Evet tam yazımızı tamamlamıştık, haftanın değerlendirmesini yapmıştık ki, o acı haber ile sarsıldı yüreğimiz. 

Tadımız tuzumuz, kaçtı, betimiz benzimiz attı. 
Yine acı haber, yine bir aslan parçası dedik.  Sildik attık yolunu, suyunu, başkanını vekilini, sporunu, siyasetini Trabzon’un. 

Fotoğrafına baktık daha 24’ünde çakı gibi delikanlı Ünal’ımız. 
Ne günleri vardı oysa ki? 
Şimdi gel de başka bir şey yaz... 
Ne anlamı var ki, Ülkende huzur yok iken sen şehrinde onu şunu bunu yazmışsın. 

Sur dediler vur dediler, Mehmetçiğimizi bir çıkmaya sürdüler. Ama kimle, kime, nasıl. Bir cehennem misali, şehirler, mahalleler, merminin nereden geleceği belli değil. 
Düşman kaypak, hain, kalleş, namussuz, kahpe. 

Göğüs göğüse değil, eteklikle savaşıyor. 
Mehmetçiğimiz, oradaki vatandaşı kullanarak kurulan tuzaklarda bir bir cennete gidiyor. 
Ne kadar kötü günler görüyorsunuz. 
Yas ilan edemiyoruz, terörle mücadele edemeyen bir ülke derler diye. 

Gururumuzdan hasetimizden. Vatan sağolsun diyorsun, olsun da. 
Millet olmadan vatan mı olur? 

7 AYDA 257 şehit verdik. 

Neden Ulusal Yas ilan edilmiyor. 
Neden olağanüstü kararlar alınmıyor. 
Neden her şey normalmiş gibi yaşanıyor...

Ankara’da ki patlamada 95 kişi hayatını kaybedince Türkiye ayağa kalkıyor da, her gün 5’er 5’er askerlerimiz toprağa düşünce programlarını bile iptal etme tenezzühünde bulunmayan bazı siyasiler...
 
Ve onların siyasi ikballeri için kurdukları tezgahlarına kurban edilen Mehmetçiklerimiz. 
‘Artık analar ağlamıyor’ diye seçim çalışmaları yapanlar, sıkılmadan günde 5 tane şehit haberlerine rağmen gülerek fotoğraf paylaşmaktan geri kalmıyorlar. 

Siz gülün ama ağlayan anaların sayısı her gün daha da artıyor. 
Evet artık gözyaşı da kalmadı. 257 ana ile, 100’lerce evlat, eş, hala dayı, amca, yeğen. Hep birlikte, tüm Türkiye aylardır ağlıyor. 

Siz utanmadan sıkılmadan gülün. 
7 Haziran öncesi durulan, sonrası alevlenen ve bir türlü dinmek bilmeyen acılar bir bir yüreğimize saplanıyor. 
Tabuta sığmayan vücutları bir bir toprak altına koyarken, kimileri başkanlığın yalakalığı peşinde, kimileri sosyal medya kahramanlığının izinde, kaybettiği benliğini hırsları uğruna yerlerde süründürmeye devam ediyor. 
Kimi Allah’tan korkmaz, kimi kuldan utanmaz koltuk sevdalıları. 

Sanki ülkede hiç bir şey olmuyormuş gibi, sanki güneydoğuda bir iç savaş yaşanmıyormuş gibi. 
Ne demişti rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, 
Şehit Vermekten Daha Acı Bir Durum Varsa, O da Şehit Vermeye Alıştırılmış Bir Toplum Olmaktır! ... 
En acısı da şehit haberlerine alıştırılmış bir toplum olmaktır.".

Ne yazık ki durum bu?
Yandaş medyayı izliyorum, iki günde 11 şehit vermişiz, haberlerde ’12 terörist etkisiz hale getirildi, flaş haber, büyük operasyon’ diye diye bitiremiyorlar. 
Ulan 12 değil 12 milyon leş benim Mehmetçiğimin bir zerre tükürüğüne denk olmaz? Bırakın bu yalamalığı... 

Artık söz kalmadı, gözde yaş kalmadı. 
Magazin programları, eğlence programları, ahlaksız diziler almış başını giderken, artık logoların yanına Türk bayrağı ve siyah kurdele alışkanlığını da yitirdik. Çünkü sıradan oldu şehit haberleri. 

Tüm Türkiye ağlıyor, biz bir binada ambulans bekleyen kalleşlerin haberini izliyoruz. Vah efendim talep ettik de ambulans gelmedi. 
Ne ambulansı füze göndereceksin onlara füze.. 

İçinde, dışında, yakınında uzağında ne varsa darmadağın etmiyorsunuz da, ambulans istemişlerde gelmemiş te onu tartışıyorsunuz. Bırakın Allah aşkına millettin zihniyle oynamayı. 
Şimdi bunu okurken diyeceksiniz ki, mecliste havlayanların sesini kesemiyorlar, ‘Başlarım şimdi onların dokunulmazlığına deyip bir Tansu Çiller olamıyorlar, siz Sur’da bir şey yapmalarını bekliyorsunuz. 
Evet siz de haklısınız. 

Sayın Cumhurbaşkanım. Türkiye’de arkanızda milyonlar var iken, kendi topumuzu, tüfeğimizi, tankımızı, helikopterimizi, gemimizi üretiyorken, Ortadoğu, Müslüman Dünyası size büyük hayranlık duyup Dünya Lideri yakıştırması yaparken sizin Başkomutanlık yaptığınız Ordunuz bir apartmanın altına altındaki 5 hain ile ilgili ‘Giremiyoruz, alamıyoruz’ tartışması yapıyorsa, bir yerde bir şişirme, bir gaz, bir ego, bir pohpohlama, büyük bir hata ve şişirme vardır. 
Size verilen desteğin karşılığı daha fazla gözyaşı olmamalı. Ve siz kendi ülkenizin Lideri olmalısınız önce, kendi ülkenizde bir ilden başka bir ile güvenle gidemiyorken dünyanın sahibi olsanız ne olur ki? 
Sonra helal ediyoruz hakkımızı peki o ediyor mu?
 
Şehidim hakkını helal et diyoruz ama ediyor mu? 

Ona mermi sıkanla kol kola girenleri tüm Türkiye izlerken, şehitlerimiz bize haklarını helal eder mi? 
İmralı’da bebek katili, PKK’ya açık emirler yağdırırken, PKK’nın partisinin milletvekilleri, askere karşı savaşın talimatı vermesine rağmen mecliste dururken, acaba Mehmetçiğimiz bize hakkını helal eder mi? 

Yönetimin aldığı kararlardaki hataların en sık rastlanan ortak noktası, doğru soru yerine fazla odaklanmaktır. 
Evet artık doğru sorunun zamanı geldi.
Nerede yanlış yapıyorsunuz. Neyi beceremiyorsunuz. 
Cevabının dalga dalga içeri atıp 17 Aralık sonrası sonra akladıklarınızda bulabilirsiniz.