TARIMSAL PLANLAMA VE DPT(DEVLET  PLANLAMA TEŞKİLATI)

TARIMSAL PLANLAMA VE DPT(DEVLET  PLANLAMA TEŞKİLATI)

Planlamanın artık insan hayatında girmediği hiç bir yer kalmamış olup, bir işin, bir eserin gerçekleştirilmesi, bir konu üzerinde istikrarlı yürünmesi yani oluşturulacak yol haritası için uyulması tasarlanan bir sistem ve düzen çerçevesinde bir dizi kararı hazırlamayı ihtiva eden bir süreçtir planlama, yani bir ev planlarken bir bahçe tanzim ederken veya devletlerin ve hükümetlerin ekonomik yatırım konuları ile ilgili çok önemli planları vardır.

Kısacası bu günün uygar toplumunda plan ve planlama güncel bir konu olup, durum bu çerçevede olunca da tarım alanında hedeflenen gelişme ve ilerlemenin sağlanabilmesi için mutlaka bir plan olmalıdır. Bir zamanlar ülkemizin beş yıllık planlardan oluşan akılcı, gerçekçi, son derece verimli başarılı ve düzenli çalışma dönemleri vardı ve tarihdeki yerleride bizlere hala ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu dönemler kitaplara 1. 2. ve 3. Beş yıllık kalkınma planları olarak geçmiş ve o süreçlerde ülkemizde güzel gelişmeler olmuştur.

Bu planlamalar çok iyi şeylerdi çünkü yapılan iş, yeni yeni düşünceler üretme, karlı fikirlerde ortak aklın oluşması, ekonominin hangi yollardan geçmesi gerektiği ve hangi dönemlerde ülkenin öncelikleri nedir diye planlamalar yapılıyordu. Neticede dönem sonunda öngörülen gerçekleşen veya gerçekleşemeyen konular ele alınıp tartışılarak, sonraki dönemlerde daha titiz hesaplamalarla kararlar alınıyordu.

Onun için geçmiş dönemde planlı çalışma adım adım yürüyor ve gerçekleşiyordu.Ne olduysa bir Başbakan çıktı bize "Plan Değil Pilav lazım dedi" ve işler o zaman ülke aleyhine karıştı ve her şey tek kişinin güdümünde yürümeye başladı. Daha sonra DPT kurularak planlı çalışmalar devam etti ama bu kuruluş siyasi iktidara ne kadar söz geçirebilir derken, DPT kapatılarak onun yerine uydu bir teşkilat kuruldu. İlk DPT 1960 yılında kuruldu amacı Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel hedeflerin belirlenmesinde, hükümetlere danışmanlık yapan bir kamu kurumuydu.

Bu bağlamda ülkenin geleceği için kalkınma ve yıllık planlar hazırlayan bu kurum ve bünyesinde son derece konusunda uzmanlaşmış insan kaynakları olan DPT 2011 yılında kapatılarak yerine kalkınma bakanlığı kuruldu, ancak bu bakanlıkta 2018 yılında kapatılmış olup, halen işlevsiz kalkınma planları (KPM) merkezi kurularak devlet rotasız olarak yoluna devam etmektedir. Özellikle tarımda çalışmaların başarıya ulaşabilmesi ve kırsal alanlarda zor koşullarda üreten ve milli ekonomiye katkıda bulunan çiftçinin, yüzünün gülmesi için tarımsal planlama vazgeçilmezdir. Hiç kuşku yok ki planlama uzmanlık isteyen bir iş olup, bu uzmanlarında ülke gerçeklerini çok iyi bilmesi özellikle tarım konularında deneyim kazanmış uzmanlar olması zorunludur.

Planın koordinatları belirlendikten sonra, tarımın çeşitli kesimleri ve üretim modeli, miktarı, kalitesi, ihtiyaç ve ihraçı yani ne olacağı hususu belirlenmiş olur. Yani böyle bir planlamada bitkisel ve hayvansal üretim konuları bütünleşmiş olacaktır. Planlamada temel kriter tamamlayıcılık ilkesi olup, bitkisel ve hayvansal üretim karşılıklı yardımlaşarak birbirini tamamlayıp tarımın tümünün verimli ve kazançlı olmasını sağlar. Durum böyle oluncada genel tarım politikası içinde devletin görevi daha da kolaylaşır ve ürün bazlı üretim hayata geçer.

Ama günümüzde bu tarz planlamalar yapılmadığı içindir ki tarım ve çiftçi kendi haline bırakılmış olup, bu hususta ülkemiz açısından hiç olumlu sonuç vermemektedir. Yıllar önce büyük önder "Milli ekonominin temeli ziraattır"demiştir.İşte bu sözden dolayıdır ki Türk insanı fakirlik ve yokluk içinde vatan topraklarından kuvvet alarak üretime başlayarak tarımda devrim yapmıştır. Yani dönemin planlı kalkınması sonucu tarım ürünü satarak Anadolu topraklarında fabrikalar kurularak katmadeğeri yüksek ürünler elde edilmiştir.Şayet demokrasiyi geliştirip uygarlıktan ayrılmayalım diyorsak, plan fikrini bir tarafa itip yok sayarak ülkemizi kalkındıramayız. Ülkemizin binde 3,4'lük nüfus artış hızıyla 2030 yılında nüfusumuz 88188 222'e yüzde 13,5'e artış hızıyla 2050 yılında nüfusumuz 93774618 ve 2075 yılında yüzde 23,1 hızıyla 100 bin olacaktır.

Türkiyenin bu nüfus artış projeksiyonlarınıda dikkate alarak kendi halkının beslenmesi için tüm gıda maddelerini kendisi üretmeli ve dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıdır.O halde kısa süreli göstermelik politik davranışlar yerine her yerde yapılabilecek bilimsel ve teknik görüşler karşısında doğru olduğu kesinleşen bir tarım planlaması acilen hayata geçirilmelidir. Ancak, ülkemizde planlama serbest piyasa ekonomisi altında emperyal zihniyetin çıkarları üzerine oturulduğu için, tarım kesimine ne halin varsa gör politikası uygulanmaktadır.

Bu çıkmazdan kurtulmak için tarımsal üretim planlaması her şeyin üstünde tutulmalı ki bizden sonraki jenerasyonun dışa bağımlılık altında kıvrantırılmasına son verilsin. Yani diğer günlük gelişmeleri ön planda tutarak tarımı görmezlikten gelmek, hak verilecek bir durum değildir. Daha açıkcası ulusal bir ifadeyle "biz başkalarının sütçüsü, kasabı ,marketi ve manavı olmayalım". Ülkemizin bir çok yerinde hayvan gübresi yakacak olarak kullanılırken ve bizzat hayvan ısınma aracı olarak yetiştirilirken nerede tarım planlaması ve nerede devletin planlama kurumu. Onun içindirki hem üreticiye ve hemde tüketiciye biçilen tarım elbisesi tüm ulusumuza dar gelmekte ve açlık patlamaları gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Sonuçta tarımda uygulanan plansız tarımsal ekonomi politikası model olmaktan çıkarak bir gazaba dönüşmüştür. İşte çıkmaz sokak içerisinde dönüp duran plansız tarım bırak ülkesini doyurmayı üreteni bile tarımdan koparmıştır. Yılların planlı döneminde kurulan tüm ulusal tarım sanayi ve parmakla gösterilecek kadar az olan 1.2. Ve 3.sınıf tarım arazilerini satarak veya imara açarak mı biz kendi üretimimizle gittikçe artan nüfusumuzu besleyerek modern dünyada yerimizi alabileceğiz. Hiç bir planlamayı dikkate almadan elbise dikmek sonucu tarımda gelinen durum; açlık, yoksulluk, yoksunluk, kıtlık gıdaya erişimsizliği ve üretimsizliği yaratmıştır.

Gelinen durum çok zor bir süreç olup, toplum tüm demokratik davranışlarını ve Anayasadan aldığı hakları kullanarak üretim ve tüketimden gelen temel yaşam taleplerini haykırmalıdır. Sanayicilerin ve tarımla uğraşanların hatta tüm toplum katmanlarının şikayet ettiği bir süreçi yaşamımızdan söküp atmanın sıkıntısından kurtulmanın yolu, gerçekçi bir tarım reformu yani planlı bir üretimden geçer.Yoksa plansızlık bize daha fazla zaman tanımayacaktır.