“Her şeyin başı stres” klişe gibi görünür, ama tartıya çıktığımızda rakamları da yukarı doğru ittiğini gördüğünüzde birden gerçek olur. Hepimiz iş yoğunluğu, aile sorumlulukları, sosyal ilişkiler veya ekonomik sıkıntılar içinde “neden kilo alıyorum” diye düşünmüşüzdür. Aslında vücut bizden habersiz bir hazırlık planı yapar: Kortizol planı.
Kortizol, stres anında salgılanan bir hormondur ve vücudu “hayatta kalma” moduna sokar. Bu modda yağ yakmak yerine depolamak öncelikli hale gelir. Hatta özellikle göbek bölgesi gözde mekandır. Yani bedenimiz, “Kıtlık geliyor olabilir, şimdiden depo yapayım” diye davranır. Bir başka deyişle, siz hayatın fırtınalarıyla uğraşırken göbeğiniz kendince kış hazırlığına girişir.
Ama işin daha da ironik tarafı var: Kortizol sadece depo yapmakla kalmaz, iştahı da artırır. Üstelik bizi havuç ya da salataya değil, çikolata ve ekmeğe yönlendirir. Yani stresliyken aç hissetmemiz bir tesadüf değil, biyolojik bir oyun. Duygusal bir açlık! Bir bakıma ruhumuz ağlarken, göbeğimiz bayram eder.
Peki çıkış yolu yok mu? Elbette var. Ama sihirli bir formül değil; hayat tarzımızla ilgili küçük ama etkili değişiklikler. Düzenli yürüyüş, kaliteli uyku, nefes egzersizleri ve kan şekerini dalgalandırmayan bir beslenme düzeni kortizolü sakinleştirebilir. Yani göbeğimizi küçültmek için bazen diyet listelerinden çok, biraz huzura ihtiyacımız vardır.
Kısacası stres, hayatımızın bir gerçeği. Ama bu gerçeğin bize kilo olarak dönmesi şart değil. Çünkü göbek, kader değil; seçimlerin bir sonucu. Ruhun yükünü hafifletebilirsek bedenin yükü de hafifler.