Arınç, TRT Haber’de yayınlanan ”Özel Gündem” programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Başkanlık sistemine ilişkin soru üzerine Başbakan Yardımcısı Arınç, ”Ben konuya çok yalın bakıyorum. Demokratik rejimlerde başkanlık sistemi de olur, yarı başkanlık sistemi de olur, bizde olduğu gibi parlamenter demokratik sistem de olur veya başka bir sistem de olabilir. Demokrasi içerisinde ülkeler daha iyi nasıl yönetilebilir diye sorulduğunda bazı anayasalar farklı sistemler önermiş olabilirler. Dolayısıyla Türkiye’de, bu sistemlerden bugüne kadar geldiğimiz şekliyle, ’aslında şöyle bir sistem daha iyi olabilir’ diyenlere de imkan vermek lazım. Onları da anlayışla karşılamak lazım ve bu konuyu belki anayasal çerçevede daha iyi bir yönetim, yönetişim seviyesinde tartışmak lazım” diye konuştu.

Türkiye’de kişilere indirgenen bir tartışma yönteminin bulunduğunu ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Bugün Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmasa, onun güçlü liderliği olmasa ve olası bir seçimde o seçilecek diye bazılarında bir endişe olmasa, rahatlıkla bu sistemi kabul edebilirler. Çünkü kendi liderlerine bakıyorlar, böyle bir ihtimal görülmediği için. On yıldan beri süregelen bir iktidar dönemine bakıyorlar, en azından 9,5 yılını Başbakan olarak tamamlamış veya devam eden bir Başbakan profilinde hep başarı görüyorlar, hep karizma görüyorlar, hep hakimiyet görüyorlar. ’Eyvah bir de başımıza yarın başkan olarak çıkarsa halimiz ne olacak’ diye endişe edenler var.” -”Ön yargıyla yaklaşmıyorum”- Başkanlık sisteminin anayasal bazda tartışılması ve bugüne kadar ki tecrübelerin değerlendirilmesi gerektiğini belirten Arınç, ”Meclis Başkanlığı yapmış ve parlamenter sistemi daha uygun gördüğünü söylemiş bir insan olarak, bu tartışmalara peşin, önyargıyla yaklaşmıyorum. Başkanlık sistemini de konuşabilmeliyiz, Fransa örneğinde daha çok zikredilen yarı başkanlık sistemini de konuşabilmeliyiz” dedi.

Türkiye’nin yeni anayasasını yaptığını dile getiren Arınç, şunları kaydetti: ”1961 Anayasası’nı, 1982 Anayasası’nı istemediğimize göre, 12 Eylül 2010’da yeni bir anayasa yapmanın da yolu açıldığına göre, en azından 4 Nisan’dan bu yana, 12 Eylül darbesini yapanlar ağır cezada yargılandığına göre, onların yaptığı anayasa ile biz devam edemeyiz.

Yapılacak şeyi, Sayın Meclis Başkanımız gayet iyi götürüyor. Her partiden eşit sayıda temsilciyle, bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurdu. Bugüne kadar da çok olumlu çalıştılar. Artık şu andan itibaren de öneriler, düşünceler tartışılacak ve metin yazılmaya başlanacak. Olabilir ki, oradaki temsilcilerden herhangi birisi, ’12 kişiyiz biz, 4 partiyi temsil ediyoruz, bir de şu başkanlık sistemini konuşalım’ diyebilir. Bu ayıp değil, günah değil, suç değil. Nitekim 4 partinin ittifak edeceği konularda madem ki yeni bir anayasada yazımı başlayacaktır, bu konuda bir ittifak olursa şu veya bu şekilde olağan karşılamak lazım. Sokakta tartışacağımıza, artık Anayasa Komisyonu’nda bunun en güzel yeri bulunmuştur kanaatindeyim.”