Özel Karadeniz Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Nuray Keçe, hastaların normal doğum ile ilgili korkularının bu yöntem ile en aza indirildiğini belirterek, Epidural Anestezi'nin trombosit sayısı 100 bin’in altından olan anne adaylarına uygulanamadığını söyledi. Doğum ağrılarını kontrol altına almak için en etkili yolun Epidural Anestezi olduğunu kaydeden Keçe, “Epidural Anestezi vücudun belden aşağısında belirli bir bölgede, ağrı iletimini engelleyen bölgesel anestezi türlerinden biridir. Bu konuda deneyimli anestezi uzmanları tarafından uygulanır. Doğum ağrısını kontrol altına almakta en etkili yol olmakla birlikte, sezeryan başta olmak üzere bel seviyesi altında yapılan pek çok operasyonda da ‘epidural anestezi’ uygulanabilir” dedi.

Epidural Anestezi'nin nasıl uygulandığını anlatan Keçe, “Uygulamada bir iğne yardımıyla belde iki omur arasından girilerek, dura adı verilen zarın önüne ulaşılır ve buraya lokal anestezik madde verilir, ‘kateter’ dediğimiz misina gibi ince bir boru yerleştirilerek, ağrı uyarılarının beyine ulaşması engellenir. Normal doğumda ve sezeryanda işlem olarak yapılan şey aynı olmakla beraber, kullanılan ilacın dozları değişiklik gösterir. Çünkü normal doğumda hastanın, ‘ıkınma’ gücünü etkilememek için ilaç dozu ayarlanır. Hastada motor blok dediğimiz hareket kaybı olmaz. Anne adayı doğum ağrılarını hissetmez ama dokunmaları hissedebilir, yürüyebilir ve zamanı geldiğinde ıkınabilir. Ancak sezeryan bir ameliyat olduğu için uygulanan ilaç dozu daha fazladır. Yerleştirilen kateter sayesinde ameliyat sonrası ağrı pompası ile hastanın ağrı tedavisi de yapılır” dedi.

Normal doğumda Epidural Anestezi'nin rahim ağzının 2-3 cm olduğunda uygulandığını vurgulayan Keçe, “Rahim ağzı açıklığı 2-3 cm olduğunda ve rahim kasılmaları düzenli hale geldikten sonra, işlem yapılır. En iyi uygulama anne adayı rahat iken kateteri yerleştirip, ilaç uygulaması için doğru zamanı beklemektir. Başarılı bir epidural uygulama için annenin hekimi ile iyi bir uyum içinde olması, uygun pozisyonu alabilmesi esastır. Genelde uygulama oturur durumda yapılır ve vücut dik durumdayken hafifçe geriye doğru yaslanırken vücut omur çıkıntılarını birbirinden ayıracak şekilde belden öne doğru bükülür, çene göğse doğru yaslanır ve her iki omuz aşağıya doğru bırakılır. Bu şekilde pozisyon oluşturulduktan sonra sırta ve bel bölgesine antiseptik ilaç sürülerek bölge mikropsuz hale getirilir ve bölge steril örtülerle örtülür. Uygulamanın yapılacağı hizada cilt ve cilt altındaki dokular ince bir iğne ile uyuşturulur. İşlem sırasında sadece bu ince iğnenin girişi hissedilir. Daha sonra başka bir özel iğne ile epidural aralığa girilerek buraya kateter denilen ince tüp yerleştirilir ve vücuda flasterler yardımı ile sabitlenir. Kateterden ilaçların verilmesinden kısa bir süre sonra sancılar sona erer ancak rahim kasılmaları engellenmez, aynı şekilde devam eder. Bu andan itibaren doğum gerçekleşinceye kadar her şey aynıdır, ancak sancı hissedilmeyecektir. Yapılan çalışmalar doğru zamanda yapılan epidural analjezinin doğum eylemi süresini kısalttığını da göstermiştir” diye konuştu.

Epidural Anestezi sayesinden anne adayının bebeğini doğar doğmaz görebileceğini ifade eden Keçe, “En sık sorulan sorulardan biri bu gerçekten. Evet anne adayı doğum ağrılarını hissetmiyor ancak rahim açıklığı 8-9 cm olduğunda ve bebek başı vajene yerleştiğinde hissedilen baskı duygusu anne adayını ıkınmaya yönlendiriyor. Yani ağrı duyulmasa bile anne adayı bu baskı hissi ile ne zaman ıkınması gerektiğini hissediyor ve güçlü bir şekilde ıkındığında bebeğini dünyaya getirebiliyor. Herşeyden önce genel anestezi almıyor olmak büyük bir avantaj. Hasta bebeği doğar doğmaz onu görebilir ve en kısa zamanda emzirebilir. Ameliyat sonrası varolan kateter yardımıyla ağrı tedavisi de rahatlıkla yapılmaktadır. Bu da annenin doğum sonrasını da ağrısız ve çok daha konforlu geçirmesine önemli katkılarda bulunur” ifadelerini kullandı.

Spinal ve Epidural Anestezi arasındaki farklara değinen Uzman Dr. Keçe, “Her ikiside belden uygulanan bir anestezi tekniği olmakla beraber etkileri ve yapılışları birbirinden farkılıdır.Spinal anestezide direk beyin omirilik sıvısı içine ilaç verilir.Etkisi hemen başlar. Hasta ağrı ve acı duymadığı gibi belden aşağısını geçici bir süre hareket ettiremez. Spinal anestezide kateter yerleştirilmediğinden, uyuşukluk geçip operasyon ağrıları başladığında normal ağrı kesicilerle ağrı tedavisi yapılır. Baş ağrısı spinal anestezi sonrası çok daha sık görülebilen bir yan etkidir. Epidural anestezide ise ilaç uygulama yeri farklı olduğundan uygun dozlarda motor lifler yani kasların çalışmasını sağlayan sinir lifleri uyuşmadığından anne adayı kendini 'felç olmuş gibi' hissetmez ve bacaklarını bir kısıtlama olmaksızın hareket ettirebilir. Takılan kateter yardımıyla operasyon sonrası çok etkin bir ağrı tedavisi de yapılabilir. Bu anestezi şeklinin uygulanmasının sakıncalı olduğu durumlar çok azdır ve çoğu durumda başarıyla uygulanabilir. İşlemin başarısında işlemi uygulayan anestezi uzmanının tecrübesi göz ardı edilmemelidir.Bu anestezi şekli aktif kanaması olan,iğnenin batırılacağı bölgede enfeksiyonu olan, nörolojik hastalık şüphesi olan, trombosit sayısı 100 binin altında olan anne adaylarına uygulanmaz. Ancak en önemli uygulamama sebebi anne adayının istememesidir” şeklinde konuştu.