CHP Parti Meclisi, Yüksek Disiplin Kurulu, TBMM Grubu Ortak Çalışma Toplantısı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında Büyük Anadolu Otel’de başladı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin zor bir süreçten geçtiğini bildiklerini ve bu dönemde CHP’ye daha çok ihtiyaç olduğunu söyledi. Yeni bir yasama döneme başlayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, yeni yasama döneminde CHP’nin sorunları görme ve çözüm üretme gibi temel konularda görevleri olduğunu kaydetti.

Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Neşet Ertaş’ın Kırşehir’deki cenaze törenine katıldığını ve üzüntülerini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Dün Neşet Ertaş’ı toprağa verdik. O Hakka yürüdü. O sazıyla sözüyle hepimizin gönlünde taht kurdu. Para pul ve unvan peşinden koşmadı. Devlet sanatçılığını elinin tersiyle itti. Bu kadar güzel bir insan ve bu güzel insanı bütün yurttaşların katılımıyla toprağa teslim ettik. Allah rahmet eylesin. O güzel bir insandı, Allah rahmet eylesin” dedi.

Geçtiğimiz hafta beraberindeki partililerle birlikte Gaziantep, Kilis ve Hatay’a gerçekleştirdikleri ziyareti de değerlendiren Kılıçdaroğlu, ziyaretlerinde sanayicilerle konuştuklarını, ticaret ve sivil toplum kuruluşları ile de konuştuklarını belirterek, “Ne oluyor Gaziantep, Hayat ve Kilis’te. Bir Suriye politikası izliyoruz. İnsanlar nasıl bakıyor bu Suriye Politikasına. Vatandaşlar gerçekleri görüyor mu? Diye bölgeye gittik. Vatandaşların hepsi bu Suriye politikasından şikayetçi. Sanayicilerde şikayet ediyor. Esnafta… Ev kiralarından şikayet ediyorlar. Suriyeliler tarafından kiralanan evlerde 20-25 kişinin kaldığı oluyormuş. Nakliye sektörü büyük ölçüde sorunlarla karşı karşıya. Şunu söyledi vatandaşlar, oto galerilerinin önüne bakın çok sayıda araç göreceksiniz dediler. Ama sorun Suriye değil sadece, Suriye Ortadoğu’ya açılan kapıydı. ki temel sorun ortaya çıkardığını görüyoruz Suriye politikasında. Biri ekonomi ve diğeri güvenlik konusu. Kendi topraklarında yabancı askerlerin konuşlanmasına izin veren bir ülke var. Kapma gidildikten sonra Türkiye gerçeği öğrendi. Sayın Başbakana bunun yanlış ve Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledik” diye konuştu.

Türkiye’nin bir zam yağmuru ile karşı karşıya olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bu kadar zammın ve ekonominin çıkmaz bir sokağa sürüklendiği dönemde, Ekonomik Sosyal Konseyi neden toplanmıyor” dedi.

Konseyin sorunları oturup tartışması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, konseyin en son 5 Şubat 2009 tarihinde toplandığını ve Ekonomik Sosyal Konseyi’nin üç ayda bir toplanması gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, “2009 yılından buyana hiç toplanmıyor. Bu hükümetin temel özelliği halkı bölmek ve ayrışmaktır. Bölmeden ve ayrıştırmadan oy devşirmeye çalışıyor. Emeklileri ikiye böldüler. Ne veriyorsunuz ki; emeklileri ikiye bölüyorsunuz” dedi.

WİKİLEAKS BELGELERİNİ AÇIKLADI

Wikileask belgeleri ile ilgili önemli bir kitap yayınlandığını ve kitabın içerisinde yer alan bölgeleri toplumun yeteri kadar görmediğini belirten Kılıçdaroğlu, “O belgeleri de yeteri kadar görmedi toplum. Bugün geldiğimiz noktada bir gerçeğin ortaya çıkması için, bir gerçeğin halk tarafından çok daya iyi bilinmesi için bu hükümetin Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarına hizmet eden bir hükümet olmadığını bilmesi için o kitaptan belge açıklayacağım” dedi.

Belgeleri açıklayan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“6 Haziran 2003 tarihli bir Wikileask belgesi… ABD’nin o dönem Ankara Büyükelçisi bir kripto gönderiyor ABD’ye. Kitabın 178. Sayfasında yer alan bu kriptoyu aynen okuyorum. Generaller için söylüyor; ‘AK Parti’den seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan’ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. Yani generaller AK Parti’den seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. Erdoğan çok güçlü bir müttefikimizdir. Generallerin bu tutumu Amerikan menfaatlerinin korunması açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkök’ün sadakatli duruşu sahiplenilmelidir. Muhalif orgeneraller, Orgeneral Hilmi Özkök’ün çizgisine itiraz etmektedirler. Erdoğan, kendisine desteğin devamı halinde ABD’nin bir müttefiki olarak Ortadoğu ve Irak dahil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demir yollarını ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir. Ancak, Türk ordusunun üst rütbeli subayları tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz.’ Burada karşı çıkan generallerin isimleri veriliyor ve şöyle bitiyor kriptoyu, ‘Bu bakımdan değerlendirildiğinde güçlü bir medya gurubunun oluşturulmasına acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konu Recep Tayyip Erdoğan ile paylaşılmış olup, gereğinin değerlendirileceği hakkında olumlu değerlendirmelerin yapıldığı teyidi alındı. Cami avlusunda halk ozanın naşını istismar edebilirsiniz ve ettiniz de… Ama ben sayın Recep Tayyip Erdoğan’a belgenin içerdiği konuları açıkça sormak istiyorum. Bu belge doğru mudur? Yanlış mıdır? Bu belge dolayısıyla o taahhütleri kimden izin alarak verdin. Kendi ülkenin çıkarları için değil, başka ülkelerin çıkarlarını koruyan bir başbakan bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olamaz. Halkımın görmesini isterim. Kalkıyorsun, konuşuyorsun. Kendi ülkesinin çıkarlarını değil başka ülkenin çıkarları için o ülkeye söz veriyorsun. Buna hukukta ne denir takdirini milletime bırakıyorum. Kendi ülkesinde, kendi ülkesinin çıkarlarını korumayan adama hain denir. Hain denir. Belgeler gündeme düştüğünde, belgeleri yayınlara en ağır hareketleri bulunmuştu. Recep Tayyip Erdoğan… Medya büyük ölçüde sesini kesti. Konuşmadılar, yazdılar ve ürktüler. Korkmayan tek makam var oda CHP. Korkmayacağız. Gideceksin söz vereceksin. Sonra döneceksin milletimi seviyorum. Milletimin çıkarlarını savunuyorum. Kusura bakma sen bu ülkenin çıkarlarını savunmuyorsun. Birilerine gidip o sözleri vermişsen, herhalde ABD büyük elçisi kalkıp da ABD’ye yanlış bilgi vermez. Teyidi alınmış diyor. Teyidi alınmıştır demek ne demek, konuştuk evet demek. Ne yapacak bir medya yapılanmasına ihtiyaç duyuyoruz diyor. Halkımın bilmesini istiyorum. Medyanın içine düştüğü durumu bu belge çok iyi açıklıyor. Türkiye’nin çıkarlarını kime hizmet ettiğini, bu ülkenin kime hizmet ettiği çok iyi anlaşılıyor. Demek ki, biraz ileri gittiler ki beyzbol sopası ile ders verildi. Bir dakika dediler fazla ileri gittin dediler. Geldiğimiz nokta budur.”