DÜZCE (AA) - İç hastalıkları ve kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, bazı hastalıkların genetik olmadığını ifade ederek, "İstikbalimiz, geleceğimiz bağırsaklarımızdadır. Bağırsaklarımız çok önemli bir organ. Üç rafine beyaz da bağırsaklarımızın içinde bulunan sağlıklı dost bakterilerimizi ve hücrelerimizi yok ediyor." dedi.

Düzce Belediyesi Kültür Merkezi'nde Düzce Valiliği tarafından organize edilen, "Okur-Yazar Buluşmaları" etkinliğine katılan Karatay, 51 yıldır hekim olduğunu ve Güney Afrika'da 'Dünyada ilk kalp nakli' yapan ekiple birlikte çalıştığını anlattı.

Teknolojinin çok ilerlediğini aktaran Karatay, şöyle konuştu:

"Tıp teknolojisi çok ilerledi, her ilerleyen teknolojiyi mümkün olduğu kadar Türkiye'ye gelip yerleştirmeye uğraşmış kişiyim. Modern yoğun bakımın kurulması, modern anjiyografi aletlerinin kurulması ve kalbe pil takılması konusunu kavgayla, dövüşle bu memlekete yerleştirdik, iyi de yaptık. Teknoloji çok ilerledi ama tıp ilerlemedi. Modern tıp diye bir şey yok. Tıp ilerlemedi, teknoloji ilerledi. Her türlü teknoloji ilerledikçe de hastalıklar arttı. Tüm gelişmiş ülkeler, devletler ve hükümetler, sağlık kara deliklerini kapatmak için halk sağlığı, hastalanmama üzerine yatırımlar yapmaya başladı."

- "Alışkanlıkların ortaya çıkardığı hastalıklar genetik değildir, aileseldir"

Prof. Dr. Karatay şöyle konuştu:

"İstikbalimiz, geleceğimiz bağırsaklarımızdadır" diyen Karatay, "Bağırsaklarımız çok önemli bir organ. Üç rafine beyaz da bağırsaklarımızın içinde bulunan sağlıklı dost bakterilerimizi ve hücrelerimizi yok ediyor. Bunlar rafine olmuş, fabrikaya girmiş-çıkmış şeker, rafine olmuş un ve rafine tuzlardır. Bu yeni bir şey değil, eskiden beri biliniyor."

Karatay, 3 rafine beyazdan kaynaklanan hastalıkların genetik olmadığını vurgulayarak, "Bu hastalıklar genetik değil ama aynı aile içindedir. Ailesel olması demek, genetik olduğunu göstermiyor. Ailesel olması demek, 'Armut altına düşüyor' demek. Annemizden ne görüyorsak onu yapıyoruz. Boşnak böreği ya da su böreği görüyoruz, onu yapıyoruz. Babamız kola, alkol içiyor, onu görüyoruz. Evdeki alışkanlıkların ortaya çıkardığı hastalıklar genetik değildir, aileseldir."

Tüm dünyadaki kalp doktorlarının en önemli ve büyük sorununun şeker hastalığı olduğuna dikkati çeken Karatay, şekerin tüm vücudu, hücreleri ve damarları tahrip ettiğini belirtti.

Karatay, meyve suyunun içinde bulunan früktoz şekerinin 5 karbonlu olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

"Taze olsun, olmasın, sıkılsın-sıkılmasın şekerli ve gazlı içecekler aynı alkol gibidir. Karaciğeri yağlandırır. 9-10 yaş grubundaki çocuklarımızdaki karaciğer yağlanmasının sebebi bu şekerli, gazlı içeceklerdir ve sağlıklı diye sıkılmış meyve sularıdır."

- "Hanımefendiler, beyefendiler, kalkın, hareket edin"

Karatay, her hastalık için genetik söyleminin kullanıldığını ve bunun yanlış olduğunu anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

"Alzaymır, parkinson, kalp krizi, şeker hastalığı, felç, otizm, kanserler... Ben diyorum ki bunların hepsi önlenebilir hastalıklardır. 'Annende alzaymır var sende de olacak' diye bir şey yok. Bunlar çok önemli, önlenebilir metabolik bozukluklardır. Bunların olması ilaç eksikliğinden değildir, vücuttaki metabolik dengenin bozukluğundandır. Annemizi, babamızı, ninemizi suçlamayalım, çünkü hiçbiri genetik değildir. Çocuklarımıza ve ana rahmindeki çocuklarımıza şeker vermeyeceğiz. Yaşımız ilerledikçe ona paralel olarak hareketimiz de artacak. Yaşımız ilerledi diye kenara çekilip oturmak yok. Hanımefendiler, beyefendiler, kalkın, hareket edin."

Prof. Dr. Karatay, sağlıklı beslenme konusunda katılımcılara kelle paça, kemik çorbası, fındık, fıstık yemelerini tavsiye etti.