Memorial Diyarbakır Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Serdar Baygeldi, meme kanseriyle ilgili bilgi verdi.
Meme kanseri riskini en aza indirmek için hastalığa neden olan değiştirilebilir risk faktörlerinin ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Op. Dr. Baygeldi, hormonlu gıdalardan ve özellikle yağlı yiyeceklerden uzak durmanın, ilk doğumu 30 yaşından önce yapmanın, emzirmeye özen göstermenin, alkol ve sigara kullanmamanın meme kanseri riskini azaltan önemli faktörler olduğunu söyledi. Op. Dr. Baygeldi, “Son dönemlerde soya izoflavanlarının östrojene benzer etkileri meme kanseri ile ilişkili olabileceği deneysel çalışmalarda ortaya koyulmuştur. Ayrıca A, C, E vitaminleri ile beta karotenin, likopenin ve antioksidanların yetersiz olması meme kanseri riskini artırabilir. Özellikle 50 yaş üstü kadınlar bu vitamin ve besinlere karşı dikkatli olmalıdır. Ayrıca bu kanser türünde genetik yatkınlık da çok önemli bir faktördür. Ailesinde meme kanseri öyküsü olan özellikle anne, teyze, abla gibi birinci derece yakınları meme kanserine yakalanmış olanlar risk grubunda bulunduklarını bilerek doktor kontrolü altında olmalıdır” dedi.

ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR
Son dönemlerde, meme kanseri vakalarının artmakla birlikte tedavideki önemli gelişmelerin de yaşam oranlarını arttırdığını ifade eden Op. Dr. Baygeldi, “Erken dönemde teşhis edilen meme kanseri vakaları, günümüzde tamamen tedavi edilebilmekte ve hasta kanserden kurtulmaktadır. Kanser tanısı konulan hastalar; sosyal yaşamdan kopmamaları, morallerini yüksek tutmaları ve tedavi sürecinde yaşanabilecek sıkıntıları en aza indirecek önlemler açısından bilgilendirilmelidir. Hastaların günlük yaşamlarına devam etmelerini sağlamak, tedavi sürecinin olumlu sonuçlanması için oldukça önemlidir” diye konuştu.

CERRAHİDE ÖNCELİKLE MEME KORUNUR
Meme kanseri tanısı konulan hastalarda birtakım tarama testleri yapılarak, hastalığın başka organlara da metastaz yapıp yapmadığının araştırıldığını hatırlatan Op. Dr. Baygeldi, “Böyle bir durum yoksa kanser memede sınırlıysa cerrahi tedavi planlanır. Uzak organ metastazlarında ise tümör çapı büyükse cerrahi öncesinde neoadjuvant tedavisi ardından da cerrahi müdahale yapılır. Her meme kanserinde memenin tümünü almaya gerek yoktur. Tümörün bulunduğu bölge, yerleşim şekli ve türüne göre son dönemlerde meme koruyucu cerrahiler ön plana çıkmaktadır. Bu tedavide memenin tümü değil sadece tümörlü alan alınmaktadır. Multidisiplinel yaklaşım ile cerrahi sonrası kemoradyoterapi nüks oranını oldukça azaltmaktadır. Total mastektomi yapılsa bile aynı seansta rekonstrüktif cerrahi ile hastaya yeni bir meme yapılması mümkündür” şeklinde konuştu.

KANSERE KARŞI BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ GÜÇLÜ OLMALI
Güçlü bir bağışıklık sisteminin tüm hastalıklarda olduğu gibi meme kanserinden korunmada da etkili bir faktör olduğunu vurgulayan Op. Dr. Baygeldi şunları söyledi:
“Her gün düzenli olarak lif ve probiyotik maya içeren gıdaların yanı sıra süt, yoğurt gibi gıdaların da alınması hem sağlığın korunması hem de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ile kanser riskini azaltan önemli faktörlerdir. Son yıllarda bazı merkezlerde yapılan çalışmalar, B vitamininin meme kanseri riskini yüzde 50 oranında azalttığını göstermektedir. Bir başka çalışmada B vitamini eksikliği olan ve meme kanseri teşhisi konulan hastalarda, metastaz riskinin B vitamini düzeyi normal olanlara göre daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Balık, yumurta sarısı, süt ve süt ürünleri, tereyağı B vitamininden zengin olan besinlerdir.”
(İHA)