MHP Genel Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Parti Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenledi. Bahçeli, yaptığı konuşmada, Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın, 31 Ağustos itibariyle görevini bırakma kararının, Suriye'deki kanamanın pansuman yöntemlerle giderilemeyecek kadar ağırlaştığına ve diplomatik yolların tıkanmaya başladığına işaret ettiğini söyledi. Suriye'nin artık bölünme ve parçalanmanın eşiğinde olduğuna dikkati çeken Bahçeli, "Etnik ve mezhep temelli volkan püskürttüğü lavlarla Suriye’nin varlığını, birliğini ve umutlarını kaplamış durumdadır. Gelişmeler Esad rejiminin her geçen gün zayıfladığını ve güç kaybettiğini göstermektedir. Suriye merkezi yönetiminin alan hakimiyetini kaybederek şehir odaklı mücadeleye yönelmesi beraberinde birçok sorunu da ortaya çıkarmıştır" dedi.

Bahçeli, en başta Şam idaresinin bazı şehirlerden geri çekilerek kuvvetlerini daha stratejik gördüğü noktalara yığma hamlesi yüz yüze kalınan, sıkıntı ve açmazların teşvik edici unsurlarından birisi haline dönüştüğünü ifade etti.

Bahçeli, Suriye'nin kuzeyindeki tehlikeli oluşumlar, bölücü terör örgütü PKK ve uzantısı PYD'nin otonom hareketleri, sınırlarımızın hemen bitişiğinde bekamız açısından meşru olmayan bir yapının inşasına yol açtığını söyledi.

Özellikle Kamışlı, Kobani, Afrin, Amude, Derika ve Hemko’da PKK, PYD ve peşmerge unsurlarının ittifak halinde kontrolü ele geçirdiklerini anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hükümet binaları bölücü örgüt paçavraları ve İmralı canisinin posterleriyle donatılmış, silahlı militanlar söz konusu şehirlerde denetim ve sözde asayiş görevine soyunmuşlardır. Irak'ın kuzeyinde Barzani tarafından eğitilip Suriye'ye sevk edilen peşmergeler herkesin, bilhassa da AKP hükümetinin gözü önünde güney sınırlarımıza düşmanlık eğilimleri içinde intikal etmişlerdir.Ortaya çıkan tüm emareler dört parçalı büyük Kürdistan’ın kurulması için ısrarlı bir gayretin varlığını kanıtlamaktadır"

Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün iki yıl sonraki bir seçim için danışmanı vasıtasıyla görüşlerini belirtmesinin, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yapılan kanun değişikliğinde ifade bulan şahsının iki defa seçilmesini engelleyici yaklaşımlardan ve eski partisinden bazı isimler tarafından verilen beyanatlardan kırgın ve üzgün olduğunu dile getirmesinin abesle iştigal olduğunu söyledi. Bahçeli, konuşmasında, "Şayet Sayın Gül üzülecekse bunlara kafa yormalı ve Dışişleri Bakanı da Halep'e değil Hakkari'ye başını ve dikkatini çevirmelidir" dedi.

Türk milletinin, hükümetin belalara kucak ve zemin açan taraflı politikalarının diyetini kanıyla, canıyla ödediğini söyleyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şayet Sayın Gül üzülecekse bunlara kafa yormalı ve Dışişleri Bakanı da Halep'e değil Hakkari'ye başını ve dikkatini çevirmelidir" Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: "PKK'yı himaye edip destekleyen canilerin ayağına giden iktidar mensuplarının, Türk milletinin varlığına hançer vurmaya çalışan elleri heyecanla sıkması da ihanet resminin fırça darbelerinden birisidir.Bu gidişata dur demek, bu yanlıştan vazgeçmek zorunluluktur. Terörün kökünü kazımak için Türk devleti tüm milli güç unsurlarıyla devreye girmeli, tam bir dayanışma ve birlik ruhuyla her türlü tavrı almalıdır."

BAHÇELİ BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Erbil’e yaptığı ziyareti eleştirerek, “Dün pasaport vererek Ankara’ya çağırdığımız kişilerin bugün ayağına gidilmesi milletimizin kuvvet ve kudretiyle bağdaşmamaktadır” dedi.

Parti Genel Merkezi’nden basın toplantısı düzenleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Ortadoğu’nun bir asırdır yapboz tahtasına çevrildiğini ve sınırlarının yeniden çizilmesi, etnik ve mezhep koordinatlarının tekraren belirlenmesi amacıyla küresel emperyalizm fazla mesaisine bıkmadan, yorulmadan devam ettiğini ifade eden Bahçeli, “Kanın oluk oluk akması, canların aritmetik bir biçimde kaybolması ve birikimlerin yerle bir olması bu süreçte kimsenin duyarlılık gösterdiği veya umursadığı bir konu değildir” dedi.

Özgür Suriye Ordusu ile Esad yönetimi arasındaki kanlı hesaplaşmanın ve çarpışmanın kabaca ve yüzeysel olarak tanımının bu şekilde yapılabildiğinin altını çizen Bahçeli, 17 aydır devam eden Suriye’deki olayların insani ölçü ve sınırları çoktan aştığını kaydetti. Suriye’de 20 bine yakın insan hayatını kaybettiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:

“Şam ve Halep’in yanısıra; Rakka, İdlip, Hama, Humus olayların yoğun olduğu yerleşim yerleri olarak dikkat çekmiştir. Muhalif unsurlarla Şam yönetimi birbirini ezerek, şehirlerde acımasız ve insanlık dışı yöntemler kullanarak hâkimiyet mücadelesi vermektedir. Adını koymak gerekirse diyebiliriz ki, bugün Suriye iç savaşın tam ortasında kıvranmakta ve kırılmaktadır. Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın, 31 Ağustos itibariyle görevini bırakma kararı da, Suriye’deki kanamanın pansuman yöntemlerle giderilemeyecek kadar ağırlaştığına ve diplomatik yolların tıkanmaya başladığına işaret etmektedir.”

“SURİYE ARTIK BÖLÜNME VE PARÇALANMANIN EŞİĞİNDEDİR”

Suriye’nin artık bölünmenin ve parçalanmanın eşiğine geldiğini kaydeden Bahçeli, etnik ve mezhep temelli volkan püskürttüğü lavlarla Suriye’nin varlığını, birliğini ve umutlarını kapladığını söyledi. Suriye’de yaşanan gelişmelerin Esad rejiminin her geçen gün zayıfladığını ve güç kaybettiğini gösterdiğini belirten Bahçeli, konuşmasına söyle devam etti:

“Suriye merkezi yönetiminin alan hâkimiyetini kaybederek şehir odaklı mücadeleye yönelmesi beraberinde birçok sorunu da ortaya çıkarmıştır.

En başta Şam idaresinin bazı şehirlerden geri çekilerek kuvvetlerini daha stratejik gördüğü noktalara yığma hamlesi yüz yüze kaldığımız sıkıntı ve açmazların teşvik edici unsurlarından birisi haline dönüşmüştür.

Suriye’nin kuzeyindeki tehlikeli oluşumlar, bölücü terör örgütü PKK ve uzantısı PYD’nin otonom hareketleri, sınırlarımızın hemen bitişiğinde bekamız açısından meşru olmayan bir yapının inşasına yol açmıştır. Özellikle Kamışlı, Kobani, Afrin, Amude, Derika ve Hemko’da PKK, PYD ve peşmerge unsurları ittifak halinde kontrolü ele geçirmişlerdir. Hükümet binaları bölücü örgüt paçavraları ve İmralı canisinin posterleriyle donatılmış, silahlı militanlar söz konusu şehirlerde denetim ve sözde asayiş görevine soyunmuşlardır. Irak’ın kuzeyinde Barzani tarafından eğitilip Suriye’ye sevk edilen peşmergeler herkesin, bilhassa da AK Parti hükümetinin gözü önünde güney sınırlarımıza düşmanlık eğilimleri içinde intikal etmişlerdir. Ortaya çıkan tüm emareler dört parçalı büyük Kürdistan’ın kurulması için ısrarlı bir gayretin varlığını kanıtlamaktadır. Yakın coğrafyalarla ilgili tarihi hesap ve hedefi hiç bitmeyen Batılı güçler, Kürdistan’ın hayata geçmesi için çaba sarfetmekte ve katkı vermektedir. Diğer taraftan Esad yönetiminin PKK ve PYD’ye kulvar açması, ülkesinin kuzeyini Türk milletine husumet, Türkiye’nin üniter ve milli yapısına diş bileyen çevrelere deyim yerindeyse teslim etmesi tesadüf görülmemelidir. AK Parti hükümeti Suriye’deki iç savaşın tarafı ‘Özgür Suriye Ordusu’nu destekleyip arkasında durdukça, Esad’ta vaktini boş geçirmemekte ve özellikle bölücü mihrakları daha da üzerimize kışkırtmaktadır. Bu itibarla Başbakan Erdoğan’ın sözleri ve politikaları Türk milleti için çok acı ve olumsuz neticelere vesile olmaktadır.”

“PKK TÜRK DEVLETİNE MEYDAN OKUYAN BİR KONUMA GELDİ”

Bölücü terör örgütü PKK’nın ve himayecilerinin sınırların hemen ötesinde Türk devletine meydan okuyan bir konuma geldiklerini ifade eden Bahçeli, bu sürecin geri dönülmesi çok zor olan bir ortama kapı araladığını söyledi. AK Parti hükümetinin çöken, çözülen ve çürüyen politikalarıyla Türk milletinin önüne kazılan kuyuyu fark edemediğini belirten Bahçeli, Türk milletinin tüm kırmızı çizgileri AK Parti iktidarı eliyle silindiği ve ihlal edildiğini ileri sürdü.

Suriye’deki vuruşmaya ve iç kavgaya açık tarafgirlik milli menfaatleri yerle bir etmiş ve bir asırlık Sevr rüyasının uyanmasına zemin hazırladığını belirten Bahçeli, “Nitekim Suriye’nin dağılması, parçalanması ve bileşenlerine ayrılması Türkiye ve bölge ülkeleri için ağır bir maliyetin fatura edileceği gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Hükümet bunu görmemiş veya inatla görmek istememiştir. Sözde etkin, aktif, ön alan, tabuları yıkan, inisiyatif kullanan ve belirleyici olduğu iddia edilen dış politika anlayışıyla ne yazık ki ülkemiz Ortadoğu kördüğümünün içine hapsedilmiştir. BOP’un acentası olan bu kafa yapısının ülkemizi nasıl bir cendereye ve cehennem azabına soktuğu gün geçtikçe daha iyi anlaşılmıştır. Tam bir çelişki yumağına dönüşen Dışişleri Bakanı da kötürüm politikaların başlıca müsebbibi olarak dikkat çekmektedir. Ortadoğu’daki sınırların yapay olarak belirlendiğini ifade eden bu zihniyetin, Kamışlıyla Musul arasına duvar örülmesinden rahatsızlık duyan düşünceleri bir yönüyle Kürdistan’a rıza gösteren bir yaklaşım olarak da değerlendirebilecektir. Daha küçük ölçeklere bölünmeyi değil de, daha büyük ölçeklerde bir araya gelmeyi öneren ve Suriye’nin kuzeyinde kırmızı çizgilerimizin belirli şartlar çerçevesinde olmayacağını duyuran bakanın, 19.yüzyılda batı çıkarlarını gözeten nazırlara bile taş çıkartması şaşkınlıkla izlediğimiz bir durumdur. Bu yorumumuz, emin olunuz ki abartı ve afaki değildir. Kime ve neye hizmet ettiği tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan bu hükümet üyesi, Türk milletini fantezi ve egolarıyla vahim bir açmaza sürüklemiştir. Hatta Dışişleri Bakanı’nın yanıbaşımızdaki mahvoluş ve yıkılışı, ‘Bölgede yüzyılın tasfiyesi yaşanıyor’ diyerek olumlu anlam yüklemeye kalkışmasını, düştüğü ufuksuzluğun ve omurgasızlığın ispatı olarak da görmek lazımdır. Bu gelişmeler işin aslında Kürdistan’ın kontrollü inşası konusunda AKP’nin ikna edildiğini göstermektedir. Vatan topraklarımızda özerk Kürdistan’a vurgu yapan ve sözde başkent isimleri arasında Diyarbakır’ı da sayan küstahlar, kurşun gibi ağır bugünkü ortamdan hemen istifade ederek akbabalar gibi kanat çırpmaya başlamışlardır” diye konuştu.

“BARZANİ, AK PARTİ’NİN ORTADOĞU SIĞINAĞI VE DIŞ POLİTİKA LİMANI OLMUŞTUR”

AK Parti’nin, Irak’ın kuzeyinden medet umar hale geldiğini ileri süren Bahçeli, “Barzani’nin, AK Parti’nin dış politikasının öznesi ve değişmez faktörü olarak varlığını göstermesi, neresinden bakarsak bakalım çaresizliğin ve acziyetin ilanıyla eşdeğer bir manaya gelmektedir” diye konuştu.

“Dün pasaport vererek Ankara’ya çağırdığımız kişilerin bugün ayağına gidilmesi milletimizin kuvvet ve kudretiyle bağdaşmamaktadır” diyen Bahçeli, şunları kaydetti:

“Dışişleri Bakanı’nın en son Erbil ziyareti bunu göstermekte ve hepimize bu sarih gerçeği hatırlatmaktadır. Şu talihsizliğe bakınız ki, Barzani AK Parti’nin Ortadoğu sığınağı ve dış politika limanı olmuştur. Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerin peşmerge yönetimiyle konuşulması bu konudaki birinci muhatabın kim olduğunu yeniden teyit etmiştir. Barzani’nin, peşmerge kamplarında militanları eğitip Suriye’ye yönlendirdiği şüphesiz ve herkesin bildiği gerçekler arasındadır. Suriye’deki Kürt grupları Erbil’e toplayıp kısa ve uzun vadeli planlamalara ev sahipliği yapan aynı kişidir. Hatırlanacak olursa, 12 Temmuz tarihinde Barzani öncülüğünde bir araya gelen Suriyeli Kürtler, birlikte hareket etme kararı almış ve bu toplantıda, terör örgütü PKK'nın Suriye yapılanması PYD'nin de yapılan anlaşma gereği Kürtlerden oluşturulan heyete dahil edilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca devamlı surette bağımsızlık mesajlarıyla birlikte Irak merkezi yönetimine gözdağı veren de yine Barzani’nin kendisidir. AK Parti BOP’un locasından seyre dalarken, Kürdistan provası yapanların ve bunun için küresel çevrelerden icazet arayışında olanların kim ya da kimler olduğu ise gayet net ve belirgindir. O halde Irak’ın kuzeyinden ne umulmuş ve ne beklenilmiştir? ‘Bölgesel yönetim mesajımızı aldı’ diyerek avunan AK Parti zihniyetinin, bugüne kadar abi, kardeş, dost gördüğü Barzani’yle ne yaptığı, geçtiğimiz bir yıl içinde gerçekleştirilen temaslarındaki maksadın neye dönük olduğu kesinlikle boşlukta kalmıştır. Bugüne kadar Türkiye’nin mesajlarını anlamayan, algılamayan ve bir türlü benimsemeyen peşmerge yönetimi, şimdi mi hizaya gelmiş ve yanlıştan dönmüştür? Buna ne inanacak ne de kanacak kimse yoktur. Peki, mesajı almıştır da gereğini yapmak üzere eylem ve iyi niyet gösterisine soyunmuş mudur? Hala PKK’lı caniler Irak’ın kuzeyinden sevk ve idare edilip milletimizin canına kast ederken Barzani’ye neyin mesajı iletilmiştir? Yoksa Başbakan Erdoğan, Obama’yla yaptığı telefon görüşmesinde aldığı yeni tavsiyelerden Barzani’nin payına düşeni bildirmek üzere bakanını mı görevlendirmiştir? Kabul ve itiraf edilmelidir ki, AKP hükümeti Türk milletini avutmakta ve oyalamaktadır. Dozu artan bir şekilde Kürdistan devletine kucak açmaktadır. Esasen kendisinin rıza gösterdiği bu tarihi ihanete, milletimizin nasıl tepki ve karşılık vereceğini tam kestiremediğinden meseleyi zamana yaymakta ve kamuoyu algısını oluşturmaya çalışmaktadır. Ardı arkasına Suriye’deki Kürt guruplarından ve Kandil’deki fitne merkezinden bu ülkenin kuzeyi bağlamında ülkemize mesajlar yağdırılmaktadır. Şayet Türkiye müdahale ederse bunun çok kanlı olacağı ve cevapsız kalmayacağı duyurulmaktadır. Sınırlarımız bu bakımdan oldukça hareketli ve tedirgindir. Karşılıklı restleşmeler artarak devam etmektedir. Bununla da yetinmeyen Suriye’nin kuzeyindeki hayalperestler, medya kanalıyla Türkiye’ye konfederasyon teklifinde dahi bulunmaktadır.

Bölünerek büyüme politikası işte tam da budur. Önce özerklik, peşi sıra federasyon, takip eden zaman içinde konfederasyon ve en nihayetinde çok uzak olmayan bir zaman aralığında da Kürdistan’ın kurdelesi BOP müdavimleri tarafından kuvvetle muhtemel kesilecektir.”

“KİMSENİN İNANCI VE İNANIŞI KİMSEYİ İLGİLENDİRMEMEKTEDİR”

Malatya’nın Sürgü belgesinde yaşanan olayları da değerlendiren Bahçeli, Alevi İslam inancına mensup kişilere yönelik saldırı ve tahrik kampanyasının dışarıdaki gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirilmesinin bugünkü ortamda pek mümkün olmadığını söyledi. Sünni ve Alevileri karşı karşıya getirmeye dönük provokasyonların, Türkiye’ye ve Türk milletinin birliğini sarsmaya dönük ahlaksız bir tertip olduğunun ortaya olduğunu belirten Bahçeli, “Yakın bir geçmişte Adıyaman, Erzincan, Gaziantep ve İzmir’de bu minvaldeki teşebbüslerin varlığı hepimizin bilgisi dâhilîde olup hala hafızalarımızdadır. Bu itibarla herkes sağduyulu olmalı ve maksatlı yönlendirmelere kapılmamalıdır. Alevisiyle Sünnisiyle milletimiz bir bütün ve bir aradadır. Herkesin inancı saygıdeğer ve eşsizdir. Kimsenin inancı ve inanışı kimseyi ilgilendirmemektedir. Cami-Cemevi cepheleşmesini tesis ve temin etmeye uğraşanlar inanıyorum ki emellerine muvaffak olamayacaklardır. Alevi-Sünni ayrımını kaşıyarak düşmanlık eksenine taşımaya niyetlenen gafillere ve provokatörlere karşı herkes temkinli ve hassas olmalıdır” dedi.