8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, babasının ölümüne ilişkin, “Son seyahatinden 15 gün önce bir konuşma yaptık, bazı şeyleri biliyor gibiydi. Bu konuşmasında bana kullandığı cümle, ‘eğer ben ölürsem‘ kelimeleri ile başlıyordu ve vefatından sonra zehirlendiğine inandığım için bu konudaki iddiaları sürekli gündeme getirdim.” dedi.

Ahmet Özal, Malatya’daki bir televizyon kanalında, İnanç Kara Ölmeztoprak tarafından hazırlanan Bilge Bakış programına telefonla katılarak, babasının ölümüyle ilgili açıklamalarda bulundu. Ahmet Özal, babasının ölümünün 'normal' olmadığını bildiklerini söyledi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, ölümüyle ilgili iddialar üzerine yürüttüğü soruşturma kapsamında mezarından naaşı çıkarılan Özal'ın, ölmeden şüpheler taşıdığına işaret eden oğlu Ahmet Özal, “Rahmetli babamla çok zaman geçirdim. Bu en son seyahatinden 15 gün önce bir konuşma yaptık. (Öldürüleceğine ilişkin şüphe gibi) Bazı şeyleri biliyor gibiydi. Bu konuşmasında bana kullandığı cümle ‘eğer ben ölürsem’ cümleleri ile başlıyordu. Ölümünün ardından zehirlendiği şüphesini taşıdığım için bu konudaki iddiaları sürekli gündeme getirdim. 1999 yılında Malatya milletvekili seçildikten sonra bu konuyu gündeme getirmem çok daha kolaylaştı. Sonunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Devlet Denetleme Kurumu’na verdiği talimatla şüpheli ölüm iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturmaya başlaması ile mücadele çok farklı bir duruma geldi.” diye konuştu.

Olaylar yılı olarak bilinen 1993’ü, çok kötü bir yıl olarak nitelendirdiğini anlatan Ahmet Özal, “Türkiye için enteresan cinayetler vardır. Babama yönelik 1988’deki Anavatan Partisi Kongresi’nde düzenlenen suikast olayı hala ortaya çıkmış değildir. Ve yine çok enteresandır, o zaman sadece Kartal Demirağ tek başına bir kişi olarak yargılanmıştır. Ancak bilinmelidir ki Kartal Demirağ sadece bir kişi değildir, arkasında farklı güçler vardır. Bazı gruplar arasında bağlantılar var olmuştur ve ben yurt dışı bağlantılar olduğunu da düşünüyorum. Yine kendini derin devlet diye adlandıran kişiler ve ısrarla söylüyorum 1988 yılına tekrar gidilmesi, o yılın tekrar açılması ve kapatılan dosyanın tekrar incelenmesi lazımdır. Türkiye’nin önünü açacak çok önemli bilgilere ancak o zaman ulaşılabilinir.” diye konuştu.

Babasının ölümüyle ilgili Avrupa kaynaklı bir derin organizasyondan şüphelendiğinin altını çizen Özal, babasının en büyük hayalinin, Türki cumhuriyetleri bir araya toplamak olduğunu, bu çalışmanın hangi ülkelerin menfaatlerini kısıtladığı ihtimallerini görmek gerektiğini kaydetti. Babasının ölümünde yakın çevresinin de etkili olduğunu savunan Özal, “Düşünsenize ambulans yok, doktor yok, yanlış yöne gidiliyor. Herkes yarım yamalak bir şeyler anlatıyor. Cenaze açıldıktan sonra organların incelenmesi ile birlikte saç telleri konusunda söylenenler artık çok da önemli değil. Ve yine o dönem otopsi yapılsaydı belki hiçbir şey bulunamayacaktı ama bugün yapılması ve gelişen teknoloji ile daha çok şey bulunabilinir.” ifadelerini kullandı.

“ÖZAL YENİ BİR PARTİ KURACAKTI”

Eski bakan Hasan Celal Güzel de Malatya’da doğup büyüdüğünü, Gazi İlköğretim Okulu’nda öğrenim gördüğü sırada, öğretmeninin Turgut Özal’ın annesi Hafize Özal olduğunu belirtti. “Hafize Hoca, sıkı bir Demokrat Partiliydi ve ailece görüşürdük.” diyen Güzel, “O günlerden siyasi ve bürokratik ilişkilere dek süren diyaloglarımız vardı. Devlet Planlama Teşkilatı’nın sınavına girdim. Birincilikle kazandım. Turgut Özal müsteşar iken ben uzman yardımcısıydım. Aydınlar Ocağı'nın kuruluşunda da vardık. Ve ben politikaya ilk kez ANAP’ta girdim. Özal, vefatından kısa süre önce, ben Yeniden Doğuş Partisi (YDP)'nin genel başkanıyken Özal aradı, ‘Hasan, böyle olmayacak ben cumhurbaşkanlığından istifa edip yeni bir parti kurmaya karar verdim. Kesinlikle bunu yapacağım, kararlıyım. Benimle olur musun. Türkiye’yi yenileştirme programımı uygulamaya zaman bulamadım, Muhsin’i de (Muhsin Yazıcıoğlu) arayacağım ve gelmesini isteyeceğim. İktidara da geleceğiz.” dedi. Ben de çok heyecanlandım ve ABD’den döndükten sonra konuşalım dedik ama ani vefatı buna müsaade etmedi.” diye konuştu.

“BENCE ŞEHİT EDİLMİŞTİR”

Hasan Celal Güzel, Turgut Özal’ın kesinlikle öldürüldüğünü düşündüğünü belirterek, “Bence şehit edilmiştir ve son defa görüşememenin üzüntüsünü halen taşımaktayım.” dedi. Öldüğü dönemde otopsi işlemi yapılmamasını, Özal ailesinin öldürüldüğünü düşünememesine bağladığını dile getiren Güzel, otopsinin ailenin iznine bağlı olamayacağını, savcılığın ikna edip, gerekli işlemleri yaptırması gerektiğini ifade etti.

Günümüzde Özal’ın ölümüyle ilgili durumun şekillendiğini belirten Güzel, şöyle devam etti: “Adli Tıp Kurumu, otopsi raporunu bizzat Ankara Savcılığı'na vermek istiyordu. Gazetelerde çıkınca bundan hoşlanılmadı. Dört ekibin verdiği rapor da ‘zehirlendi’ şeklindedir. Birkaç güne kadar da bu durum ortaya çıkacak ve Özal’ımız şehittir. Şehitlerin cesetleri bozulmaz, üstü ve baş kısmı muhafaza olmuştur ve bozulmamıştır. Bu neticeye resmen de ulaşılınca, kim bunu yapmışsa en yakınından başlayarak en uzağa kadar araştırılması, ortaya çıkarılması ve en ağır şekilde cezalandırılması gerekmektedir.”

İnönü Üniversitesi Adli Tıp Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Celbiş ise otopsi işlemi ne kadar erken gerçekleştirilirse sonuçlarının daha etkin çıkacağını söyledi. Normalde her cesedin zaman içinde çürüdüğünü anlatan Celbiş, “Turgut Özal'da istisnai bir durum oluşup sabunlaşmıştır. Ölen kişi kilolu ve yağlıysa, bununla birlikte cenazenin defnedildiği bölge nemli ise ceset çürümez, sabunlaşabilir.” dedi.