TBMM Adalet Komisyonu, kamuoyunda ''anadilde savunma hakkı'' olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı'nı, yarın alt komisyonun raporu üzerinden görüşecek.

Muhalefet partileri de yarınki görüşmeler öncesinde, muhalefet şerhlerini yazarak Alt Komisyon Başkanlığı'na iletti.

CHP'nin alt komisyon üyeleri Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan ve Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın kaleme aldığı muhalefet şerhinde, getirilen değişiklik önerisinin savunma hakkıyla  ilgisinin bulunmadığı, siyasi bir talebin karşılanması olduğu savunuldu.

Tasarının, Anayasa'nın resmi dilin Türkçe olduğu ilkesine aykırı olduğu; ikinci bir resmi dil yaratma ve yargılamada da bu dili hakim kılma çabasının ürünü olduğu ileri sürüldü. CMK'nın 202. maddesine eklenecek bir fıkrayla, kişinin istediği dilde savunma yapmasının düzenleneceği, böylece yargılama dilinin değiştirilmesinin Anayasa'ya aykırılık taşıdığı ifade edildi.

CHP'nin muhalefet şerhinde, Türkçe'nin resmi dil olarak kullanıldığı alanlar olan yargı, yasama ve yürütmede resmi dilden vazgeçmenin; üniter devletin parçalanması sonucunu doğuracağı belirtilerek, ''Son dönemde kamu ve eğitimde resmi dil kavramı aşındırılarak, çift dillilik meşrulaştırılmakta, ikinci resmi dilin Kürtçe olması yolunda çok ciddi adımlar atılmaktadır. Oysaki Türkçe'nin resmi ve ortak dil olması Türkiye'nin üniter yapısının sigortasıdır. Türkçe'nin ortak ve resmi dil olması ülkemizde konuşulan diğer dillerin yok edilmesi, yok sayılması, yasaklanması, geliştirilmemesi anlamına hiçbir zaman gelmez'' denildi.

Tasarının, uluslararası hukukta karşılığının bulunmadığı; yargılama dilini değiştirmeyi amaçlayan siyasi yanı olduğu iddia edildi. Resmi dili bilen kişiler açısından istediği dilde savunma yapabilmesine ilişkin hiçbir demokratik ülkede bir düzenleme olmadığının savunulduğu şerhte, ''Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri açıkça çiğnenip Anayasa'yı ihlal suçu işlendiğinden; ülkemize karşı duyduğumuz tarihsel sorumluluk gereği tasarıya muhalefet şerhi koyuyoruz'' ifadesine yer verildi.

-''1. madde reddedilsin''-

MHP'nin Alt Komisyon Üyesi İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu da Alt Komisyon Başkanlığı'na muhalefet şerhini gönderdi.

Başesgioğlu'nun muhalefet şerhinde, Göktürkler'den bu tarafa, tarihte kurulmuş bulunan Türk devletlerinin tamamına yakın kısmının resmi dilinin hep Türkçe olduğuna işaret edildi.

Şerhte, uluslararası sözleşmeler ve uygulamaların, kişinin yargılandığı ülkenin resmi hukuk dilini bildiği halde, anadilinde veya başka bir dilde savunma yapma taleplerini kabul etmediği, referans bir norm ya da istikrar kazanmış bir içtihat üretme ihtiyacı duymadığı; bu konunun, savunma hakkı ya da adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmediği kaydedildi.

Bazı görüşlerde Lozan 39/5 maddesinde, anadilde savunma hakkı tanındığı yolunda iddialara işaret edilerek, şu görüşlere yer verildi:

''Bu temelsiz bir savunmadır. Öncelikle 39. Madde, sözleşmenin azınlıkların korunmasına ilişkin bölümündedir. Lozan Antlaşması'na göre ülkemizde kimlerin azınlık olduğu bellidir. Lozan 39/son Türk vatandaşlarına ana dilde ifade verme ya da serbestisi getirmemiştir. Türkçe'den başka dil konuşan kişinin, mahkemede bu dili dillendirmesi için kolaylık gösterilmesini hedeflemiştir. Anlaşılacağı üzere, Türkçe dışındaki dillerin kamuda serbestçe kullanılması talebi, çok dilli, etnik azınlık yaratmaya yönelik siyasi içeriklidir. Bu yönüyle de 'Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir' diyen Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri arasında bulunan 3. Maddesine aykırıdır. Üst komisyonda anayasaya aykırılık itirazı görüşülmesi ve tasarının 1. Maddesinin bu yönüyle reddedilmesi gerekir.''

-''Eksiklikler var''-

Alt Komisyon Üyesi, BDP Adana Milletvekili Murat Bozlak'ın muhalefet şerhinde ise tasarının 1. maddesinde, yargılama boyunca sadece iki noktada sanığa en iyi bildiği dilde (anadil dahil) sözlü savunma yapma hakkı tanıdığı belirtildi. Bu hakkın, iddianamenin okunmasından sonra sanığın yapacağı savunma konusunda ve deliller toplanıp karar aşamasına gelinmesi, savcının esas hakkındaki mütalaası üzerine sanığın yapacağı savunma için öngörüldüğü ifade edilen şerhte, ''Bu iki hal dışında yargılamanın diğer süreçlerinde bu hak sanıklara tanınmamaktadır. Bu hakkın yargılama sürecinin başından sonuna kadarki tüm aşamalarında tanınmamış olması ciddi bir eksikliktir. Adil yargılanma hakkına aykırı olduğu gibi, kanunun yürürlüğe girmesinden sonraki dönemde de ciddi sorun ve sıkıntılara yol açabilecek niteliktedir. Yargılamanın kovuşturma evresi diye isimlendirilen aşamasında da bu hakkın kovuşturmaya ilişkin tüm işlemlerde tanınmaması yine ciddi bir eksikliktir. Sözlü savunmada tanınan bu hakkın yazılı savunmada tanınmaması ayrı bir eksikliktir. Birinci maddede, tercüman ücreti sonuç itibariyle sanığa yüklendiği için parasız olanların bu haktan yararlanma olanağı da peşinen ortadan kalkmaktadır. Bu anlamda da tasarı ciddi bir eksikliği içermektedir. Tasarı ile sanığa tanınan en iyi bildiği dilde (anadilde) sözlü savunma yapma hakkı ve yine Ceza İnfaz Yasası'na ilişkin öngörülen değişiklikleri olumlu bulmakla birlikte, dikkat çektiğimiz eksiklikler ile diğer eksiklikler konusunda verdiğimiz değişiklik önergeleri ne yazık ki alt komisyonda reddedilmiştir'' denildi.