Trabzon Kent Konseyi’nin 24-25 Haziran tarihlerinde düzenlediği Ulusal İklim Değişikliği ve Su Sempozyumu’nda, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ersan Başar, “Antarktika’nın Jeolojik Yapısı” başlıklı sunumunda kutup bölgelerindeki değişimleri ve bu değişimlerin küresel sonuçlarını bilimsel verilerle aktardı.
“DÜNYA HARİTASINDA UNUTULAN DEV KITA: ANTARKTİKA”
Antarktika’nın Türkiye’nin 17 katı büyüklüğünde bir kıta olduğunu ve dünyanın en büyük tatlı su rezervini barındırdığını belirten Başar, “Burası uzun yıllar haritalarda alt sırada yer aldığı için göz ardı edildi. Oysa dünyanın kontrol merkezlerinden biri” dedi.
Başar, özetle şu ifadeleri kullandı:
“Bir takım yeni kavramlar, yeni ifadeler artık karşımıza çıkacak. Yeryüzü sıcaklığı yine artıyor. Sıcaklığın artması, zaten hepinizin bildiği soruları ortaya çıkarıyor.
Tabii deniz seviyesi yükseliyor. Deniz seviyesi belli bir noktadan sonra yükselmeye başladığında, artık yaşam alanlarımız, ekonomik bölgelerimiz, şehirlerin en önemli noktaları, turizm ve rekreasyon alanlarımız sular altında kalacak.
DENİZ BUZLARINDA BÜYÜK AZALMALAR MEYDANA GELİYOR
Deniz buzlarımızda büyük bir azalma meydana geliyor. Deniz buzları, okyanuslardaki akıntıların kalp pompası gibidir. Bütün okyanus akıntılarının ilk hareketini, ivmesini veren yapılar deniz buzlarıdır. Daha sonra buzullarımız eriyor. Dağlardaki buzullarımız eriyor. Kutuplardan gelen buz dağlarımız çok hızlı bir şekilde eriyor ve bu kütleler yavaş yavaş kayboluyor. Antarktika ve Arktik’e baktığımızda aslında çok farklı yapılar görüyoruz. Bunlardan biri maalesef dünya haritasında alt katta kalmış, son zamanlara kadar göz ardı edilmiş, her zaman doğrudan ilgi görmemiş bir bölge. Öğrencilik dönemlerimizde dünya haritasında sınıfın altında kaldığı için öğretmenlerimizin de bize çok bahsetmediği bir alan. Burası neresi biliyor musunuz? Antarktika. Türkiye’nin 17 katı büyüklüğünde bir kıtadan bahsediyoruz ve dünyadaki en önemli tatlı su rezervinin merkezinden bahsediyoruz. Dünyanın kontrol noktasından bahsediyoruz. Diğer tarafta, Arktik’e baktığımızda ise çok daha farklı bir yer görüyoruz. Burada bir kıta yok, donmuş bir okyanus var. Milyonlarca yıldır donmuş bir yapı. Dünyadaki akıntıların, deniz hareketlerinin esas merkezini oluşturuyor. Buradaki nokta çok önemli çünkü burada deniz buzlarımız var. Diğer tarafta Antarktika’da ise buzullarımız var. Biri deniz buzu, diğeri buzul; ikisi de farklı yapılar.
ANTARTİKA ÇOK DAĞLIK YAPIYA SAHİP
Antarktika ismi nereden geliyor? 200 milyon yıldır yağış almayan çok özel bir kıtadan bahsediyoruz. Ancak bu kıta, sanayi devrimi ile birlikte çok hızlı bir şekilde değişmeye başladı. Antarktika çok dağlık bir yapıya sahip. Okyanustan gelen atmosferik hareketlerden çok etkileniyor ve bu bölgelerde önemli hareketler meydana geliyor. Ortalama 2.000 metre kalınlığında bir buz kütlesi var. 14 milyon kilometrekareden fazla bir alanı kaplayan devasa bir buz tabakası. Bunu şöyle düşünebiliriz: Evinizdeki buzdolabının buzluğundaki buzlar gibi. Eğer buzdolabının fişini çekerseniz, buzlar erir ve yiyecekleriniz bozulur.Bu buz kütlesi de aynı şekilde dünyanın soğuk dengesini sağlıyor.
Bu buz kütlesi aslında bir hard disk gibi. Nasıl mı? Milyonlarca yıl önceki buzul çağlarına ait tüm veriler burada kayıtlı. Üzerine buz katmanları eklenmiş ve günümüze kadar gelmiş. Buz donarken içinde hava kabarcıkları hapsolur. İşte binlerce yıl önce oluşan buzlar, o dönemin atmosferik verilerini saklıyor. Antarktika, dünyanın bir arşivi. Buradan geçmişe dair pek çok bilgi elde edebiliyoruz.
BUZUN ALTINDA ÇOK ÖNEMLİ NEHİRLER, GÖLLER VE EKOSİSTEMLER VAR
Ayrıca buzun altında çok önemli nehirler, göller ve ekosistemler var. Örneğin, Avrupa’nın en büyük göllerinden biri büyüklüğünde “Vostok Gölü” gibi yapılar var. Buradaki yaşamı henüz tam olarak bilmiyoruz. Bu ekosistem, bizim için keşfedilmesi gereken bir alan. Bilim insanları Antarktika’da yoğun şekilde çalışıyor. Türkiye de 2016 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda her yıl Antarktika’ya öi Artik’e görevler yapıyor. Buradaki bilinmeyenleri çözmek ve dünya bilimine katkı sağlamak amacıyla çalışmalar yürütülüyor. Aynı zamanda bilim diplomasisi yapılıyor. Gelecekte bu bölgedeki su kaynaklarına, minerallere veya biyolojik çeşitliliğe ihtiyaç duyulduğunda Türkiye’nin de masada, oy kullanabilmek için, hak sahibi olabilmek için çalışmalar yürütülüyor.
ARKTİK’TE DEĞİŞİM
Arktik’teki deniz buzu, yıllara göre her yaz ve kış mevsiminde değişim gösteriyor. Deniz buzu oluşurken tuz dengesini değiştiriyor ve bu da okyanus akıntılarının oluşmasını sağlıyor. Bu akıntılar, dünyadaki tüm okyanus hareketlerinin temelini oluşturuyor. Ancak sanayi devrimiyle başlayan sıcaklık artışı, iklim değişimini adını verdiğimiz bazı şeylerden dolayı deniz buzundaki genişleme alanlarını azalıyor. Kışın genişleyen buzullar, yazın daha fazla eriyor. Bu da tuz dengesini ve akıntı profillerini olmlası gerektiğinden daha düşük seviyede etkilemeye başlıyor. Bundan dolayı akıntı profillerinden farklı yapı elde edilmiş oluyor. Ayrıca bu bölgedeki canlı türleri de yukarı doğru hareket etmeye başlıyor. Aynı tropik bölgelerdeki Akdeniz’den, Karadeniz’e girmesi gibi..Canlı yapısında büyük değişiklik söz konusu olmaya başlıyor. Artik’te hiç görülmeyen canlılar o Artik alan içinde çokça görülmeye başlıyor.
DÜNYADAKİ 3 BÜYÜK BUZ KİTLESİ…
Dünyada üç büyük buz kütlesinden bahsedebiliriz: Antarktika, Arktik, Himalaya Buzulları.
TÜRKİYE’DEKİ BUZLAR ERİYOR
Maalesef Küresel Isınmaya bağlı olarak, dünyadaki 5 bin metrenin altındaki buzullar hemen hemen erimeye başladı. Türkiye’deki Erciyes Buzulu tamamen yok. Kaçkar’ın buzulu bitmek üzere… Ağrı Dağı buzulları son 40-50 yılda büyük ölçüde azaldı. Alpler’deki buzullar da eridiği için brandalarla kapatılmaya başlandı, yazın dağcılık faaliyetleri yasaklanmaya başlandı. Himalayalarda da buzullar yer değiştirmeye başladı. Ve büyük şekilde ısınma sonucunda buzulların erimesi çok belirli seviyeye geldi. Bu da dünyadaki buz dengelerini, Himalayalar ve diğer daglardaki buzulların erimesiyle bu dengeleri iyice değiştirmeye başladı.
BUZULLAR ERİDİKÇE NE OLUYOR?
Esas problem şu: Buzullar eridikçe altındaki kara yüzeyi ortaya çıkıyor. Beyaz buz, güneş ışınlarını yansıtırken, kara yüzeyi daha fazla ısıyı emiyor. Bu da daha fazla erimeye yol açıyor. Ayrıca buzulların altındaki donmuş toprak (permafrost) çözülünce içindeki karbon açığa çıkıyor. Bu da sera etkisini artırıyor. Yani bir domino etkisiyle erime hızlanıyor. Artık dönülmez noktaya gelmeye başlıyor. Sanki dünyanın üzerine yorgan örtülmüş, sıcaklık arttıkça artıyor gibi durum söz konusu oluyor.
YENİ DENİZ YOLLARI VE EKONOMİK ETKİLERİ
Dünya ticaretinin %90’ı deniz yoluyla yapılıyor. Geleneksel rotalar (örneğin Süveyş Kanalı) maliyetli ve zaman alıcı. Ancak Arktik’teki buzulların erimesiyle yeni bir rota ortaya çıktı: Kuzey Deniz Yolu. Bu rota, Çin’den başlayıp Rusya kıyılarından geçerek Atlantik’e ulaşıyor. Mesafeyi %40’a varan oranda kısaltıyor.
Ancak bu rota şimdilik Rusya’nın kontrolünde. Rusya, Çin’in bu rotayı tamamen kullanmasına izin vermiyor.
Kutuplardaki değişim sadece bir çevre sorunu değil. Ekonomiyi, ticareti, balıkçılığı ve uluslararası politikayı da etkiliyor. Türkiye, Antarktika’da bilimsel çalışmalarla bu sürece dahil oluyor. 2030’da kalıcı bir üs kurulması bekleniyor”