Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Bilgin, uykuda solunum durması bozukluğunun (apne sendromu), hastayı ölüme dahi götürebilen ciddi bir hastalık olduğunu söyledi.

Hastalığı yaşayan kadar yatak partnerinin de yaşam kalitesini ve verimini düşüren, hatta hastayı ölüme kadar götürebilen uyku apne sendromu ile ilgili olarak bilgi veren Medicana Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Bilgin, "Uyku sorunları içinde en çok rastlanan ve doktora başvurma nedeni olan 'uykusuzluk'tur. Ancak horlama ve uykuda solunumun durması olarak tanımlanan 'apne sendromu', uykuyla uğraşan bilim adamlarınca ölüme götüren ciddi sonuçları nedeniyle daha çok önemsenmektedir" dedi.

Uyku evreleri hakkında bilgi veren Bilgin, "Uyku non-REM ve REM evrelerinden oluşur. Uykunun yarısını oluşturan NREM evre-1 ve 2'nin işlevleri halen bilinmemektedir. NREM evre 3-4 uykusu (derin uyku) ise fiziksel dinlenmeyi sağlar. Çocuklarda büyüme hormonu özellikle derin uyku döneminde salınır. Erişkinlerde ise hücre yenilenmesini ve organizmanın onarımını hızlandırır. NREM evre 3-4'te kişiyi uyandırmak zordur. Uyku sırasında vücut ısısında düşme özellikle NREM uykusunda oluşur. Bu dönemde kalp hızı, solunum sayısı azalır ve düzenli hale gelir. REM uykusu ise ruhsal dinlenme, hafıza ve öğrenme sürecinde rol oynamaktadır. Rüyalar en çok REM döneminde görülür ve kişi uyandırıldığında rüyasını en ince detayına kadar anlatabilir. Otonom sinir sisteminin aktive olması nedeniyle REM döneminde kalp hızı, solunum sayısı, kan basıncı artar ve düzensizleşir. Yaşlılarda uyku sırasında sık sık uyanmalar ve dış uyaranlara artan duyarlılık mevcuttur. Uykunun efektifliği azalır. Gündüz uyuklamalar sıktır. Normal uyku süresi kişinin kendini iyi hissettiği uyku süresidir. Uyku süreleri genetik faktörlerin etkisi ile kişiden kişiye değişmektedir" diye konuştu.

Horlama ve etkilerinin çok yaygın bir semptom olduğunu anlatan Dr. Salih Bilgin, "Populasyonun yüzde 40'ında görülür. Horlama uyku sırasında, gündüz sorun oluşturmayan farinks mekaniklerin değişmesi sonucu ortaya çıkar. Anatomik nedenlere (büyük tonsil, geniz Eti vs.) aşırı kilo, alkol alımı ve kullanılan ilaçlara bağlı olabilir. Üst solunum yolunun daralması solunum işinin artmasına neden olur. Bu da uykunun tekrarlanan parçalanmasına, yetersiz uykuya, gündüz bilinçsel fonksiyonların bozulmasına yol açar. Hastalık tedavi edilmeden, tek başına tedavi edilmesi klinik olarak yanlış sonuçlara neden olur. Tüm hastalıklar dışlandıktan sonra habituel horlamanın tedavisi yapılabilir" şeklinde konuştu.

HORLAMA TEDAVİSİ

Horlama tedavisine değinen Dr. Salih Bilgin şöyle konuştu: "İyi bir adale tonusu kazanmak için sportif bir yaşam biçimi seçilmeli. Horlayan kişiler uyku ilaçları, sakinleştirici ve antihistaminik denilen alerji ilaçlarını uykudan önce almamalı. Uykudan 4 saat önce alkol almaktan sakınmalı. Uykudan 3 saat önce ağır yemekten sakınmalı. Aşırı yorgunluktan sakınmalı. Uykuda sırt üstü yatmak yerine yana yatmak tercih edilmeli. Eski bir öneri olarak pijama sırtına tenis topu dikmek hala faydalı bir metottur. Böylelikle sırt üstü uyumaya engel olunur. Yatağınızın baş tarafı daha yukarıda olacak şekilde tüm yatağınız yaklaşık olarak 10 cm bir tarafa doğru çeviriniz. Bu amaçla yatağınız bir tarafı altına bir tuğla yerleştirmek amacınıza uygun olacaktır. Evde horlamayan kişilerin sizden önce uykuya geçmeleri için onlara süre tanıyın. Horlamanın neden olduğu en önemli hastalık, uykuda solunumun durması olarak tanımlanan "uyku apne sendromu"dur. Bu hastalığın belirtileri sabahları baş ağrısıyla uyanma, yataktan kalkmak istememe, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, sosyal, ailevi, cinsel ve iş sorunlarıdır. Çok fazla bilinmeyen apne, trafik kazası riskini 7-8 kat artırıp, iş kazalarına neden olmakta ve toplumdan topluma değişmekle birlikte yüzde 1-4 sıklıkta görülmektedir. Şeker hastalığı sıklığının yüzde 3, astım sıklığının yaklaşık yüzde 5 olduğunu düşünürsek ne kadar önemli bir sorunla karşı karşıya olduğumuz biraz daha netleşebilir."

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Bilgin şu bilgileri verdi: "Uykuda solunum durması bozukluğunun kardiyovasküler (sistemik hipetansiyon, iskemik kalp hastalığı, sol ve sağ kalp yetmezliği, ani ölüm), nörolojik (serebrovasküler hastalık, gündüz aşırı uyku hali, sabah baş ağrısı), psikiyatrik (karar verme yeteneğinde azalma, hafıza zayıflaması, unutkanlık, kişilik ve davranış değişikliği), endokrin (lipido azalması, empotans), gastrointestinal (reflü), hematolojik (sekonder polistemi), sosyoekonomik sonuçları mevcuttur.

Aynı zamanda yaşam süresini azalttığı bildirilmiştir. Yıllık ölüm oranı yüzde 2-3 olarak bildirilmiştir. Uyku apne sendromu tanısı, klinik şüphe sonrasında yapılan değerlendirme sonucunda 'polisomnografi' denilen tüm gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların kaydedildiği 'uyku testi' ile konur. Hafif olgularda kilo verme, üst havayolunun tıkayıcı anatomik engellerinden kurtulma (KBB operasyonları), ağız içi araç gibi tedaviler önerilmektedir. Ağır olguların tedavisi ise CPAP (sürekli pozitif basınçlı hava veren cihaz) adı verilen üst havayolunun açık kalmasını sağlayan cihaz ile yapılmaktadır. Tedaviye cevap dramatiktir; uyku kalitesi normale döner, horlama, nefes durmaları, gündüz uykululuk ortadan kalkar, insanlar normal yaşantılarına yeniden hem de en kısa zamanda dönmektedirler."