Prof. Dr. Bilgili, son 20-30 yıllık verilere bakıldığında yangın sıklığında artış yaşandığına dikkat çekerek, bunun uzun vadede yaşanan kuraklıklardan kaynaklandığını söyledi.
Trabzon’un da içinde bulunduğu Doğu Karadeniz Bölgesi'nde 50-100 yıllık süre içerisinde bölgede çok daha fazla ve şiddetli yangınların görülme ihtimali olduğunu kaydeden Prof. Dr. Bilgili, Karadeniz’in ardı Amasya ve Çorum’a uzanan hatta son 20 yılda ciddi kurumaların yaşandığını da belirtti.
Sempozyumda dünya ve Türkiye’deki ekosistemlerle ilgili karşılaştırmalar yapan Prof. Dr. Bilgili, bazı ekosistemlerde bir ağacın ölmesinin ardından o ağacın yerine başka bir ağacın büyüdüğünü kaydederek, ancak Türkiye’deki çam ekosisteminde alan açılması gerektiğini, ağacın gölgede büyüyemediğini ifade etti.
Yenilenebilmesi için alan açılması gerekir
Prof. Dr. Bilgili, “Bizim çam ekosistemlerini düşünün. Akdeniz, kızılçam, karaçam, sarıçam genellikle saf meşcereler oluştururlar. Bunların yenilenebilmesi için alanın açılması gerekir. Ama diğerlerinde öyle bir alan açılımına ihtiyaç yoktur. Çünkü bunlar gölgeye dayanıklı türlerdir. Kendi gölgeliklerinde gençliklerini getirebilirler. Ancak çam türleri gölgeye dayanıklı değildir, kendi gençliklerini gölgelerinde getiremezler. Dolayısıyla bu ekosistemlerin dinamiğinde böyle bir alan açımı gereklidir. Ya bunu biz yaparız, Orman Mühendisleri olarak keseriz, tıraşlama yaparız; ya da böcek gelir öldürür, rüzgâr devirir, heyelan olur ya da yangın gelir.”
Bazı ekosistemlerde yangının rolü önemlidir
“Dolayısıyla bazı ekosistemlerde yangının rolü çok önemlidir. Afrika savanlarında, Akdeniz ekosistemlerinde... Belki birçoğunuz için şaşırtıcı gelecektir ama dünyada en çok orman yangınının çıktığı yerler, kuzeyde Sibirya gibi karlı ve soğuk bölgelerdir. Her yıl 10 ila 50 milyon hektar orman yanar. Türkiye’nin orman varlığı ise 23 milyon hektardır. Bu bir gerekliliktir. Eğer o bölgelerde yangın olmazsa, 50-100 yıl içinde ekosistem kaybolur, turbalığa dönüşür.”
“Çam ekosistemleri kesintilidir; yani ömrünü tamamladığında kesintiye, alanın açılmasına, tohumların yeniden çimlenmesine ihtiyaç duyar. Dünya genelinde birçok büyük ekosistem bu yapıya sahiptir. Dünya ekosistemlerinin yarısı bir şekilde yangınlarla iç içedir. Yüzde 25’i ise doğrudan yangınlara bağlıdır.”
“İklim değişikliği nedeniyle bu sistemlerin nasıl evrileceğini teknik olarak iyi değerlendirmek gerekiyor. Yangınlara karşı yapabileceğimiz tek şey, bu tehdide karşı hazırlıklı olmak ve zararın şiddetini azaltmaya yönelik önlemler almaktır. Bu da yangınla mücadele sırasında yapılmalı.”
Aynı anda kullanma ihtimalimiz yok
Türkiye’de yangına müdahale araçlarına da değinen Prof. Dr. Bilgili, “150 uçaktan, hava aracından bahsediliyor. Gerçekte Türkiye’nin bu kadarına ihtiyacı yok. Çünkü hepsini aynı anda kullanma ihtimalimiz yok. Üç hava aracı havadayken çarpışma riski taşıyor. 10 farklı noktada aynı anda yangın çıksa ve bu kadar aracı havalandırsanız, hava operasyonları iptal olur. Her şeyi yerinde, zamanında ve ihtiyaç kadar yapmak lazım. Ama esas sorun, biz ekosistemleri anlamadan müdahale ediyoruz.”
“Yangınlardan daha fazla zararı, biz kendimiz veriyoruz. Araziye girip sürerek, traktör ve dozer sokarak daha büyük zararlar oluşturuyoruz. Bazı uygulamalarımız yangın riskini artırıyor, bunun bile farkında değiliz.
Yangınların ekosistemlere etkisini anlamak için ‘yangın rejimi’ kavramını bilmemiz gerekiyor. Her yangın aynı etkiyi yaratmaz. Yangının ne sıklıkla geldiği, geldiğinde enerji çıktısı, yanıcı madde tüketimi, hangi mevsimde ve ne büyüklükte gerçekleştiği gibi faktörler çok önemlidir.”
“Eğer bir alana her yıl yangın geliyorsa, orada sadece ot yetişebilir; yani çayır ekosistemi olur. Ama 10-20 yılda bir yangın gelirse, büyük boylu ağaçlar yetişemez. 30, 50, 100 yıl aralıklarla yangın olursa, o zaman büyük ağaçların bulunduğu ormanlar oluşur.”
“İklim rejimi değişirse, örneğin Doğu Karadeniz gibi yangın görülmeyen bölgelerde yaz kuraklıkları uzun sürerse, ölü örtü kurursa, büyük çaplı yangınlar oluşabilir. Böyle bir durumda ekosistemlerin yapısı bozulur ve aynı yapıya tekrar gelmesi 50-150 yıl alabilir, hatta mümkün olmayabilir.”
Çok daha fazla alanı etkileyen yangınları görme ihtimali artıyor
“Doğu Karadeniz Bölgesi’nde son 20-30 yıllık verilere baktığımızda yangın sıklığının arttığını görüyoruz. Bunun da uzun süreli kuraklıkların daha sık yaşanmasından kaynaklandığını biliyoruz. Bu nedenle önümüzdeki 50-100 yıllık süreçte çok daha şiddetli ve geniş alanları etkileyen yangınları bölgemizde görme ihtimalimiz artıyor.”
“Karadeniz’in ardı Amasya’dan Çorum’a uzanan hatta da son 20 yılda ciddi kurumalar yaşandı. Bunun nedeni, yaz aylarında yaşanan orta ve uzun süreli kuraklıklardır.”
“Olay iki yönlü: Biri 100-150 yıllık sürede ortalama sıcaklıkların ve yağış düzenlerinin değişmesiyle ilgili genel yapı değişimi. Diğeri ise kısa süreli, örneğin Trabzon Boztepe’deki kurumalar gibi. Atatürk Köşkü’nün altındaki ladin alanlarında da böcek istilaları ve kurumalar görüldü. Bunların temel sebebi de kuraklıktır.”
Orman yangınları bazı ekosistemlerin ayrılmaz parçasıdır
“Orman yangınları bazı ekosistemlerin ayrılmaz bileşenidir. Bu gerçeği kabul ederek, bilerek ve anlayarak bu yangınlarla birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Tıpkı deprem gibi, karşı koyamayız ama zararın şiddetini azaltacak önlemler alabiliriz.”