Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde şahsıma ders kitaplarının içerikleri konusunda giderek daha fazla şikayet gelmeye başladı. Ben bu şikayetleri ilgili arkadaşlarımla paylaşıyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2017-2018 Akademik Yılı Açılış Törenine katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, üniversitelerin sorunları için gereken adımları atmaya hazır olduklarını belirterek, “Bunun karşılığında üniversitelerimizden bilim üretmeye hız vermeleri ve ülkemizin kalkınmasına daha fazla katkı sağlamaları talebimiz var. YÖK’ün, üniversitelerimizin bilimsel performanslarını objektif olarak ortaya koymak suretiyle bu konuda hükümeti ve kamuoyunu bilgilendirmesi çalışmaların daha sağlıklı yürütülmesini sağlayacaktır. Burada YÖK’e 2 yeni hedef açıklamak istiyorum. Bunlardan ilki; öğretmen yetiştiren programların geliştirilmesidir. Eğitim öğretim meselesi şu anda ülkemizin en ciddi sıkıntısıdır. Öğretmen kalitesi meselenin önemli boyutlarından biridir. Bunun yanında müfredattan, ders kitaplarına, ilköğretim, ortaöğretim, lise ve yükseköğretime geçişteki sistemlere kadar eğitim ve öğretimde çözmemiz gereken pek çok sorunumuz bulunuyor. Geçtiğimiz 15 yılda Türkiye’de her alanda çok büyük reformlara imza attık. 2 alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar; eğitim öğretim ve kültürdür. Eğitim öğretim, nesillerin mimarlığıdır, eğitim öğretim kurumları da nesillerin tasarlandığı ve inşa edildiği yerlerdir. Böylesine önemli bir konuda en küçük bir ihmale, aksaklığa tahammülümüz olamaz. Son günlerde şahsıma ders kitaplarının içerikleri konusunda giderek daha fazla şikayet gelmeye başladı. Ben bu şikayetleri ilgili arkadaşlarımla paylaşıyorum. Burada bir sıkıntı var. Milli Eğitim Bakanımız ile bu meseleyi konuştuk ve ‘gerekli tespitler derhal yapılacak ve tedbirler alınacak’ dediler” ifadelerini kullandı.

“Eğitim öğretimde istediğimiz neticeyi alamadıkça yeni arayışlar içine giriyoruz” diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu da ayrı bir eleştiri konusu oluyor. Sınav sistemlerini defalarca değiştirdiğimiz halde hala öğretmenlerimizi, öğrencilerimizi, velilerimizi memnun edecek bir sonuca ulaşamadık. Biz bütün bu olaylara iki kere iki dört demek suretiyle bir matematik olarak bakamayız. Sosyolojik bir olaydır. Bir toplumun inşası söz konusu. Yaptığımız son düzenlemeye rağmen müfredat ve ders kitapları hususunda da istediğimiz neticeyi elde edemediğimiz anlaşılıyor. Ne yapıp edip eğitim öğretim meselesini çözmek durumundayız. Aksi taktirde 2053 ve 2071 vizyonlarımızın içi boş kalır. Üzerinde önemle durmamız gereken konulardan biri de öğretmenlerin niteliği meselesidir. YÖK’ün temel bilimlerde yani matematik, fizik, kimya ve biyoloji alanlarında ülkemizin en başarılı öğrencilerini bir araya toplayarak onlara üstün nitelikli eğitim verme projesi bu doğrultuda atılmış bir adımdır. Ancak bunun ötesinde özellikle öğretmen kalitemizin yükseltilmesine yönelik çalışmalara ihtiyacımız olduğu açıktır. Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği içinde bu hususun masaya yatırılması ve etkin bir eylem planı ortaya konması şarttır. TEOG ile ilgili görüşlerimi kamuoyu ile paylaşmıştım. Çocuklarımızı bu tür sınavların eziyetinden kurtarmakta kararlı olduğumuzu açıklamıştık. Özel nitelikli belli okullar dışında lise eğitiminde ortalama bir standardı tutturduğumuzda hiçbir öğrencemizin böyle bir arayışı kalmayacaktır. Bunların çıkış yolları çok fazla. Öyleyse biz yavrularımızı sınav noktasındaki bu sıkıntılardan arındırmamız ve kendilerini tamamiyle derslerine ve okulundaki çalışmalarına yönlendirmemiz. En iyi okul aslında evladımızın evine en yakın okuldur. Bu benim şu anda ortaya attığım bir iddiadır. Artık bina, derslik ve personel konusunda ciddi bir eksiğimiz aşırı derecede yok.”

“İDEALİST ÖĞRETMEN NOKTASINDA SIKINTIMIZ VAR”

İdealist öğretmen noktasında sıkıntı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Kuralar çekiliyor. Güneydoğu ve Doğu. Buralara gidecek öğretmenlerimiz bakıyorsunuz hemen bir gider gibi yapıyor ve ondan sonra tekrar Ankara, İzmir, İstanbul’a gelmenin yollarını arıyor. Yok eş durumu, yok şu, yok bu. O gün kura çekildiğinde çıkınca sevinçten sıçrıyor. Burada süre meselesini halletmek suretiyle öğretmenlerimizin kendilerini özellikle bu bölgelerde terör zihniyetiyle idealizmi birleştirmiş olan öğretmenlerin eline bırakmayalım. Oradaki yavrularımız için malum bölücü terör örgütünün zihniyeti ile zehirlenmiş öğretmenlerimiz yok mu? Var. Onlar bizim o yavrularımızı okullarımızda birer terörist olarak yetiştiriyorlar. Mutlu olduğum husus, üniversitelerimizde, geçmiş dönemlerde olduğu gibi terörün ciddi manada azaldığıdır. Terör eylemleri bizim dönemlerimizle mukayese edilemez, çok çok düşmüş vaziyette. Neredeyse sıfırlanma noktasına geliyor. Bunu daha ileriye taşımamız lazım. Ben öğretmen adayı olan tüm evlatlarımıza sesleniyorum: Kurada Güneydoğu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz’den bil il çıktı. Gitmemek diye bir şey yok. 780 bin kilometrekarelik vatan toprağının her yerinde görev yapmaya hazır olan öğretmen idealist öğretmendir. Onlar orada bütün o yerli milli duyguları vermek aslolandır. Yüksek Öğretime geçiş sınavı konusunda da öğrencilerimizin işlerini kolaylaştıracak formüller geliştirmemizde fayda var. Müfredatı bırakıyor, Milli Eğitim müfredatının dışında sorular çıkıyor. FETÖ terör örgütü denilen ahlaksızlar bunu da yaptı. Bu ülkede kendilerinin dershanelerinin verdiği sorularla üniversite imtihanı da yaptılar. O kitaplarla çocuklarımız belli istikametlere yönlendirildi. Bunlardan kurtulmaya başladık fakat tamamiyle kurtulmamızın gereğine inanıyorum. Milli Eğitimin müfredatı noktasında Milli Eğitim Bakanlığımız ile YÖK’ün iş birliği burada önem arz ediyor. Daha sade, daha kolay ulaşılabilir, evlatlarımızın üzerinde daha az baskıya yol açan bir sistemi hep birlikte geliştirmeli ve biran önce hayata geçirmeliyiz” açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, YÖK’ten bir başka talebinin olduğunu belirterek, Ülkemizin kalkınması için sanayimizin ihtiyaç duyduğu kalitede eğitim ve öğretime beceriyle sahip eleman ihtiyacını karşılayacak adımların atılması. Özellikle meslek yüksek okullarının müfredatından yeterliliklerine kadar baştan sona gözden geçirilerek yeniden yapılandırılması dahil gereken her türlü çalışma yürütülmelidir. Kültür konusundaki kuraklığımızın emarelerini medyadan akademiye, edebiyattan plastik sanatlara kadar her alanda görüyoruz. Teknolojiyi, interneti, sosyal medyayı kültürel kuraklığımız sebepleri olmaktan çıkartarak kültürel yükselişimizin altyapısı haline dönüştürmeliyiz. Kaybettiğimiz bilim ve kültür insanlarının yerine yenilerinin yetişmediğinden şikayet ediyorsak sebepleri çok daha derinde aramalıyız. Bu iki konu benim için böylesine önemlidir. İlgili tüm kurumlarımızdan bu doğrultuda içi dolu, tutarlı, uygulanabilir ve netice almaya yönelik çalışmaları bekliyorum” dedi.

“Türkiye’nin en büyük zenginliği insan kaynağıdır” sözünün eksik bir tespit olduğunu kaydeden Erdoğan, “İnsan gücümüzü zenginliğimiz haline dönüştürebilmemiz ancak kaliteli bir eğitim öğretimle mümkün olur. Bu mesele öyle önemlidir ki Türkiye’yi dershaneler ve kolejlerde yetiştirdikleri kişiler üzerinden teslim almaya teşebbüs eden örgütlerin saldırılarına dahi bu ülkede maruz kaldık. 15 Temmuz, daha öncesinde 17-25 Aralık böyle bir organizasyonun ürünüdür. Türkiye’nin en parlak beyinlerini, eğitim ve öğretimin cazibesini kullanarak devşirip, zihinlerini kendi ülkesine ve milletine karşı kullanacak derecede iğdiş eden bir örgüte karşı en büyük mücadeleyi vereceğimiz yer yine aynı alandır. Çocuklarımız tarihlerinden, kültürlerinden, medeniyetlerinden uzak tutmaya yönelik eğitim öğretim anlayışı bu tür arızalar doğurmaya mahkumdur. Biz çocuklarımıza doğruyu göstermezsek, birileri gelip kendi hain emellerini o doğruların yerine koymaktan çekinmezler. İnsanımızı sadece kuru bilgiyle donatmak yetmez. Onu aynı zamanda vicdanlı, dürüst, ahlaklı, ülkesini seven, milletine hizmet aşkıyla dolu bir şekilde eğitmek zorundayız. Eğer biz tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet idealimizi evlatlarımızın gönüllerine ve düşüncelerine nakşedemezsek, birileri gelip kendi bölücü fikirlerini, sapkın inançlarını oraya nakleder. Bu mesele doğrudan doğruya kendinizi nereye, hangi inanca, hangi topluma, hangi toprağa, hangi geleceğe ait hissettiğinizle ilgilidir. Biz yerli ve milli dedikçe rahatsız olanlar, kendilerinin örnek aldığı kişilerin ve kurumların gerisine baktıklarında hepsinin benzer bir anlayışla çalıştıklarını görecekler. 80 milyon bu ülkede tek millet olmadıkça bu sıkıntıyı aşamayız. Bayrağımızın etrafında, uzağında çeşitli paçavralarla ona emsal çıkartmaya çalışanlar bu ülkede rağbet görüyorsa burada bir sıkıntı var. Biz bayrağımızı tartışılmaz değerler arasında görüyoruz. Bu milletin bayrağının rengi şehidimizin kanından alınmıştır, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehitlerimizin ta kendisidir. 780 bin kilometrekareyle bu toprakları tek vatan olarak gördük, bu vatan toprakları ‘bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır toprak uğrunda ölen varsa vatandır’ anlayışıyla inşa edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka bir devletimiz bu ülkede yoktur. Kimse buna gayret etmesin” ifadelerini kullandı.

“AYBÜKE VE NECMETTİN ÖĞRETMENLERİN SAYISININ ARTMASI LAZIM”

“Ülkemizde birileri terör örgütleriyle ilişkileri yüzünden kamudan ihraç edilen öğretmenler için dünyayı ayağa kaldırıyor” diyerek sözlerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı çevrelerin tüm masumiyetleri ve samimiyetleriyle çocuklarımıza eğitim hizmeti veren öğretmenlerin terör örgütü tarafından alçakça katledilmesi karşısında suspus olduklarını görüyoruz. Aybüke evladımızı, Necmettin evladımızı nereye koyacağız. Bunlar bu ülkede öğretmenlik için Güneydoğu’ya gittiler ama şehit edildiler. Fakat bir söz çıkmadı onlardan. Bu iddialı çıkışımız Aybükeler için, Necmettinler içindir. Bunların sayısının artması lazım. Onların varlıkları içinde mücadelemizi sürdürmemiz lazım. O sessiz kalanların derdi bir birey veya meslek mensubu olarak öğretmen değildir. Açıkçası o tutuklu şahıslarda onların umurunda değildir. Doğu Almanya - Batı Almanya ayrışmasında yaklaşık 600 bin memuru görevden almışlardır. Kimse onları gündeme getirmiyor. Biz darbe ile karşı karşıya kaldık. Almanya’da normal bir ayrışma olmuş. Bunların tek amacı ülkemize ve milletimize zarar verecek malzeme üretmektir” diye konuştu.

“HÜKÜMET KURAMAYACAKLAR, BİRKAÇ AYLARINI ALACAK”

Almanya’daki seçime değinen Erdoğan, “Almanya’da bir seçim oldu, bizde de bir referandum oldu. Bu referandum sürecinde Türkiye’ye nasıl saldırdıklarını gördünüz. Kendi seçimlerinde bize saldırıyorlar. Seçimin bizimle ne alakası var. Almanya’da yaptığınız seçimde bizi niye kullanmaya çalışıyorsunuz. Hükümet kuramayacaklar bakın göreceksiniz. En az birkaç aylarını alır. Hollanda saldırdı saldırdı hala hükümet kuramıyor. Dürüst siyaset çok önemli. Zannediyorlar ki biz Türkiye’ye vurursak çok puan alırız. İşte alamıyorsunuz. Kaybedeceksiniz. Biz dürüst siyaset yapmaya devam edeceğiz. Zihinlerini ya bir terör örgütünün yada başka bir gücün emrine vermiş olanlarla ne eğitimi ne adaleti nede başka bir meseleyi konuşma imkanı bulamazsınız. Elinde sadece çekiçi olan her şeyi çivi olarak görür. Çünkü çekiç çivi çakmaya yarar. Bunların da elinde sadece ihanet çekiçi olduğu için Türkiye’ye ve Türk milletine zarar vermek için uğraşıyorlar. Ama meydanı bunlara bırakmayacağız. Büyük ve güçlü Türkiye yolunda çalışmayı sürdüreceğiz. Küresel ve bölgesel ölçekte, eşine yüz yılda bir rastlanabilecek bir dönüşüm sürecinden geçiyoruz. Türkiye olarak çevremizde yaşanan tüm insani krizlere, çatışmalara, istikrarsızlıklara rağmen kendi hedeflerimiz doğrultusunda yolumuza devam ediyoruz. Bugüne kadar bize yönetilen her saldırı, devlet ve millet olarak sergilediğimiz güçlü duruş sayesinde amacına ulaşamadan etkisiz hale geldi. Toplumsal kaos çıkartma planlarından, bölücü eylemlere, ekonomik kriz senaryolarından siyasi istikrarsızlık gayretlerine kadar sayısız saldırıyı milletimizle birlikte göğüsledik” diyerek sözlerini sonlandırdı.

(İlker Turak - Derya Yetim / İHA)