içerisinde ve diğer taraftan Türkiye’ye karşı savaşan PKK’yla da bağlantılı” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, temaslarda bulunmak üzere geldiği New York’ta düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının da sorularını değerlendirdi. Davutoğlu, Suriyeli mültecilerle alakalı neler anlatıldığı ve Esad’ın geleceğine dair soruya, “Bu krizin başında mülteci sorunu uluslararası camia tarafından çok önemli bir sorun olarak görülmedi. Önce Suriye’nin içi ile alakalı bir sorun olarak görüldü sonra bölgesel sorun olarak görüldüm ama şimdi küresel bir sorun haline geldi. Gözümüzü kapatamayacağımız bir kriz artık. Çünkü bu insanlar bizler gibi insan binlercesi, milyonlarcası hem kendileri hem de aileleri için daha iyi bir gelecek için evlerini terk ettiler. Bence 3 yaşındaki Aylan’ın fotoğrafını hiç kimse unutamaz. Bu bir bilinç oluşmasını sağladı. Bu resim , bu fotoğraf aynı zamanda Avrupa’ya gitmeye çalışan bir bot kiralayan ya da bot kiralayarak deniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilerin fotoğrafıydı ve alarm zilleri de çaldırdı. Bildiğiniz gibi Avrupalı liderlerle çok toplantılar yaptık, Avrupalı liderler dışişleri Bakanların Türkiye’ye geldiler, biz farklı platformlarda mülteci sorunu ile alakalası sıkıntılarımızı, kaygılarımızı paylaştık. 3 yakalı bir strateji önerdik. Öncelikle yeni mülteci dalgalarının önüne nasıl geçeriz diye. Türkiye’ye gelmek, Avrupa’ya gelmek veya başka ülkelere gitmek daha iyi bir yaşam için bu insanların amacı. Yeni mülteci akınını durdurmanın en önemli yolu Suriye rejiminin yapmış olduğu baskıları artık durdurmak ve IŞİD terör örgütünün faaliyetlerini durdurmaktır. En azından bunları minimize edersek bu mültecileri Suriye içerisindeki güvenli alanlarda tutabiliriz. Ancak Türkiye’nin bu noktadaki sesi uluslararası camia tarafından çok fazla duyulamadı. En azından şunu söyleyebilirim ki, bu mülteci sorununun Suriye içinde çözülmesi yönünde genel anlayış oluşmuş durumunda. Biz bütün liderlerle bunu nasıl hayata geçirebiliriz diye görüşüyoruz. New York’a gelmeden öncede bütün başbakanlara, devlet başkanlarına bir mektup yazdım. Şimdi burada daha da ayrıntılarıyla konuşuyoruz” yanıtını verdi.

“ESAD, VARİL BOMBALARI, KİMYASAL SİLAH KULLANMIŞTIR”
Başbakan Davutoğlu, mevcut mültecilerin yönetilmesi konusuna da değinerek, “Türkiye’de 2 milyon Suriyeli ve 200 bin Iraklı mülteci var ve başka ülkelerde de on binlerce ve yüzbinlerce mülteci var şu ana kadar bu mültecilerin yönetimi komşu ülkelerin sırtına kalmıştı. Türkiye olarak biz 7.6 Amerikan doları para harcadık ve uluslararası camianın bu harcamalara katkısı minimum oldu. Biz kendimizi gelecek için hazırlamak durumundayız. Eğer bir gün Suriye’de barış olacaksa, mültecilerin geriye dönmeleri için nasıl bir plan yapabiliriz. Bu da bizim stratejimizin üçüncü ayağı. Bütün bu konuları meslektaşlarımızla konuşuyoruz. Umuyorum ki BM Genel Kurul toplantısından sonra daha fazla bilinç oluşacaktır ve uluslararası camiada bu konuyla alakalı daha aktif davranacaktır. Esad’ın geleceği ile alakalı olarak da şunu söyleyebilirim. Hem Suriye için de hem de Suriye’nin etrafından tüm bu insani trajediden bir numaralı sorumlu kişi Esad’dır. Varil bombaları kullanmıştır, kimyasal silah kullanmıştır. Bunların hepsi savaş suçudur, insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Dolayısıyla onun var olmasıyla bir çözüm mümkün değildir. Ülkenin sadece yüzde 14’ünü kontrol edebiliyor ve gerçekten çok onun yönetiminde çok kırılgan bir ülke oluştu. Bütün tarafların katılımıyla bir geçişe ihtiyaç var. Ebetteki hiçbir terörist grubun varlığının bir meşruiyeti olamaz. Aynı zamanda savaş suçu işleyen bir rejimin de meşruiyeti olamaz. Cenevre 2 görüşmelerinin yeniden canlandırılması için çabalara ihtiyaç var, sürecin yeniden başlaması lazım ve terörist gruplar ve Esad olmadan” ifadelerini kullandı.

“BİZİM İÇİN KUDÜS FİLİSTİN’İN BAŞKENTİDİR”
Davutoğlu, Gazze ve Filistin’e yönelik bir soruyu yanıtlayarak, “Dün sayın Devlet Başkanı Abbas ve Ürdün Kralı Abdullah ile bir araya geldik ve Harem-ı Şerif’teki durumu tartıştık ve çok yakından takip ediyoruz. Orada İsrail işgal güçlerinin yapmış olduğu provokasyonları takip ediyoruz özellikle de Harem-i Şerif’e ve Kudüs’teki kutsal yerlere. Türkiye’nin bu noktadaki pozisyonu bellidir. Bizim için Kudüs Filistin’in başkentidir ve Harem-i Şerif’te bütün Müslümanlar için kutsaldır. İsrail’in bu noktada yapmış olduğu Kudüs’ün, Harem-i Şerif’in statüsünü değiştirme çabalarının tamamına karşıyız. Uluslararası camia ve liderler İsrail’in Harem-i Şerif’e bu saldırılarını durdurmak zorundadır. Dün biz kaygılarımızı paylaştık ve neler yapılabilir, hangi adımlar atılabilir. Bunları Sayın Devlet Başkanı Abbas’la ve Kral Abdullah’la tartıştık. Türkiye, Harem-i Şerif’i Mesci-i Aksa’yı korumak için ve Kudüs’ün tarihi karakterini korumak için her şeyi yapmaya hazırdır, her türlü inisiyatife hazırdır. Bu bizim için birinci meseledir ve hepimizin Müslüman ülkeler, Filistin devletini savunan ülkeler olarak mutabık kaldığı konu budur. Türkiye, tecritte karşı, orda işlenen suçlara karşı, İsrail kuvvetleri tarafından işlenen suçlara karşı Gazze halkının haklarını her zaman savunmuştur. Çünkü tanklarla Gazze’ye saldırıyorlar, hava kuvvetleriyle saldırıyorlar ve sivil halka saldırıyorlar. Türkiye, Gazze’deki kalkınma projelerini hep desteklemiştir, desteklemeye de devam etmektedir. Geçtiğimiz yıl 76 milyon dolar bir yardımımız oldu ve oradaki erkek kardeşlerimize, kız kardeşlerimize yardım etmeye devam edeceğiz. Bayrağın göndere çekilmesi ise sembolik olarak çok önemlidir. Çünkü BM önünde, BM ofisleri önünde Filistin bayrağı İsrail bayrağı ile eştir, ondan aşağı değildir. Umuyorum ki bir gün bu statü şu noktaya gelecek, Filistin devleti BM’nin tam üyesi olacak. Üç yıl önce bizler Filistinli kardeşlerimizle birlikte çalışıyorduk ve Filistin’i üye statüsünde olmayan bir gözlemci olarak BM Genel Kurulu’na getirmeye çalışıyorduk bunu başardık. Bu yıl Filistin bayrağını BM ofisleri ve merkezide göndere çekmeyi başardık. Ben inanıyorum ki bir gün Filistin devleti de başkenti Doğu Kudüs olarak BM’nin tam üyesi olacaktır. Filistin halkı, Filistinli kardeşlerimiz diğer uluslar gibi özgür olacaktır” ifadelerini kullandı.

“PYD, SURİYE REJİMİYLE KOORDİNASYON İÇİNDE”
Davutoğlu, Türkiye’nin IŞİD ile mücadele sorusuna, “Biz IŞİD’le zaten mücadele ediyoruz. Bu noktada IŞİD’le mücadele eden kim varsa onlarla da işbirliği yapabiliriz. Terörle mücadele faaliyetlerinde Türkiye zaten hep bir parçadır ve bu parça olmaya devam edecektir. Üç sene öncesinde IŞİD oluştu. Kim yarattı IŞİD’i? Esad’ın yapmış olduğu savaş suçları sonucunda ortaya çıktı, burada bir güç girdabı oluştu. Suriye rejimiyle IŞİD arasında oluşturuldu. Rakka daha önce ılımlı muhalefetin elindeydi. Suriye hava kuvvetleri buraya saldırdı ve oranın halkı ılımlı muhalefet oradan kaçtı ve rejimin hava saldırıları neticesinde IŞİD oraya girdi. Ondan sonrada Suriye’nin doğusunu kontrol altına aldı. IŞİD’ le Esad rejimi arasında bir taktik işbirliği var. Aynı zamanda birbirlerini de meşru kılıyorlar. Esad rejimi diyor ki IŞİD’in orda olmasıyla insanlar ona karşı olmalılar o tarafta IŞİD de diyor ki Sünniler bizimle beraber Esad’a karşı bizimle savaşsın. Bunlar esasında birbirini destekleyen iki şeytan. Yani bir ülke şeytanı diğerinin karşısında destekliyorsa bu doğru değil. Bizim yapmamız gereken şu bütün ülkeler olarak, Rusya da dahil olmak üzere, işbirliği yaparak Suriye de barışçıl bir geçişi sağlamak durumundayız. Ve o gelecekte ne Esad olacak ne IŞİD olacak. Ne Esad ne IŞİD. İşte Suriye’nin geleceği böyle olmalı” dedi.

“HANGİ GRUBUN PKK’YLA BİR BAĞLANTISI VARSA O GRUP TÜRKİYE BİR TEHDİTTİR”
Mülteci sorununa da Değinen Başbakan Davutoğlu, Şimdi vaktinde doğru adım atılmadığı için Avrupa şimdi mülteci kriziyle karşı karşıya. Özgür bağımsız bir Suriye. Suriye halkının kontrolünde olacak. İşte bizim hep birlikte çalışmamız gereken şey şu” dedi. Davutoğlu, Suriyeli Kürtlerle alakalı olarak ise, “Suriyeli Kürtler, Türkmenler ve Araplar gibi bizim akrabamızdır. Suriye’de diğer ılımlı muhalefetle koordinasyon içerisinde başardıkları her şey kabul edilir. Türkler, Kürtler, Araplar, Nusayri, Hristiyan Müslüman, Sünni, Şii herkes bizim komşumuzdur orda, biz onların hiçbirine karşı değiliz. Aynı zamanda PYD, Suriye rejimiyle yıllardan beri koordinasyon içerisinde ve diğer taraftan Türkiye’ye karşı savaşan PKK’yla da bağlantılı. PYD’nin rejimle beraber olmadıkları ve PKK ile bir bağlantıları olmadığını göstermeleri lazım. Aksi takdirde hangi grubun PKK’yla bir bağlantısı varsa o grup Türkiye bir tehdittir ve hiçbir terör faaliyetini sınırın öbür tarafında da, ister Irak ister Suriye olsun tolere etmeyiz. Türkiye ISİD tarafından PKK tarafından veya PKK’yla bağlantılı bir grup tarafından tehdit gelirse Türkiye sınırını koruma ve güvenliğini koruma hakkına sahiptir. Ama Kürtler Suriye içerisinde yaşayan Kürtler, Araplar ve Türkmenler gibi Türkiye tarafından desteklenir. Türkiye içerisinde de Arap’ı, Türkmen’i Kürdü hepsi vardır ve onlar bizim akrabamızdır. Biz Suriye’de mezhebe dayalı olmayan ılımlı modern çok kültürlülüğe dayalı bir yapı istiyoruz” dedi.
Bu bağlamda da Irak Kürt yönetimiyle Barzani’yle temas içerisinde olunduğunu bildiren Davutoğlu, “Umuyoruz ki Suriye içerisinde bir gün yeni bir siyasi atmosfer olur ve bütün gruplar bir arada, yan yana komşu olarak yaşayabilirler. Kürtlere karşı Kobani’de ISİD saldırdığında 197 bin Kürt kardeşimize üç gün içerisinde Türkiye’ye geçişlerini sağladık. Bunların yaklaşık 100 bin halen Türkiye’de. Türkiye güvenilir bir cennettir ve güvenilir bir ülkedir bütün Suriyeliler için bütün Iraklılar için etnik dini veya mezhebi yapıları ne olursa olsun ama Türkiye’ye kim tehdit oluşturursa cezalandırılır. ISİD ‘in 20 Temmuz’da yaptığı gibi Türkiye’ye saldırırsa birisi, Türkiye Suriye’deki IŞİD mevzilerine yaptığı gibi Türkiye bunun cevabını verir. 21-22-23 Temmuz’da Türkiye’de polislere yapılan terör saldırılarından sonra nasıl PKK’ya karşı, hem Türkiye hem Irak içerisinde varlıklarına karşı yapmış olduğumuz saldırılar gibi” açıklamasını yaptı.
(İHA)