Babacan, İhlas Holding binasında düzenlenen ”Türkiye Toplantıları”nda, dünya ekonomisinin, bundan önceki hiçbir dönemle kıyaslanamayacak kadar farklı bir dönem yaşadığını dile getirerek, krizin kökenindeki iki konuyu, ”bankacılık sektörünün zayıflaması” ve ”gelişmiş ekonomilerdeki kamu borcunun yüksek boyutlara ulaşması” olarak sıraladı.

Şu anda piyasaların değerlendirmesinin ”Yılbaşına göre iyiyiz” şeklinde olduğunu kaydeden Babacan, en iyimser senaryoda dahi riskler, sorunlar olduğuna işaret ederek, önümüzdeki dönemin, özellikle gelişmiş ekonomiler için büyüme hızlarının eskiye göre düştüğü, kamu borcunun ekonomi üzerinde baskı oluşturduğu bir dönem olacağını söyledi.

Babacan, Türkiye’de 2002 yılından bu yana ekonomide uygulanan rasyonel politikaların, Avrupa’daki krize rağmen Türkiye’yi Avrupa’dan ayrıştırdığını vurguladı.

Türkiye’de rekabetin artık daha iyi çalıştığını belirten Babacan, Türkiye’deki rekabet ortamında başarılı olan firmaların, dünyanın her yerinde rekabet edebileceğini söyledi.

Babacan, Türkiye’de özellikle enerji konusunda dışa bağımlılık ve son 2 yıldır iç tüketimdeki hızlı artışın cari açığı artırdığına dikkati çekerek, Türkiye’nin enerji ihtiyacının dörtte üçünü ithal ettiğine, petrol fiyatlarının artmasının cari açığı artırdığına değindi.

Tasarruf oranlarının da düştüğünü anlatan Babacan, ”Bir tüketim toplumu haline geliyor oluşumuz, cari açığı artıran en önemli unsurlardan bir tanesi. Maalesef şu andaki hane halklarımızın yüzde 45’inin aylık gelirinden daha fazla aylık tüketiyor oluşu, herkesin kaygı kaynağı olmalı ve mutlaka bunları düzeltici tedbirler, adımlar atılmalı. Bunları zaten son 1 yıldır kademe kademe atıyoruz, bu tedbirleri alıyoruz” dedi.

Ali Babacan, önümüzdeki dönemde hem cari açıkla ilgili endişelerin ortadan kalkması, hem Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyüme trendine girmesi için önemli reformlar olacağını belirterek, iş gücü piyasasına ilişkin bir paket hazırlandığını, amaçlarının, Meclis yaz tatiline girmeden iş gücü piyasasına ilişkin atılacak bütün adımları atmak olduğunu söyledi.

Suriye...

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Babacan, Suriye’ye ilişkin bir soru üzerine, Arap Ligi’nin de Suriye ile ilgili pek çok kritik konuda mutabakata varamadığını belirterek, ”Zaten Arap Ligi daha güçlü, daha tek ses bir görüntü ortaya koyabilseydi, o siyasi iradeyi daha güçlü bir şekilde gösterebilseydi, bugün belki Suriye’deki tablo daha farklı olabilirdi. Kuşkusuz, Suriye ile alakalı atılabilecek adımlar, seçenekler içerisinde bir askeri müdahale de teorik olarak düşünülebilir. Ama bizim hala, bugün dahi değerlendirmemiz, siyasi, güçlü bir mutabakat zemini oluşturmak, uluslararası bir tek cephe oluşturmak ve siyasi baskıyla ve Suriye’nin kendi iç dinamikleriyle çözüm üretmek. Hala bunu yakalayabilmiş değiliz” diye konuştu.

devamı 2.sayfada...


Babacan, ”BM Güvenlik Konseyinin de siyasi meşruiyetini kaybetmiş bir organ olduğunun da farkında olmamız lazım” diyerek, tek bir ülkenin, 193 üyesi olan bir örgütü veto edebilmesi ve durdurabilmesinin, bugünün şartlarında kabul edilebilir olmadığının altını çizdi. Babacan, ”Önümüzdeki dönemde hele hele Suriye’de olup bitenden sonra, Dünya Bankası ve IMF’deki yönetim yapısı değişikliğiyle beraber BM Güvenlik Konseyi yapısının çok ciddi şekilde sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Daha adil bir temsil, daha adil bir seçim ve kimsenin özel ayrıcalıklarının olmadığı bir yapı...” dedi.

Başkanlık sistemine ilişkin görüşleri sorulan Babacan, bunun yeni Anayasa hazırlıkları çerçevesinde tartışılacak, değerlendirilecek bir konu olduğunu, bu konuda da Anayasa Hazırlama Komisyonunun çalıştığını, önemli olanın isimle tanımlamaktan ziyade dizaynı ve yetki paylaşımı olduğunu söyledi.

”Zaman, Merkez Bankası’nın haklı olduğunu gösterecek”

Başbakan Yardımcısı Babacan, Yunanistan’a yatırıma ilişkin bir soruya, şu yanıtı verdi: ”Yunanistan’ın kuzeyinde Bulgaristan ve Romanya var. AB’ye üye ama AB’nin en fakir aynı zamanda reform konusunda en geri ülkeleri. Onun haricinde Makedonya, Arnavutluk var. Çok sayıda Balkan ülkesi var. Yunanistan ne yapacak da kalkınmasını sağlayacak? Hangi ülkeyle ne ticaret yapacak, hangi ülkeyle karşılıklı ne yatırım yapacak kalkınmayı sağlayacak diye baktığımızda, Yunanistan’ın aslında Türkiye’den başka çaresi yok. Nasıl tarihte hep Türkiye ile bir bakıma daha yakın olduğu dönemlerde orada refah belli seviyelere ulaştıysa, bu yine er ya da geç o noktaya gelecek. Türkiye ile daha çok ticaret, Türkiye ile daha çok yatırım, Yunanistan’ın geleceğini kurtaracak açıkçası tek formül. İşadamlarımız açısından Yunanistan’a yatırım yapmayı çok çok önemli görüyorum. Her alanda olabilir ama kuşkusuz orası da kolay bir yatırım yeri değil. Yunanistan gerçekten iş dünyası için kolay bir ülke değil. Onun için mümkün olduğunca hazır tesis, hazır çalışan şirket almakta fayda var. Çünkü yenisini yapayım dediğinizde o çok vakit alıyor.”

Türkiye’deki sermaye piyasalarının, ekonomik büyüklüğe göre istenen seviyede bulunmadığını ifade eden Babacan, bu konuda yeni SPK ve İMKB yasası hazırlığına değinerek, sermaye piyasalarının da en az bankacılık sistemi kadar güçlü hale gelmesi gerektiğini vurguladı.

Babacan, Merkez Bankası’nın temel önceliğinin fiyat istikrarı, enflasyonla mücadele olduğunu kaydederek, bugünlerde Merkez Bankası’nın öncelik konularına odaklandığını, Merkez Bankası’nın aldığı kararları desteklediklerini söyledi. Babacan, ”Zaman, Merkez Bankamızın haklı olduğunu gösterecek” dedi.

Altının, detaylı çalışma yapılması gereken bir alan olduğuna işaret eden Babacan, bazı sektör temsilcileri ve bazı bankaların yeni projeler üzerinde çalıştığını, kendilerinin de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Türkiye Bankalar Birliğine bu konuda ne yapılabileceğini sorduklarını ifade etti.

Babacan, altının yastık altında tutmak yerine, bankacılık üzerinden ekonomiye kazandırılması konusunda bir uygulama çerçevesi oluşturulması halinde belli oranlarda sonuç alınabileceğini belirtti