Başbakan Binali Yıldırım, Moskova’nın Fırat Kalkanı’nı ‘makul ve haklı gördüğünü’ söyledi. Yıldırım, “Rusya’yla ilişkileri geliştirmek için her türlü adımı atıyoruz. Bir günde herşey eskisi gibi olmaz. Fakat, düşündüğümüzden daha hızlı ilerliyor” dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyareti öncesinde Sputnik Türkiye’den Yavuz Oğhan’a konuşan Başbakan Binali Yıldırım, Rusya-Türkiye ilişkileri başta olmak üzere, Suriye krizi ve bölgesel gelişmelere ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Yıldırım, Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılacak ikili görüşmelerde Halep krizi üzerinde durulacağını söyledi.

‘ABD’NİN YPG VE PYD’YLE İTTİFAKINI ASLA KABUL EDEMEYİZ’
PYD ve YPG’yi terör örgütü olarak görmeye devam ettiklerini belirten Başbakan Yıldırım, ABD’nin, DAEŞ’le mücadele kapsamında, bu iki örgütle işbirliği yapmasını asla kabul edemeyeceklerini belirtti. Yıldırım, “Suriye’de durum karmaşık. Oldukça karışık bir durum var. Esed rejimi, Rusya’yı resmen davet etti. Rusya da oraya üsleriyle ve bütün imkanlarıyla yerleşmiş durumda. Amerika da bölgedeki, Suriye ağırlıklı olmak üzere DAEŞ’le mücadele konusunda oluşturulan koalisyonun başında yer alıyor. Bölgede birinci dereceden ilgili ülkeler, İran ve Türkiye. Yine bölgede olayların kontrol altına alınması, burada yaşanan iç savaşın bitirilmesi konusunda gayret ediyor. Ancak burada Rusya ile ABD’nin ayrı telden çalmaları, günden güne durumu zorlaştırıyor. Özellikle Amerika’da başkanlık seçimleri dolayısıyla oluşan irade boşluğu maalesef bölgede olumsuz gelişmelere de kapı aralıyor. Türkiye olarak bizim rolümüz ne? Bizim rolümüz, gerek Rusya’yı gerek ABD’yi gerek İran’ı bir araya getirmek. Hatta Suudi Arabistan da buna dahil olabilir. Bu şekilde, bölgede artık akan kanı durdurmak ve masum, korunmasız insanların hayatını kaybetmesinin önüne geçmek. Bunun için gayret ediyoruz. İkinci önemli konu da, tabi bizim güney sınırlarımız ve bu sınırların güvenliğinin sağlanması. Diğer yandan da güney sınırlarımızda yaşayan vatandaşlarımızın da can ve mal güvenliğinin sağlanması. Bunun için de Fırat Kalkanı operasyonunu başlattık, devam ediyor. Amacımız buradaki terör unsurlarını, mümkün mertebe hudutlarımızdan uzaklara atmak ve gerekli güvenliği sağlamak. Burada tabi bir yanlışa işaret etmek isterim. Bu da şudur; PYD ve YPG bizim tespitlerimize göre terör örgütüdür ve PKK’nın Türkiye dışındaki uzantılarıdır. Ancak ABD, DAEŞ’le mücadele noktasında bunlarla ittifak halinde. Bu bizim asla ve asla kabul edemeyeceğimiz bir şey. Defalarca kendilerine söyledik. Bir terör örgütünü kullanarak, başka bir terör örgütü yok edilemez. Böyle bir terörle mücadele yöntemi olamaz. Ben eminim ki Rusya’ya çok büyük sorumluluk düşüyor. Rusya, Suriye sorununun çözümünde önemli bir etkendir. Bu etkisini Esed üzerinde kullanmasının vakti gelmiştir ve geçmiştir. Daha fazla masum insan yok olmadan, daha fazla insan yerinden yurdundan olmadan, Rusya’nın aktif bir pozisyon alması gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda Türkiye olarak en fazla mağduriyeti yaşayan, bu iç savaştan en büyük bedeli biz ödüyoruz. 3 milyon civarında mülteci var, tabi ki onlar bizim kardeşimiz, onlara evimizi, bağrımızı açtık. Ama ilelebet bu durum onların da hoşuna giden bir şey değil. Bir an önce savaşın durmasını ve topraklarına tekrar dönmeyi istiyorlar. Dolayısıyla bu noktada, artık zaman daraldı. Hatta zaman daraldı demek de yanlış, çok geç kalındı. Bir an önce bir mutabakat yapılması, bölgedeki ABD-Rusya rekabeti bir tarafa bırakılarak, insanların canı ve geleceği daha ön plana alınarak, çözüm üretilmesi lazım. Türkiye olarak bütün paydaşlara biz bunu telkin ediyoruz. Artık bırakın bu güç yarışını, gelin çözüm üretelim, bu insanları acıdan, ıstıraptan kurtaralım” dedi.

’SURİYE, COĞRAFYAMIZIN UZANTISI’
Suriye’deki muhalif grupların silahlandırılmasıyla ilgili tartışmalara da değinen Yıldırım, Suriye halkının acılarını ancak Türkiye’nin anlayabileceğini belirterek şunları söyledi: “Şimdi bir iç savaş var. Herkes bir bağımsızlık mücadelesi veriyor. Dolayısıyla burada her şey mümkün. Taraflar birbirlerini suçluyorlar. Her şey doğru yapılsa herhalde bunlar olmaz. Muhaliflerle konuştuğumuz zaman diyorlar ki, ‘Biz dikta rejimine karşı, Esed’in zulmüne karşı ülkemizi savunuyoruz. Milletimizin canını malını kurtarmaya çalışıyoruz. Bizi topraklarımızdan atmaya çalışan, üzerimize bomba yağdırmaya çalışan bir rejime karşı ne yapabiliriz? Kendi mücadelemizi veriyoruz.’ Tabi bir iç savaş olduğu zaman, herkesin birbirini suçlamasından daha doğal bir şey olmaz. Ama olan yine o ülkenin insanlarına oluyor. O acıyı ne Amerika’da yaşayanlar çekebilir ne Rusya’da yaşayanlar anlayabilir, tam olarak. Ama biz anlıyoruz. Çünkü biz bu coğrafyanın bir uzantısıyız. Daha doğrusu onlar bizim coğrafyamızın bir uzantısı. Dolayısıyla bu, fiziken de zihin dünyamızda da bu acıları en iyi anlayan biziz. Biz de bu konuda çözüm üretilmesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.”

“RUSYA, FIRAT KALKANI’NI MAKUL VE HAKLI GÖRÜYOR”
Rus savaş uçağının 24 Kasım 2015’te düşürülmesiyle birlikte iki ülke arasında başlayan krizin aşılması hakkında da konuşan Yıldırım, iki ülke arasında normalleşme sürecinin devam ettiğini belirtti. Yıldırım, “Daha yakınlaşmış vaziyetteyiz. Mesela, Fırat Kalkanı operasyonunda Rusya bizi makul ve haklı görüyor. Dolayısıyla geçmişe göre, özellikle bu uçak krizinden sonra ilişkilerin normalleşmesiyle birlikte, bölgesel konulardaki bakış açımızda birbirimize daha yakın durmaya başladık” dedi.

‘HALEP KONUSUNDA RUSYA’YA BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR’
Halep konusunda Rusya’ya büyük sorumluluk düştüğünü belirterek, “Halep’e yazık oluyor. On binlerce masum insan ölüm kalım mücadelesi veriyor. Gıdalara erişemiyorlar, temel ihtiyaçlarını göremiyorlar, kafalarını kaldıramıyorlar, bombalar yağıyor. Halep’te bir insanlık dramı yaşanıyor, orada insanlık ölüyor. Bu işin sorumluluğunu, hiçbir ülke tarih boyu veremez. Bunun için mutlaka ve mutlaka ateş durmalı. Halep halkının acil ihtiyaçlarının karşılanması sağlanmalı, oradaki feryatlar görülmeli, duyulmalı diye düşünüyoruz. Biz buna hazırız. İmkan ve fırsat bulduğumuz müddetçe, oraya yardım ulaştırmaya çalışıyoruz. Burada da yine Suriye’ye daha doğrusu Esed’e ve Rusya Federasyonu’na büyük sorumluluk düşüyor, diye düşünüyoruz.” dedi.

’ERDOĞAN VE PUTİN BÜTÜN KONULARI KONUŞACAK’
Enerji Kongresi için Türkiye’ye gelecek olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Halep başta olmak üzere bütün konuları ele alacağını ifade eden Yıldırım, “Mutlaka, görüşmekten başka bir çözüm yok. Silahla, öldürmekle, bombalamakla bugüne kadar hangi sorun çözülmüş? Dünyanın hiçbir yerinde güvenlik boyutlu, savaş yöntemiyle hiçbir sorun çözülememiş. Ancak yaralar daha büyümüş, acılar daha büyümüş, ayrışmalar daha büyümüş… Dolayısıyla, Sayın Putin’in Türkiye ziyareti, Dünya Enerji Kongresi vasıtasıyla geliyor ama Sayın Cumhurbaşkanımızla ikili ilişkileri olacak, bölge sorunları ele alınacak, ikili ilişkilerimizin geliştirilmesi konuşulacak ve mutlaka tabiki Suriye, genelde bölge sorunları ve özelde Halep üzerinde durulacağını düşünüyorum” diye konuştu.

’RUSYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE GİDİŞAT İYİ’
Başbakan Yıldırım’ın, ’Rusya ve Türkiye arasında uçak kriziyle başlayan gerilim tamamen aşıldı mı?’ sorusuna yanıtı ise şöyle oldu: "Tamamen yok olduğunu söylemek için çok erken ama iyiye doğru gidiş var. 9 Ağustos’ta Sayın Cumhurbaşkanımız St. Petersburg’a gitti. Tam 2 ay sonra Sayın Putin geliyor. Rusya’yla ilişkileri geliştirmek için her türlü adımı atıyoruz. Rusya’yla ilişkilerimiz gelişecek. Adım adım gelişiyor ama bir günde her şey eskisi gibi olmaz. Fakat, düşündüğümüzden daha hızlı ilerliyor." Tarihin belli olup olmadığı sorusuna ise Yıldırım, “Yakında. Teknik düzeyde çalışılıyor. Burada esas olarak ikili ilişkileri ele alacağız. Ülkelerimiz arasındaki karşılıklı yatırımlar, ticaret, enerji, ulaştırma ve tarım… Bütün bu konuları enine boyuna görüşeceğiz. Bu hafta başından itibaren Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantıları yapılacak. Bizim Sayın Medveved’le bir araya geleceğimiz, programın gündemi de bu toplantılarda oluşturulacak” cevabını verdi.

’TÜRK AKIMI’NDA AVRUPA’NIN ENDİŞE EDECEĞİ BİR KONU YOK’
Başbakan Yıldırım, Rusya ve Türkiye arasındaki enerji projelerine de değindi. Türk Akımı’nın, bölgedeki enerji güvenliği açısından çok önemli olduğunun altını çizen Yıldırım, daha önce AB’den projeye yönelik bazı endişelerle ilgili olarak da şunları söyledi: "Birçok önemli proje var. Akkuyu Nükleer Santrali var, Türk Akımı projesi var. Türk Akımı konusunda Avrupa’nın itirazı vardı. Bu projenin önemi Avrupa’ya yeterince anlatılabildi mi? Türkiye bu projeyi ne kadar önemli görüyor? Türk Akımı projesinin önemi şu: bölgedeki enerji güvenliğini sağlamak, hatta bölgemizle çevrili olan ülkelere de bu konuda gerekli desteği vermek. Avrupalılar anladılar mı bunu? Avrupalıların endişe edeceği bir konu yok. Avrupalılar’a da faydası var.”

’TÜRKİYE, TURİZMDE 2017’DEN UMUTLU’
Türkiye’nin önümüzdeki yıl turizm konusunda umutlu olduğunu ifade eden Yıldırım, “Önümüzdeki seneye yönelik işaretler özellikle Rusya tarafından daha müspet görünüyor. Ortadoğu coğrafyasında artış var. 2017 mutlaka 2016’dan çok daha iyi olacak. Bunu görüyoruz. Fevkalade bir gelişme olmazsa bölgede, çok daha iyi olacağını düşünüyoruz”

‘MUSUL’DA DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞMEMELİ’
Musul’daki durum hakkında konuşan Başbakan Yıldırım, “Bizimle ilgili bir konu yok orada. Bizim dışımızda gelişiyor. Musul’dan DAEŞ’i temizleyeceğiz diye, Bağdat, ABD ve oradaki aşiretler, milis güçlerle bir harekat planlıyor. Bu harekatı yapabilirler, bizim bir itirazımız yok. Bizim sadece itirazımız şudur: Musul’un demografik yapısıyla oynamayın. Yani DAEŞ öncesi Şiiler ise Şiiler, Sünniler ise Sünniler, yerlerinde kalsın. Bu operasyonun amacı, mezhepsel bir üstünlük sağlayacak sonuca dönüşmesin, bizim dediğimiz budur. Bunun ne zararı var? Öbür türlü yaptığınız zaman bu sefer mezhep çatışmaları başlayacak. Bir sorunu çözelim derken daha büyük bir sorunu kucağınızda bulacaksınız. Bizim oradaki varlığımız bugüne kadar, Irak yönetiminin de bilgisi var, zaman zaman kamplara onların bakanları da ziyarette bulundular. Onların yaptığı işin ülke için, teröre karşı ne kadar faydalı olduğunu da söylediler. Hatta Kuzey Irak yönetimi birkaç gün önce açıkladı, bütün bu geçmişi anlattı. Bütün bunlar ortadayken, ne oldu da birden bire kabadayılık yapmaya başladılar, bunu sormak lazım. Bunun bir arka planı var.” ifadelerini kullandı.

BAĞDAT YÖNETİMİNE SERT TEPKİ
“Başka bir ülkenin dahil olduğunu mu düşünüyorsunuz?” sorusuna cevaben Yıldırım, “Bunları biz biliyoruz ama zamanı geldiğinde de bunu açıklarız. Başka bir şey var. Yani Irak hükümetine sormak lazım: 30 seneyi aşkın bir süredir, Türkiye’nin canını yakan, Türkiye’nin birliğine ve beraberliğine kast eden, alçak PKK terör örgütünün yuvası haline gelmiş ülkeniz, bu kabadayılığınız, bu afra tafranız biraz da onlara karşı olsun. Bunlara gelince ses soluk yok. Biz orada DAEŞ’le mücadele için bölgede bulunan insanlara destek veriyoruz, eğitiyoruz. Buna karşı laf ediyorlar. Bu abesle iştigaldir, bu asla bizim onaylayacağımız bir şey değildir” dedi.

’FETÖ’YLE MÜCADELEDE RUSYA’NIN KAFASI DAHA BERRAK’
Fethullah Gülen’in iadesiyle ilgili olarak Türkiye’nin gerekli girişimleri yaptığını belirten Başbakan Yıldırım, Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) karşı Rusya’nın tutumunu ’çok net’ olarak tanımladı. Yıldırım, “FETÖ’yle mücadele konusunda Rusya’nın kafası daha berrak. Çok net, gerekli tedbirleri aldılar zaten. Almaya da devam ediyorlar. ABD de ilk günkü noktada değil. Onlar da meselenin göründüğünden daha derin olduğunu, terör örgütünün emellerinin, faaliyetlerinin çok daha küresel boyutta olduğunu anlamış gibi görünüyorlar. İnşallah devamını getirirler. İadeyle ilgili bir gelişme var mı? Gerekli hukuki altyapı oluşturuldu. Talepler yapıldı, belgeler, bilgiler gönderildi. Resmi olarak, geçici tutuklanması ve iade edilmesi konusunda, ABD’ye Türkiye Cumhuriyeti olarak talebimizi yaptık. Sonucunu bekliyoruz.” diye konuştu.

’TORUNUM TRAVMAYI HENÜZ ATLATAMADI’
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında torununun yaşadığı travmayı halen atlatamadığını ifade eden Başbakan Yıldırım, “Doğrusu o travma biraz daha devam ediyor. Gece uyuyamıyor çocuk. Kısa sureli uyurken, kendi kendisine konuşuyor. Tedavisi devam ediyor. Torunum bir örnek, bunları milyonlara uygulayabilirsiniz. Maalesef olan şeyin, akılla ve mantıkla izahı yok. Bizim bu alçakların yaptığının, Beşar Esed’in yaptığından ne farkı var. O da vatandaşlarının üzerine bomba yağdırıyor. Ama Türk milleti Suriye’deki gibi olmadı. Türk milleti canıyla kanıyla, cesaretiyle bu alçaklara dersini verdi. Bize, bu millete yakışanı yaptı. Türk’ün asaletini bir kez daha gördük” dedi.
(İHA)