Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Emral, şeker hastalığının oldukça sinsi bir hastalık olduğunu belirterek, önlem alınmazsa hastalarda körlüğe, hatta bazı uzuvların kesilmesine kadar gidebilecek sorunlar doğurabileceğini söyledi.

Prof. Dr. Rıfat Emral, şeker hastalığının tüm dünyada sıklığı hızla artan, oluşturduğu metabolik sorunlar nedeniyle de hayat kalitesini bozan ve hayatı kısaltan kronik bir hastalık olduğuna dikkat çekerek, dünyada 450 milyonun üzerinde insanın şeker hastalığıyla mücadele ettiğini söyledi. Son verilere göre Türkiye’de de yaklaşık 7 buçuk milyon şeker hastası bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Emral, “Şeker hastalığı yalnız kandaki şeker düzeyinin yüksekliğine neden olmaz, aslında vücudun tüm sistemlerini ve organlarını etkiler, tüm damarlarda sorunlara yol açabilir. Bunun sonucu olarak da hem kalp, hem beyin, hem de diğer organ ve kasları besleyen damarları etkileyerek gerek kalp krizi, gerek felç, gerekse böbrek yetersizliğine neden olabilir. Şeker hastalığı küçük büyük tüm damarları etkileyebilir” dedi.

ŞEKER BACAK KESİLMESİ VE KÖRLÜĞE NEDEN OLABİLİYOR

Prof. Dr. Rıfat Emral, şeker hastalığının oldukça sinsi bir hastalık olduğunu ifade ederek, hastalığın diyaliz gerektiren böbrek yetersizliği, körlük ve bacak, ayak kesilmesine kadar varabileceği uyarısında bulundu. Erkeklerde cinsel işlev bozukluğu, kadınlarda kuruluk nedeniyle cinsel isteksizliğin de en önemli nedenlerinin başında şeker hastalığı geldiğini kaydeden Emral, hastalığın kimi zaman ani bulgularla ortaya çıktığını, çoklukla da sinsi bir seyir izlediğini söyledi. Emral, çoğu hastanın şeker hastası olduğunu bilmeden yıllarca yüksek şeker düzeyleriyle yaşadığını ifade ederek, bu sinsi hastalığın geç farkına varılması nedeniyle daha da tehlikeli olabileceğine işaret etti. Emral, bu hastaların bir kısmının ilk kez kalp krizi veya felç geçirdiklerinde tanı aldıklarını belirterek, “Bunlar geç kalınmış vakalardır. Oysa hastalık daha organları etkilemeden tanınır ve önlem alınırsa şeker hastalığının gelişmesi de önlenebilir. Özellikle yemekten sonra rehavet çökmesi, çabuk acıkma, yemek gecikince ter boşalması, sinirlilik, özellikle cinsel bölgede kaşıntı gibi şikayetler uyarıcı olmalıdır. Bunların yanında ağız kuruluğu, gece idrara kalkma, iyileşmeyen yara, sabah uyandığında başında sersemlik hissi olanlar mutlaka şeker ölçümü yaptırmalı, gerekirse gizli şeker açısından da teste girmelidirler” diye konuştu.

40 YAŞ ÜSTÜ DAHA DİKKATLİ OLMALI

Emral, “Hiçbir şikayet olmasa bile ailesinde şeker hastası bulunanlar, yüksek tansiyon, kan yağlarında bozukluk, şişmanlık, gut hastalığı gibi diğer hastalıkları bulunanlar ve 40 yaş üstü tüm bireyler en az yıllık şeker ölçümlerini yaptırmalı, sonuç normal çıksa dahi belli aralıklarla bu ölçümü tekrarlatmalıdırlar” dedi.

Şeker hastalığı olduğu saptanan kişilerin ise mutlaka bir endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı ya da dahiliye uzmanının kontrolüne girmesi, kendisine önerilen sıklıkta bu kontrolleri de sürdürmeleri gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Emral, “Unutulmamalıdır ki şeker hastalığı adı gibi şeker bir hastalık değildir. Şeker hastaları önerilen diyet-egzersiz-ilaç tedavilerine uymazlarsa er ya da geç insulin kullanmak zorunda kalırlar ve şeker düzeyleri yüksek seyrettikçe kalp krizi, felç, böbrek yetersizliği, körlük, bacak-ayak kesilmesi, ereksiyon bozukluğu, doğurganlıkta azalma, hatta yağlanma nedenli karaciğer sirozu gibi ek birçok hastalığa daha maruz kalabilirler. Dolayısıyla şeker hastalığı kişinin hem hayatını zehreder hem de hayatını kısaltır” şeklinde konuştu.

(Neşra Durmaz/İHA)