CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Uzlaşma olmadan dayatma kültürüyle anayasalar hazırlanmamalıdır" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hukuk ve Seçim İşleri Genel Başkan Yardımcılığı tarafından Ankara Marriot Otel’de düzenlenen ’Anayasa Çalıştayı’nın açılış konuşmasını yaptı. Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, olaya özgü parlamentoya yasa getirmenin o sorun çözüldükten sonra çözülen sorunun yeni sorunlar oluşturduğunu fark etmek kadar cahilce bir şey olamayacağını söyleyerek, "Güçlü bir parlamenter sistem, sağlıklı işleyen bir parlamenter sistem kurmak için ne gereklidir? Türkiye darbe hukukundan arındırılıp süreç içinde süratle bu sorunlarını çözebilecek güce sahiptir. Darbe hukukunu dillendirmemizin temelinde şu yatıyor: Anayasayı değiştirmek yetmiyor, eğer seçim yasasını değiştirmezseniz, yüzde 10 seçim barajı hangi demokratik ülke de var? Çıkıp bunu bu ülkeyi yönetenler söylesinler. Sabah, akşam, öğle, ikindi milli iradeden söz ederler, peki milli iradenin parlamentoya tam yansımasını niye engellerler? Yüzde 10 seçim barajı kimin ürünüdür? Darbecilerin ürünüdür. Yüzde 10 seçim barajını kim savunuyor? Adalet ve Kalkınma Partisi. Darbe felsefesini kim savunuyor? Yine onlar savunuyor. Yüzde 10 seçim barajına kim karşıdır? Milli irade parlamentoya tam yansımalıdır diyen kimdir? Cumhuriyet Halk Partisi" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Darbeye karşı olmak sadece dilde olmuyor, eylemle de düşünceyle de faaliyetlerimizle de biz bunu yapmak zorundayız. Yüzde 10 seçim barajını askeri darbeciler getirmişlerse, yüzde 10 seçim barajını kaldırmak da demokrasiyi savunanların görevi olmalıdır. Siyasi partiler yasası, lider sultasının olduğu bir yerde sağlıklı bir parlamenter rejim olmaz. Neden? 550 milletvekilini genel başkan oturup tek başına belirliyor. Milletin önüne koyuyor, bunlara oy vereceksiniz. Vermezsen ayrıca sana ceza keserim diyor. 550 milletvekilini bir kişi belirlerse ne olur? Parlamentoda yürütme organının tahakkümü olur. Çünkü milletvekili, bir yasayla ilgili oy kullanırken Bakanlar Kurulu sırasına bakmak ve bakanın el kaldırıp indirdiğini görme ihtiyacı hissediyor. Neden biz darbe hukuku diyoruz? İşte bunun için darbe hukuku diyoruz. Neden Türkiye, darbe hukukundan arınmalı diyoruz? Yürütme organı, yasama organının üzerinde vesayet kurmasın diye diyoruz. Bütün bunlar olurken, sadece bunları seyredip ’Parlamento çalışmıyor, darbeciler de iyi yapmış elimize fırsat vermiş, şimdi de kalkacağım başkanlık sistemi kuracağım ve ben başkan olacağım, tek söz söyleme hakkı ve yetkisi bende olacak’."

“GÜCÜ ELİNDE TOPLAYAN BİR KİŞİ, ÜLKEYİ FELAKETE SÜRÜKLERSE NE OLACAK"
"Güçler ayrılığı, ne gerek var? Güçlerin uyumu, bir kişi söylemeli herkes buna uymalı" diyen Kılıçdaroğlu, " Ne olmalı? Hep beraber çay toplamaya gitmeliyiz. Ne güzel, bakın elimizde makaslar var, çayları kesiyoruz, ülke huzur içinde. Peki güç zehirlenmesi dediğimiz kavram ne olacak? Gücü elinde toplayan bir kişi, ülkeyi felakete sürüklerse ne olacak? Tarihte örnekleri vardır; Hitler. Öyle bir sürecin içine girdik ki, Türkiye’de aynı normları, aynı kuralları neredeyse benimser hale geldi. Bundan hepimizin özenle kaçınması gerekiyor. Darbecilerin bir özelliği daha var; darbeciler kendi hukuklarını oluştururken kendilerini özenle koruma altına alırlar. Bütün darbe anayasalarında darbecilerin yargılanmamasını öngören kurallar koyarlar. Biz hiç kimsenin özel koruma altına alınmasını istemeyiz. Hukuk herkes için eşit uygulanmalıdır, herkes hukukun önünde eşit yurttaş olarak saygı duymalıdır, gerekirse yargılanmalıdır, gerekirse ifadesini vermelidir. Çünkü adalet, sadece benim için geçerlilik kuralı olmamalı. Bu ülkede yaşayan herkes için geçerli kural olmalıdır" ifadelerini kullandı.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Üzerinde durulacak temel konulardan birisinin de anayasa değişikliğine uygun koşulların olup olmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Olağanüstü halin uygulamalarının olduğu bir dönemde, düşüncelerin özgürce ifade edilemediği, yargının bağımsızlığının olmadığı, hukukçuların bile rahat konuşamadığı, üniversitelerin susturulduğu bir dönemde acaba tutarlı ve sağlıklı bir anayasa değişikliği yapabilir miyiz? 12 Eylül 1982 Anayasası’nın hazırlandığı ve kabul edildiği koşullarla birlikteyiz, aynı koşulları yaşıyoruz. Aynı koşulları yaşıyorsak, o günün tablosu ile bugünün tablosu arasında bir fark yoksa, 12 Eylül darbe anayasasını eleştiriyorsak, yeni bir anayasa yapıp, tartışmadan, konuşmadan, düşüncelerimizi özgürce açıklamadan nasıl daha güzel bir anayasa yapabiliriz? Anayasalar birer toplumsal uzlaşma belgeleridir, yani anayasa kitapçığını eline alan her yurttaş, ’Bu benim anayasamdır’ demelidir. Anayasalar bir partinin mutfağında hazırlanmaz, bir partinin dünyaya bakışıyla hazırlanmaz, bir partinin kültürüyle hazırlanmaz. Anayasalar aynı zamanda evrensel kuralları da içermek zorundadır. Eğer uygar dünyanın bir parçası olmak istiyorsak. Uzlaşma olmadan dayatma kültürüyle anayasalar hazırlanmamalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Darbe gecesi, televizyonlara gönderdiği metine işaret eden Kılıçdaroğlu, 4 partinin imzaladığı ortak bildiriden de söz ederek, "Orada da parlamenter demokratik sistemimize vurgu yapıyoruz. 15 Temmuz’dan bu yana ne oldu? Neden parlamenter demokratik sistemimizden vazgeçiyoruz? Neden parlamentoyu aşağılıyoruz? Milli iradeyi bir kişinin iki dudağı arasına neden hapsediyoruz? Bir kişiye, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni neden teslim ediyoruz?" şeklinde konuştu.
(İHA)