Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, bazaltik kaya tozu ile organik toprak veriminin arttırılabileceğini belirterek, “Trabzon fosfor ve potasyum bakımından zengin, biyodinamik tarımın en uygun ham maddesi olan alkali bazaltalar üzerinde kurulmuştur. Bu bazaltları kırıp değirmenlerde öğüterek 20 kilogramlık torbalar halinde Trabzon limanından iç piyasaya veya dünya piyasalarına sunmak mümkündür” dedi.

Biyodinamik tarımın organik tarımın bir adım ötesi olup, bazalt kayacı içerisindeki doğal ana ve iz elementlerle toprağa yeniden hayat vererek, bol, kaliteli, sağlıklı ürün elde etme yöntemi olduğunu kaydeden Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, yarıdan fazlası kalitesiz ve sığ olan topraklarımızda dışa bağımlı kimyasal gübrelemeyle sürdürülebilir, sağlık açısından uygun olan, bir tarım politikasının oluşturulamayacağını dile getirdi.

Bazalt kayası tozundaki 70 civarındaki doğal ana ve iz elementlerin verimsiz toprağa karıştığında topraktaki eksik elementleri tamamlayarak çok daha bol, kaliteli ve ucuz doğal organik ürün elde etmenin mümkün olabileceğini söyleyen Bektaş, “Suni gübreler kısa sürede bitkinin bol ve hızlı büyümesine katkı sağlarken toprağa hayat veren mikro organizmaların azalmasına, toprağın doğal dengesinin bozulmasına ve verimsizleşmesine neden olur. Oysa kayaç tozundaki doğal mineraller verimsiz toprağın mikro organizma miktarındaki artışına ve doğal toprak dengesinin yeniden kurulmasına neden olur. Bu şekilde yeniden canlandırılmış bereketli toprak, organik, nitelikli ve daha bol mahsul verir. Kayaç mineralleri ile zenginleştirilmiş topraktaki tarımda haşere, böcek, mantar veya hastalıklar için ek ilaçlamaya gerek yoktur” şeklinde konuştu.

Bazalt tozunun paramagnetik özellik taşıdığından dolayı atmosferin elektromanyetik gücünü organik bitki materyallerine aktararak ürün kalitesini ve verimini arttırdığını vurgulayan Bektaş, “Biyoloji ve Jeolojinin ortak ürünü olan Biyodinamik tarımda 40 m2 bir alan için 20 kilogram torba halinde ucuz bazalt tozu gerekmektedir. Ülkemizin yarısından fazlasındaki toprak sığ ve kalitesizdir. Başka deyişle toprak kalitesinin bir göstergesi olan mikro organizma ve onların besin kaynağı olan mineraller bakımından tüketilmiştir. Bu nedenle verimsiz topraklarda verimi artırmak için kullanılan aşırı kimyasal gübre zamanla toprağın daha da verimsiz olmasına, ürünün ise aşırı kanserojen nitrat, fosfat ve potasyum açısından zenginleşmesine neden olur. Verimsiz topraklardaki aşırı kimyasal gübreleme ile kanser hastalığı arasındaki ilişkiler bilim dünyasında oldukça yaygındır. Oysa biyodinamik doğal tarım, kimyasal gübre tarımına göre çok daha ucuz, sağlıklı, bol ve kaliteli ürün veren aynı zamanda toprak kalitesini ve dengesini sağlayan bir yöntemdir. Biyodinamik tarım Başta Avusturalya, Amerika, Brezilya ve Avrupa da kimyasal gübrelemeye alternatif olarak yaygın bir şekilde kullanılmakta ve her gün daha popüler hale gelmektedir” diye konuştu.

“Suni gübre sürdürülebilir bir çözüm değildir”

Küresel ölçekte, hızla artan nüfus ve etkin tarıma bağlı olarak, insanı besleyen toprak da hızlı bir şekilde sömürüldüğünü ve gün geçtikçe verimliliğini kaybettiğini belirten Bektaş, “Toprağı besleyen ve ona hayat veren mikro organizmalar topraktaki organik maddelerden özümledikleri mineraller ve elementler sayesinde yaşamaktadırlar. Bu nedenle sağlıklı, güçlü toprak, mineral ve elementler bakımından zengin topraktır. Ancak toprak zamanla elementler bakımından fakirleşerek verimsiz hale gelir. Sürekli suni gübreler ile üretim yapmak sürdürülebilir tarım açısından mümkün değildir.

Suni gübrelerin amacı kısa vadede sadece bitkileri beslemek olup, toprak verimliliğini artıran mikro organizmalar açısından önemli bir faydası yoktur. Oysa toprağa ve bitkilere hayat veren mikro organizmalar tıpkı insan hücreleri gibi doğal elementlere bağlı bir yaşam sürdürürler. Pudra haline gelmiş bazaltik kayaç tozundan verimsiz toprağa karışan 70 ana ve iz element mikro canlılar için doğal vitamin olarak hayati bir önem taşır. Vitaminlerle desteklenen mikro canlı bolluğu ve türleri de güçlü, verimli toprağın temel unsurunu oluştururlar. Doğal kayaç gübresi ile beslenmiş bu tür topraklardan çok daha ucuz, bol ve kaliteli doğal ürün elde etmek mümkündür. Bu yöntem başta Avusturalya, Brezilya, Amerika ve Avrupa da uygulanan ve doğal tarımın bir adım ötesi olan Biyodinamik Tarım olarak bilinir” ifadelerini kullandı.

"Bazalt tozu ürün kalitesini ve verimini artırır"

Organik tarımın ve biyodinamik tarımın çok benzer özellik taşıdığını kaydeden Bektaş, şöyle konuştu:

Organik tarımda toprağa hayat veren mikro organizmalar besinlerini doğrudan topraktaki organik maddelerden sağlar. Ancak küresel ölçekte toprak organik maddelerce fakirleştiğinden toprakta verimsizleşmiştir. Biyodinamik tarımda ise organik elementlerce fakir olan çorak topraklara mikro canlılara enerji veren doğal ana ve iz elementler bazaltik kayaç tozu ile kazandırılır. Bu yöntemle toprak mikro organimalar açısından bollaşarak yeniden canlanır ve üretken hale getirilir. Bazalt tozu toprak ve suda çabucak çözülerek içindeki silis, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum ve fosfor gibi ana elementler ile bakır, çinko, molibden gibi iz elementleri toprağa verir. 70 kadar ana ve iz element topraktaki eksik elementlerin tamamlanmasına ve güçlü, sağlıklı bir toprak oluşmasına olanak sağlar. Örneğin bazalt tozundaki silikatlar bitkileri haşere ve mantar istilasından korurken magnezyum fotosentez olayını hızlandırır. Fosfor bitkilerin çok daha fazla ürün vermesini sağlar. Kalsiyum bitki hücre duvarlarının yapımından sorumludur. Bazalt tozu paramagnetik özellik taşıdığından dolayı atmosferin elektromagnetik gücünü bitki materyallerine aktararak ürün kalitesini ve verimini artırır.”

“Ülkemizde taş endüstrisinde bazaltik toza yer vermeliyiz”

Ülke topraklarının yarıdan fazlasının organik madde bakımından fakir olduğundan kalitesiz toprak sınıfına dahil edildiğini vurgulayan Bektaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ürün rekoltesi suni gübrelemeğe bağlıdır. Ancak bu sürdürülebilir sağlıklı bir tarım politikası değildir. Ülkemizde taş endüstrisi oldukça gelişmiş olmasına rağmen toprağı doğal yöntemlerle yeniden canlandıran biyodinamik tarımın pek bilinmemesinden dolayı bazalt tozu endüstrisi de henüz gelişmemiştir. Basından izlediğimiz kadarı ile Trabzon’dan Rusya ve Gürcistan’a bazalt taşı ihraç edilerek yılda 8milyon dolar girdi sağlanmaktadır. Liman inşaatında kullanılacağı ve suya dayanıklı olduğu iddia edilen bu koyu renkli bazaltlar aslında içerdiği yüksek orandaki fosfor bakımından biyodinamik tarımın ideal ham maddesini oluşturur. Şurası bir gerçek ki liman inşaatında kullanılması gerekli açık renkli magmatik kayaçlar suda çözünme açısından koyu renkli bazaltlardan daha fazla direnç gösterir. Suni gübre açısından dışa bağımlı bir ülkeyiz. Her yıl 5 milyon ton gübreye 5 milyar dolar ödemek zorundayız. Oysa çok daha ucuz olan ve toprağa yeniden hayat veren bazalt tozuna bağlı organik, tarım suni gübre tarımına alternatif özelliktedir. Trabzon ili fosfor ve potasyum bakımından zengin, biyodinamik tarımın en uygun ham maddesi olan alkali bazaltalar üzerinde kurulmuştur. Bu bazaltları kırıp değirmenlerde öğüterek 20 kilogramlık torbalar halinde Trabzon limanından iç piyasaya veya dünya piyasalarına sunmak mümkündür. İç piyasaya sunulan ucuz bazalt tozu Türkiye’nin verimsiz topraklarına yeniden hayat vererek organik tarımın bol ve kaliteli ürünleriyle gündem oluşturabilecektir. Gün geçtikçe verimsizleşen topraklarımızda verimi artırmak için kullanılan aşırı kimyasal gübreleme kanser hastalığının en belirgin nedeni olacaktır. Biyodinamik tarım bu açıdan kimyasal tarıma alternatif sayılabilir.”