Tanımlama sorunun çözülmesiyle yasama dokunulmazlığına ihtiyaç olmayacağını belirten Güçlü, "Türkiye'de tartışmalı olan bu yasama dokunulmazlığına da gerek olmayacaktır. Bu bağlamlarda, BDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları da kaldırılmamalıdır." dedi. BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının yeni bir siyasi krize yol açacağını söyleyen Kürt Siyasetçi İbrahim Güçlü, bu konunun çözümsüzlük için koşullar oluşturma olanağını ortaya çıkaracağını dile getirdi.

Yasama dokunulmazlığının milletvekilleri için düşünce ve ifade özgürlüğü anlamına geldiğini ifade eden Güçlü, demokrasisi gelişmiş bütün ülkelerde, düşünce ve ifade özgürlüğünün sorunsuz olduğunu, bütün vatandaşların ve milletvekillerinin bu alanda dokunulmaz bulunduğunu kaydetti.

İbrahim Güçlü, "Herhangi bir vatandaş ve elbette milletvekilleri de, düşünce ve ifade özgürlüklerinin sonuçlarından yargılanmaya tabi tutulamazlar. Demokrasilerde, düşünce ve ifade özgürlüğünün sonucundan fikir suçu üretilemez, yaratılamaz. Vatandaşlar da, milletvekilleri de düşüncelerinden dolayı yargılanamazlar." şeklinde konuştu. Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olmayan tüm eylemlerin, başka suç kavramları içinde ele alındığını belirten Güçlü, o durumda vatandaşlara dokunulduğu gibi, milletvekillerine de dokunulduğunu, vatandaşların da, milletvekillerinin de yargılandığını söyledi.

Yasama dokunulmazlığının demokrasisi gelişmemiş, düşünce ve ifade özgürlüğü içselleşmemiş, fikir suçunu benimsemiş olan devletlerde ve ülkelerde milletvekillerine tanınan bir imtiyaz olduğunu belirten Güçlü, "Oysa demokrasilerde imtiyazlı gruplar olamaz. Eğer bir siyasi sistemde imtiyazlı gruplar varsa, o sistemde demokrasi yoktur. Ayrıca imtiyazlı grupların olması demek, vatandaşlara dokunulacağını peşinen kabul etmektir. Türkiye'de yasama dokunulmazlığının olması; gerçek ve hayat tazı haline gelmiş bir demokrasinin olmadığının en önemli işaretidir. Milletvekillerine tanınan yasa dokunulmazlığı, yerleşik ve gelişkin olmayan demokrasilerde milletvekillerine bir imtiyaz tanımadır. Bu da diğer vatandaşlara dokunulacağını ve dokunulmakta olduğunu anlatır." diye konuştu.

BDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması isteğinde gerekçenin milletvekillerin, Şemdinli'de PKK militanlarını kucaklamış olmaları olduğunu belirten Güçlü, BDP milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırılırken, PKK'yla müzakere oturulmasının çelişkili olduğunu ifade ederek, "Başbakan Şemdinli'de PKK militanlarını kucaklayan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını isterken, PKK ile görüşme ve müzakere yapılacağını ileri sürüyor. Bu yaklaşım, başlı başına garip, çelişkili, anlaşılmaz bir yaklaşım. PKK ile müzakereye oturulacağına göre, o zaman PKK'yı kucaklayanlarla müzakere yapılmaması ve onların dokunulmazlığını kaldırma talebi, olsa olsa çok özgün ve genel prensiplere de uygun olmayan bir yaklaşım olur. BDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına gösterilen gerekçe de, düşünce ve ifade özgürlüğünün kapsamı anlamında sorunlu bir durum yaratıyor." ifadelerini kullandı.

"BDP MİLLETVEKİLLERİNİN DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILMAMALI"

BDP milletvekillerinin davranışının, Türk kamuoyunun tümünün Kürt kamuoyunun bir kesiminin hassasiyetlerini zorlayan, tahrik edici, hatta sarsıcı nitelikte bir davranış olduğunun altını çizen Güçlü, konuşmasını şöyle sürdürdü: "BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması yeni bir siyasi krize yol açarak, asıl merkezi sorunu gözden uzak tutma, çözümsüzlük için koşullar yaratma olanağını ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle asıl sorun, çoğulcu, katılımcı, kimlikleri benimseyen, çağdaş, ademi merkeziyetçi, demokrasiyi yapılandırma, kurumlaştırma, içselleştirme, düşünce ve ifade özgürlüğünü evrensel hukuka göre tanımlama sorunudur. Bu durumda, yasama dokunulmazlığına ihtiyaç olmayacaktır. Türkiye'de tartışmalı olan bu yasama dokunulmazlığına da gerek olmayacaktır. Bu bağlamda, BDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları da kaldırılmamalıdır."