Güçlü devlet olmak, büyük devlet olmak sadece ekonomiyle veya teknolojiyle olmaz. Bunlardan daha önemli hususlar vardır. Belki de en önemlisi de vatanını seven, sadece iyi günde değil zor zamanlarda da ülkesine sahip çıkıp bağımsızlık için ölmeyi göze alabilen bir halka sahip olabilmektir. Biz bunu 15 Temmuz işgal girişiminde gördük. Kimlerin bu hainlere karşı geldiğine; kimlerin bu vatana ihanet edip, bu işgal girişimi başarılı olamayınca yurtdışına kaçtığına şahit olduk. Bu hainler herkesi kendileri gibi zannettiler.

Ama yanıldılar. Bu ülke öyle kolay kazanılmadı ki birkaç haine teslim edilsin.

Ülkemiz bulunduğu konum itibariyle olsun, geçmişten gelen tarihi mirasıyla olsun her zaman dış güçlerin hedefinde olmuştur. Her karışı şehit kanlarıyla sulanmış vatanımız her zaman değerli olmuştur. Bu devletler ülkemizin güçlenmesini, bölgesinde söz sahibi olmasını engellemek için sürekli bir engel çıkarmıştır. Kimi zaman bir terör örgütüyle bunu yapmış, kimi zaman da içimizdeki hainlerle böylesi bir darbe girişiminde bulunarak bunu gerçekleştirmek istemişlerdir. Ülkemiz şu anda adeta bir savaş halindedir. Bir yandan işgal girişimi yapmak isteyenlerle hukuki mücadele devam ederken diğer taraftan PKK, YPG ve DEAŞ gibi dış destekli terör örgütleriyle sahada mücadele edilmektedir. Ülkemiz bunların üstesinden gelecek güçtedir. Özellikle Suriye’ye yaptığımız müdahale bu hususta oldukça önem arz etmektedir. Sınırımızda meydana gelen gelişmeleri izleyip sadece mülteci kabul etmek bize çok da bir fayda sağlamadı.

Tabi bizim Suriye’ye doğrudan müdahale etmememiz başta ABD ve AB olmak üzere sözde dost ve müttefiklerimiz için sürpriz olmuştur. Düşünün ki ülkenizi işgal etmek isteyenlere destek verenlerin planları tutmamış üstüne bir de hiç beklenmedik bir hamle ile Türkiye Suriye’ye müdahale ederek bu masada ben de varım demiştir. Tabi bu müdahalenin ülkemize olumlu ve olumsuz etkileri olacaktır. Elbette yetkililer bunları değerlendirmişlerdir, gerekli önlemleri almışlardır.  Şunu unutmamalıyız içerde huzurun olması dışarıdan gelen müdahaleleri bertaraf etmekle olur.

Özellikle PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantıları tarafından desteklendiği silah ve mühimmat temin edildiği bilinmeyen bir olay değil. Aynı zamanda DEAŞ unsurlarının Suriye tarafından roket atarak ülkemizi hedef alması bu operasyonlar sayesinde engellenmiştir. En az bunlar kadar önemli bir husus da nasıl FETÖ terör örgütü mensupları kamudan temizleniyorsa aynı şekilde PKK terör örgütü mensupları ve destekçileri de kamu kurumlarından temizlenmeli hukuk önünde siyasi sözcülerinden başlanarak tamamından hesap sorulmalıdır. Hiç kimse bu ülkeye bu millete ihanet edemez. Buna müsaade edilmemelidir. Yazımı bitirirken şunu belirtmek isterim ki ihanet edenle ona destek verenin hiçbir farkı yoktur. İkisi de suçludur.