İstanbul Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı bölümüne kayıt olduğu zamanlarda gazeteciliğe de ilk adımı attığını anlatan Akif Beki siyasetle ilk tanışmasını şöyle anlattı.

Akif Beki: 'CHP'de rakı sofrasında siyaseti gördüm. Bu bende olmayan farklı bir şeydi. İlk kez karşılaşıyordum. Bunun bir ritüel halinde yapılması ilginç olanıydı. Başka bir şey de içebilirlerdi ama onlar özellikle rakı bulunduruyorlardı sofralarda.'

B. İlter: 'Ne o rakı göndermesi? Atatürk'ün içkisi gibi bir göndermeden mi bahsediyorsunuz?'

Akif Beki: Öyle de denebilir. Belki de CHP için rakının nostaljik bir değeri de olabilir. Şaşırtmadı beni, fakat orada yeni bir şeyler karşılaşmış oldum. Siyaset konuşuluyorsa rakı da olmalıydı, benim orası bir öğrenme süreciydi. İlk kez bir siyasetçiyle bir milletvekiliyle bir partinin il yönetcisiyle bir genel başkanla o süreçte tanık oldum. Siyaset geçmişi olmayan bir aileden geliyorum. Bizimkilerin siyasete katılma durumları sandıktan sandığa oluyordu ancak.

SİYASET BAŞ DÖNDÜRÜCÜ

Balçiçek İlter'in 'siyaset baş döndürücü' değil mi? sözleri üzerine biraz duraksayan Gazeteci-Yazar Akif Beki 'evet öyle de denebilir, bambaşka bir dünya' yanıtını verdi.

Ben hatırlıyorum o zaman Kadından Sorumlu Devlet Bakanı vardı, buradan Şile'ye bir programını izlemeye gittik. Ben Zaman gazetesinde çalışıyordum o zaman... Yanar döner trenler siyasi konvoyu ilk o zaman gördüm. İlk kez bir belediye başkanıyla orada muhattap oldum.

O zamanlar sosyal ortamlarda da bir ilgi odağı CHP siyasetiydi. Belediye CHP'ydi, merkezi yönetim de CHP'ydi dolayısıyla onu konuşmak da bir ayrıcalıktı...

ZAMAN GAZETESİ'NDE OLMAK NASIL BİR DUYGU?

O zamanlar çok zorluk yaşamadım. Zorluk olarak hatırladığım bir şey yok. CHP Genel Merkezi'nde dışlanma vs. zorlanma ötekileştirici bir muamele görmedim. Çok keyifli bir ortamdı. Başka gazetelerden arkadaşlar vardı, hep bir arada izliyorduk ve birbirimizden ayrımız gayrımız yoktu...

HİÇ ÖTEKİLEŞTİRİLDİN Mİ?

ÇOK ötekileştirildim. Türkiye'nin bir demokratikleşme süreci var. Düne nazaran o reformlardan sonra çok iyi bir noktaya geldik. Hala eksiklerimiz var. Fakat Türkiye'de demokrasinin eksiklerinden herkes nasibini aldı. Aleviler ve Kürtler nasıl aldıysa, Türkler de aldı.

BEN ZAZA'YIM!

Ben Bingöllüyüm, Zazayım! Zaza olarak kendimi ötekileştirilmiş gibi hissettiğim oldu. Kayseri'de bizi bağrına basan, hala dostluğumuzu sürdürdüğümüz ilk taşındığımız andan itibaren can ciğer samimiyetimizin devam ettiği komşularımız da vardı. Ama ilkokulda, daha ilkokul aklıyla, sırf şivemden dolayı beni dışlayan insanlar da vardı. 6 yaşında gelmişim, Türkçe'yi sonradan öğrendim tabi... Kayseri Türkçesi de pek makbul bir Türçe değil..

'N'ÖRÜYON' falan diye.. Aboo diye konuşanlar benimle dalga geçerdi... Bir de Kayseri'ye düştüm. Onların da günahı yok. Kayseri daha kapalı bir toplum. Çocuk aklıyla olabiliyor böyle şeyler.

Türkçemi düzelttim ben bu dili konuşacağım dedim.

Ben Sünniyim bizim ailemizin bir parçası da Alevi kesimdir. Sünni olduğum için dindarlık dolayısıyla hak ve hürriyetten mahrum kaldığımız zamanlar oldu.

Dini hayatın üzerimdeki baskısını hep hissettim. Giyim kuşam başta olmak üzere, mesela bugünlerde Kurban Bayramına giriyoruz... O zamanlarda kurban keserdik, derisini istediğin yere veremezsin. THK'ya vereceksin..

Polisle kovalamaca yaşardık. İnat ederdik. Sivil topluma vermek istiyordum. Mesela Kur'an Kursu yaptıran bir sivil toplum kuruluşuna vermek istiyordum. Verdirmezlerdi... Ama biz inatla oraya verirdik...