-“Şeffaf olunmalı. Sızan bilgilere göre, verilen bilgilere göre açıklamalarıyla süreci doğru götüremeyiz.”

-“Sözcüklere takılmamak gerekiyor. Burada önemli olan, bu sürece nasıl katkıda bulunuruz? Herkes görevini yapmalı. Çünkü biz bu konuyu hiçbir zaman hükümetin sorunu olarak görmedik, bir meclis sorunu olarak gördük, bir Türkiye sorunu olarak gördük”

-“Sayın Başbakan'ın bir müddet önce süre dayatması veya başka dayatmalara girmesi, gündemde olmayan anayasa değişikliklerinin tümünü farklı rotaya götürecek dayatmalarda bulunması, bu süreci, hem bu barış sürecini, hem çözüm sürecini de sekteye uğratır.”

-“Türkiye Cumhuriyeti'nin tanımına baktığınızda Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde kederde, kıvançta, sevinçte dayanışma içinde olan insanların ortak devletin adıdır diyoruz. Burada herhangi bir ırkın öne çıkması sözkonusu değil. Bu temelde Türkiye'de uzlaşmayı sağlayabiliriz.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihad Matkap NTV'nin canlı yayınında güncel konular ve devam eden süreçlerle ilgili soruları şöyle yanıtladı;

CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihad Matkap Ankara stüdyosunda konuğumuz. Sayın Matkap hoş geldiniz.

Hoş gördük, iyi yayınlar.

Sunucu- Teşekkürler efendim. Siz sürece destek verdiğinizi net bir şekilde ifade ettiniz ama eleştirileriniz var. Özellikle sürecin aşamalarını şeffaf bir biçimde meclis çatısı altında herkesin bilgisi ve katılımı dahilinde olması gerektiğini dile getirdiniz. Şu aşamada sürecin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Desteğiniz hala devam ediyor mu? Gidişatla ilgili en büyük kaygınız nedir?


Önce şunu söyleyeyim. Bu konuda hükümeti bu aşamaya getiren Genel Başkanımızın bu konudaki yüreklendirici tavrı oldu. Düne kadar, belki iki ay öncesine kadar Sayın Başbakan ve hükümet kesinlikle barışçı bir tutum içerisinde değildi. Bizim Genel Başkanımız anımsarsanız Sayın Kılıçdaroğlu eğer siyasi hayatıma mal olacaksa bile bu sorunun bitmesi gerekiyor, anneler ağlamamalı diyordu. Her gittiğim yerde önem kesiliyor, niye bu sorunu çözmüyorsunuz diyordu.

Sorun Türkiye'nin en yakıcı sorunu. Türkiye'nin en temel sorunu. Cumhuriyet Halk Partisi 89'dan buyana bu konuda yapıcı çözüm önerilerini sunuyor. Biz bu konuda yine yapıcı katkılarımızı sürdüreceğiz tabi. Genel Başkan kredi verdim açıklaması yaptığında birkaç konuya dikkat çekti. Özellikle içtenlikli olunmalı bu süreçte AKP yetkililerini uyardı. Kişisel bir ajanda olmasın, hani ister istemez kimi kaygılar var. Acaba bu anayasa değişikliğine dönük bir pazarlığın sonucumu, o arayışlar onumu çağrıştırıyor? Seçime endeksli bir girişim mi? Bu konuda daha öncede dikkat çekmiştik. Bu arada halkın benimsemeyeceği bir angajmanın içine girilmemesi gerektiğini de ifade etmiştik ve bilgilendirme.

Biraz önce sizin de söylediğiniz gibi haber bülteninizde kültür bakanının bu konuda şeffaf gidiyor süreç açıklamasını ifade ettiniz, Sayın bakanda bunu söyledi. Daha da şeffaf olunmalı. Sızan bilgilere göre, verilen bilgilere göre açıklamalarıyla süreci doğru götüremeyiz. Muhalefet Parti Genel Başkanlarının atılan her adımdan haberi olması gerekiyor. Çünkü Türkiye artık bu gelinen aşamayı heba etmemeli. Bu sürecin barışçı bir şekilde bitmesi adına Cumhuriyet Halk Partisi en az hükümet kadar risk aldı bugüne kadar. Bu olay bitmelidir. Bu nedenle üzerimize düşen biz her görevi yapmaya çalışıyoruz. Tabi ki, ihtiyatlı olduğumuz bazı konular var.

Peki. Sürece net bir şekilde destek verdiğiniz çıkarımıyla bir sonraki soruma geçmek istiyorum izlinizle. Şimdi bugün 3 mektup gündeme geldi. İçeriğini henüz bilmiyoruz ama sızan bazı bilgilere göre analizimizi yapabiliriz. Mart ayı içinde çözümle ilgili nihai yol haritasının ortaya çıkması ve eylemsizliğe gidilmesi gündemde. Takvimi ve eylemsizliğin sağlanmasına ilişkin ana muhalefetin tavrı nedir?

Şimdi bende okudum. Yine sızan bilgilere göre işte çatışmazlık, süreci sınır dışı, silah bırakma görüşmeleri, silahlara veda diye 4 aşamada bu sürecin tamamlanacağı söyleniyor. Tabi bunların en önemlisi silahları biran önce bırakmak ve bu sürece olan inancı ve kamuoyu katkısının gelişmesine destek olmak çok önemli.

Bu konuda yeterince bilgilendirilmediğimiz için, resmi bir açıklama gelmediği için bende bu yapılan açıklamalara, basında yer alan haberlere ihtiyatla yaklaşmak istiyorum. En önemlisi bizim için biran önce silahların bırakılması.

Peki. Eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Şimdi bu konu tabi şöyle söyleyeyim. Bu konu sadece görüşmelerle bitecek bir konu değil. Bu konu artık meclisin konusu haline dönüştürülmeli. Çünkü nihai kararı TBMM verecek. Ve TBMM kamuoyunun hazır olmadığı hiçbir düzenlemenin içerisinde yer alamaz. O nedenle şeffaf olmaya devam etmek gerekiyor, bilgilendirme ve samimiyet çok önemli. Kullanılacak dil çok önemli. Her sözcüğün çok önemi var. Onun için umarım Türkiye artık bu gelinen aşamayı heba etmez. Biz üzerimize düşeni en dikkatli şekilde yapmaya devam edeceğiz.

Peki Sayın Matkap bu yeni süreçteki anayasa çalışmalarını birazdan alt başlık olarak değineceğim ama bu ikinci heyetin gidişiyle ilgili birkaç sormak istediğim konu daha var. Şimdi gündeme gelen beklentilerden bir tanesi de kamu görevlilerinin serbest bırakılması. Eldeki rehinelerin. Bunun siyasete yansıması nasıl olur? Sizce iklimi çözüm adına biraz daha yumuşatır mı ne dersiniz?

Şöyle bakmak gerekiyor. Şimdi bu konuda kullanılan dile dikkat ettim. Sözcükler ne yazık ki özenle seçilmemiş. Çünkü kamuoyu çok duyarlı. Kamuoyunu rahatsız edecek her sözcükten kaçınılmalı. Şuan koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti var ve karşıda başkaldıran bir örgüt var. Eşit statüde göstermek çok sıkıntılı. O nedenle atılacak her iyi niyetli adım bu sürece destek olacaktır. Ama dediğim gibi her cümlenin kurulmasında, her sözcüğün seçilmesinde özel itina gösterilmelidir.

Spesifik olarak rahatsızlık duyduğunuz herhangi bir konu, bir eleştiriniz varsa onu da alalım ve ardından anayasaya geçeceğiz.

Bunu sanki karşılıklı adımlar olarak göstermemek gerekiyor. Sözcüklere takılmamak gerekiyor. Burada önemli olan bu sürece nasıl katkıda bulunuruz. Herkes görevini yapmalı. Çünkü biz bu konuyu hiçbir zaman hükümetin sorunu olarak görmedik, bir meclis sorunu olarak gördük, bir Türkiye sorunu olarak gördük ve Ana Muhalefet Partisi olarak kendimizin, hükümetin ötesinde sorunu gördük. Bu sorunun bitmesi için.

Peki Sayın Matkap. Daha somut gidelim o halde. Şimdi bu yeni anayasada hem ana dilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, keza mecliste yetkili komisyonlar kurulması gibi talepler var. Sizce anayasa masasında bu beklentiler karşılık bulur mu? Keza sizin partinizin tavrı ne olur?

Şimdi şuan itibariyle anayasa görüşmeleri gayet iyi gidiyor. Komisyonda uyumlu çalışmalar var. Ülkemizde demokrasinin geliştirilmesi adına, özgürlüklerin genişletilmesi adına komisyon içinde tam bir mutabakat var. Ve sabırlı davranmak gerekiyor. Komisyonun bu uzlaşma çizgisini desteklemek gerekiyor. Sayın Başbakanın bir müddet önce süre dayatması veya başka dayatmalara girmesi gündemde olmayan anayasa değişikliklerinin tümünü farklı rotaya götürecek dayatmalarda bulunması bu süreci hem bu barış sürecine, hem çözüm sürecini de sekteye uğratır. Onun için orada dikkatli olmak gerekiyor. Bu arada anayasa uzlaşma komisyonundaki milletvekili arkadaşlarımızın da çizgileri bellidir. Kamuoyunun hazır olmadığı hiçbir düzenlemeyi TBMM'den geçirme şansı yoktur. Tabi kimi beklentiler var. Tüm beklentilerin gerçekleşeceği diye de bir şey olmaz. O konuda mütevazi olmakta her zaman yarar var.

Peki somut olarak üzerinde tartışılan, zamanı da iyi değerlendirmek adına son sorumu yönelteyim. Bu anayasadaki vatandaşlık tanımıyla ilgili aslında tutumunuz çeşitli platformlarda gündeme geldi ama burada bir kez daha sizden rica edebilir miyiz? Tanımı nasıl olacak bunu kavramsal olarak nasıl algılıyorsunuz?

Şimdi bu konunun Türkiye'de ciddi bir biçimde tartışılması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti ırka dayanmıyor, yurttaşlığa dayanan bir devlet yapımız var. Bu konuda Atatürk milliyetçiliğini biz hep sürekli savunduk. Şimdi eğer Türk sözcüğü bir ırkı ifade ediyorsa tarafların buna itiraz etmesi haklı. Ama bizim anayasamız, ulus devlet yapımız herhangi bir ırka göre, herhangi bir inanç yapısına göre kurulmuş bir yapı değil. Şimdi yapılacak düzenlemelerde bu ulus kavramının bunu ifade etmediği yönünde tarafları rahatlatacak, bir ırkın diğer ırktan üstün olmadığını gösterecek ifadeler yazıldıktan sonra bu konu aşılabilir diye düşünüyorum. Çünkü önemli bir konu, önemli bir tartışma noktası, kendi aramızda tartışıyoruz. Türkiye'nin de bu konuda hazır olması lazım ve Atatürk milliyetçiliğini benimsemek en doğrusu. Geçmişte hukuk önünde her ne kadar eşitlik varsa uygulamada olmayan eşitlik sözkonusu olmuş ama bütün bunlar aşılabilir ve bir arada yaşamak için bu tür engelleri, bu tür barikatları hep birlikte bitirebiliriz. Bizdeki sosyal birikim, bizdeki siyasal birikim, toplumsal birikim bütün bunları aşmamız için yeter. Türkiye Cumhuriyetinin tanımına baktığınızda Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde kederde kıvançta, sevinçte dayanışma içinde olan insanların ortak devletin adıdır diyoruz. Burada herhangi bir ırkın öne çıkması sözkonusu değil. Bu temelde Türkiye'de uzlaşmayı sağlayabiliriz.