Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Vırıt, "Televizyon olumlu şekilde kullanılırsa toplum için çok faydalı bir iletişim aracı olabilir ancak uygun kullanılmazsa insanın ruh sağlığını bozacak bir etken haline gelir" dedi.

Doç. Dr. Vırıt, yaptığı açıklamada, televizyonun toplum üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu, boş zamanları değerlendirme biçiminden
 düşünme ve hissetme biçimine, aile içi ve toplumsal ilişkilerin şekline kadar hayatın her alanında oldukça etkili olduğunu belirtti.

Televizyonunun insanın hayatını monotonlaştırdığına, duygusal ve sosyal yaşantısını kısıtladığına dikkati çeken Vırıt, şunları kaydetti:

"İnternet hızla hayatımızda yaygınlaşmasına rağmen televizyon halen toplumumuzda en sık kullanılan medya unsurudur. Televizyon hayatımızın neredeyse hemen her alanına girmiş durumda. Bizim kontrolümüz dışında televizyonun hayatımızın içinde olması önemli riskleri de beraberinde getiriyor. Sizin düşüncenizi, duygusallığınızı, çocuğunuzun ruhsal durumunu etkileyebilme potansiyeline sahip bir araç, sizin kontrolünüz dışında hayatınızın içinde yer alıyor. Maalesef günümüzde televizyon kanallarında her türlü olumsuz etkiye sahip yayınlar mevcut. Şiddet, cinsellik, bilgi kirliliği, abartılı veya çarpıtılmış bilgi, bilgi vermekten ziyade insanın duygusallığına hitap eden haberler mevcut. İnsanlar sürekli olarak verilen bu telkinlere maruz kalıyor. İnsanlar televizyon vasıtasıyla sunulan bir olayın veya bir bilginin sadece verilen tarafını görüyor, bütünlüğünü görebilme imkanına sahip değildir. Bütün bu olumsuzluklar insanların ruh sağlığını, düşünme biçimini, tercihlerini etkiliyor. Televizyon olumlu şekilde kullanılırsa toplum için çok faydalı bir iletişim aracı olabilir ancak uygun kullanılamazsa insanın ruh sağlığını bozacak bir etken haline gelir."

Yayıncıların sorumluluğu

Televizyon yayıncılarının çok sorumlu davranması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Vırıt, şöyle konuştu:

"Nasıl ki bizler herhangi bir insan topluluğu içinde konuşmamıza, davranışımıza itina gösteriyorsak televizyon yayıncılarının da aynı itinayı yayınlarında göstermesi gerek. Yoksa ’ben istediğimi yayınlarım, istemeyen seyretmez veya katılmaz’ anlayışı çok büyük bir sorumsuzluktur, iyi niyetten uzaktır. Özellikle çocukların etkilenmesi daha fazla ve kolay oluyor. Zira çocuklar, olayları ve durumları erişkinler gibi algılamazlar, onlar için çok farklıdır, düşünebilme kapasiteleri, duygusallıkları zor durumları kaldırabilecek durumda, ayırt edebilecek seviyede değildir. Dolayısıyla birçok yayın çocuklar için ruhsal olarak travmatik niteliğe sahip. Bu birçok psikiyatrik bozukluk için zemin hazırlayabilir. Hatta erişkinler için bile bu travmatik etkiden bahsedebiliriz."

İnsanların televizyonu izlerken seçici olması, kendilerine faydalı olabilecek yayınları izlemesi gerektiğini kaydeden Vırıt, Türkiye’de sorumlu medya yayıncılığı bilincinin yerleştirilmesi gerektiğine işaret etti.

ırıt, "İnsanlar o sorumluluğu hissederse neyin iyi, neyin kötü, neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu düşünüp bulabilir. Ticari kaygılar taşınıyorsa şu bilinmelidir ki iyi şeyin müşterisi her zaman daha fazladır ve daha süreklidir. Toplumumuz çok fazla televizyon seyreden bir toplum. İnsanlara neyi sunarsanız onu seyrederler. Bu bakımdan topluma ve insanlara iyilik yapma imkanına da geniş olarak sahiptir yayıncılar. Halk her zaman faydalıyı zararlıdan ayırt edemeyebilir ama yayıncılar bunu kolayca yapabilir" dedi.